KİŞİ ARKADAŞININ YOLUNU İZLER

Hamt Allâh’adır. O’na hamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Şehadet ederim ki Allâh’tan başka İlâh yoktur. O; tektir, ortağı yoktur.O’nun benzeri yoktur. O’nun mekanı yoktur. O’ndan başka Yaratıcı yoktur. Yine şehadet ederim ki Efendimiz, sevgilimiz, yücemiz, rehberimiz ve gözümüzün nûru Muḥammed ﷺ O’nun Rasûlü ve en sevgili kuludur. O ﷺ, risaleti tebliğ etmiş, emaneti yerine getirmiş ve ümmete nasihatta bulunmuştur. Allâh, onu diğer Peygamberleri mükâfatlandırdığı şeylerden daha fazlası ile mükâfatlandırsın. Allâh’ın salât ve selâmı Efendimiz Muḥammed’e ve diğer Peygamberlere olsun.

Ey Müminler, kendimi ve sizleri takvalı olmaya davet ediyorum. Allâh yüce kitabında şöyle buyurmaktadır:

﴿ٱلأَخِلَّاءُ يَومَئِذ بَعضُهُم لِبَعضٍ عَدُوٌّ إِلَّا ٱلمُتَّقِينَ ٦٧﴾

Ez-Zuhruf suresi, 67. ayet

Allâh bize bu ayette şunu bildiriyor: Bu dünyada bazı arkadaş olan insanlar kıyamet gününün azametinden ve o günkü duyacakları şiddetli korkudan dolayı birbirlerine düşman olacaklar. O günde dünyada iken kendileriyle takvaya göre amel etmeyen arkadaşlarına düşmanlık ve buğz edecekler. Çünkü zararın o tür arkadaşlardan geldiğini görecekler. Ancak müttakilerin dünyadan kalan dostlukları ahirettede sürecek ve herbiri arkadaşından fayda görecektir.

Ey Mümin kardeşlerim, müttakiler Allâh’ın kendileri üzerinde olan haklarına da kulların kendi üzerlerinde olan haklarına da riayet edenlerdir. Bu da farzları yerine getirip haramlardan sakınmakla ve kullara Allâh’ın dinine uygun bir muamelede bulunmakla olur. İyi ameller yapmak niyetiyle buluşurlar ve böyle bir niyetle ayrılırlar. Birbirlerini aldatmaz ve birbirlerine ihanet etmezler. Birbirlerini kötülüğe, günahlara ve zulme sürüklemezler. Allâh’a olan sevgileri onları birleştirir ve onlar birbirlerini Allâh’ın rızasını kazanmak için severler. Ve birbirlerine duydukları bu sevgiyi Allâh rızası için bildirirler. Bu güzel amel İmam Et-Tirmizi’nin rivayet ettiği şu hadîs-i şerîften anlaşılmaktadır:

إِذَا أَحَبَّ أَحَدُكُمْ أَخَاهُ فَلْيُعْلِمْهُ

Manası: Sizden biriniz sevdiği kardeşine onu sevdiğini bildirsin.

Hayırlı arkadaş, arkadaşının günah işlediğini görürse onu bu günahtan alıkoyar. Ebu Yalâ ve Abd İbni Ḥamîd, İbni Abbâs’dan Rasûlullâh‘a ´Kiminle oturmamız daha hayırlıdır?´ diye sorulduğunu rivayet etmişlerdir. Allâh Rasûlü ﷺ ise cevap olarak şöyle dedi:

مَنْ ذَكَّرَكُمْ بِاللهِ رُؤْيَتُهُ، وَزَادَكُمْ فِي عِلْمِكُمْ مَنْطِقُهُ، وَذَكَّرَكُمْ بِالآخِرَةِ عَمَلُهُ

Manası: Kendisini gördüğünüzde aklınıza Allâh korkusunu getiren, konuştuklarını dinlediğinizde ilminizi arttıran ve amelleri size ahireti hatırlatan kişiyle.

Bu kişileri kendine arkadaş edin çünkü sana taatlerde en çok yardımcı olan taatkâr insanlar bulunmandır ve günahkarlarla bulunman seni günahlara sevkeder. Peygamber Efendimiz ﷺ İmam Ahmed’in “Müsned”inde rivayet ettiği bir hadîs-i şerîfte şöyle buyurmuştur:

الْمَرْءُ علَى دِينِ خَلِيلِهِ فَلْيَنْظُرْ أَحَدُكُمْ مَنْ يُخَالِلُ

Manası: Kişi arkadaşının yolu üzerindedir. Öyleyse kiminle arkadaşlık ettiğinize dikkat edin.

Kişi birlikte olduğu kişilere benzer. Böylece gafillerle bulunmak gaflete sürükler.

İmam Mâlik dedi ki: Kötü insanlarla arkadaşlık kurmayın ki onların kötülüklerine alışmayınız.

İbni Ruşd ise şöyle buyurmuştur: Dininde ve hayırlarında örnek kişilerle arkadaşlık etmek gerekir.

Güvenilir olmayan kişilerle arkadaşlık etmekten sakın. Unutma ki kişi ahirette sevdikleriyle birlikte olur. Hayırlı dostun beş belirli sıfatı olur:

Akıl sahibi ve güzel ahlaklı olmalıdır. Fasıklık ve bidattan uzak durup dünya sefasına düşmemelidir. Akıl büyük bir nimettir. Ahmaklarla dostlukta bulunman sana hayır getirmez. Ahmak sana iyilik etmek isterken kötülük eder. Güzel ahlaka gelince, bir dostta mutlaka bulunmalıdır. Nice akıl sahibi insanlar vardır ki gazaplarına veya şehvetlerine yenik düşerler ve nefislerinin arzularına uyarlar. Bu insanlarla arkadaşlık etmekte hayır yoktur. Fasıka gelince, o Allâh’tan hakkıyla korkmuyor ve ona güvenilmez. Bidatçıya gelince, onunla arkadaşlık edinmekten korkulur çünkü bidatları yayılır.

Arkadaşlık cömertliği ve ihtiyaç duyulduğunda yardımlaşmayı gerektirir.

Arkadaşlığın gerektirdiği hususların en azı ihtiyaç duyulup yardım istenildiğinde gücü yetenin yardımda bulunması. Dostun ihtiyacını talep edilmeksizin gidermek ise daha üstündür. Dostun ihtiyaçlarına kendi nefsi ihtiyaçlarından öncelik vermek arkadaşlığın en büyük alametlerindendir. Selef-i Salihten olan bazı büyük zatlar din kardeşlerinden biri öldüğünde onun geride bıraktığı ihtiyaç sahiplerine 40 yıl bakmışlardır.

Arkadaşlığın gerektirdiği hususlardan bir diğeri ise sır saklamak ve arkadaşın ayıbını, huzurunda olsun gıyabında olsun, örtmek. Onun hakkında konuşulan kötü sözleri kendisine taşımamak da yine arkadaşlıktandır. İyi arkadaş, arkadaşını dinler ve onunla tartışmaz. Arkadaşına onun en sevdiği isimlerle hitap eder. Kendisine yardım ettiğinde ona teşekkür eder ve kendi kendini savunduğu gibi onu da savunur. Ona ihtiyaç duyduğunda lütuf ve yumuşaklıkla nasihat eder. Günah işlediğini görürse elinden geldiğince yumuşak bir şekilde nasihat eder ve onu kendinden bıktırmamaya çalışır ki bu nasihatını kabul etsin. Vefatından sonra ailesiyle ilgilenir ve hayatı esnasında ona kendi hacetlerini yüklemez yani ona zorluk çıkarmaz. Arkadaşını kendi dert ve sıkıntılarından uzak tutar. Onun sevinci ve hüznünü onunla paylaşır. İyi arkadaş, arkadaşının söylemek istemediği şeyleri sormaz. Onunla karşılaştığında selamı başlatır. Onunla uzun vakit geçirir ve kendisiyle nasıl davranılmasını istiyorsa arkadaşına öyle davranır. Onunla sokakta karşılaştığında “Nereye gidiyorsun” diye sormaz çünkü belki nereye gittiğini bildirmek istemez. Hayırlı arkadaş arkadaşının sırlarını gizli tutar ve arkadaşlıkları sona ersede onun sırlarını açığa vermez. Arkadaşının dost ve ailesine sövmez ve başkalarının onun hakkında söyledikleri kötü sözleri ona aktarmaz.

Ey Müslüman kardeşim, din kardeşin hakkında kötü zanda bulunmak uzak durman gerekir ve mümkün oldukça onun hakkında iyi düşünmen gerekir. Allâh’ın Rasûlü ﷺ İmam Buhari’nin rivayet ettiği bir hadîs-i şerîfte şöyle buyurmuştur:

إيَّاكُمْ والظَّنَّ فَإِنَّ الظَّنَّ أَكْذَبُ الحَدِيثِ

Manası: Allâh’ın kulları hakkında gerekçe olmadan kötüyü zannetmekten sakınınız.

Arkadaşlık vefa ve ihlası da gerektirir. Vefa ise sevgide ölüme dek sabit kalmak. Din kardeşinin ölümünden sonra ise onun çocukları ve arkadaşlarını sevmektir.

O halde müttakilerle vakit geçir çünkü bunda dininin korunması vardır ve bu senin müttaki olmayanlarla vakit geçirmenden daha öncelikliklidir. Allâh Rasûlü ﷺ, İbni Hibbân’in rivayet ettiği bir hadîs-i şerîfte, şöyle buyurmuştur:

لا تُصَاحِبْ إِلّا مُؤْمِنًا وَلَا يَأْكُلْ طَعَامَكَ إِلّا تَقِيّ

Manası: Bir mümini arkadaş edinmek daha iyidir ve takva sahibi olana yemek vermek daha iyidir.

Ey Allâh’ım bizleri birbirini Senin rızan için sevenlerden ve Sana itaat etmek için biraraya gelenlerden eyle. Bizleri imanda sabit kıl ve günahlarımızı bağışla.

Sizler ve kendim için Allâh’a istiğfar ederim.

İkinci Hutbe

Hamt Allâh’adır. O’na hamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Allâh’ın salât ve selâmı Efendimiz Muḥammed’eﷺ ve diğer Peygamberlere olsun. Allâh müminlerin vâlidelerinden, âl’den ve raşit halifeler Ebûbekir, Ömer, Osman ve Ali, rehber imamları Ebû Ḥanîfe, Mâlik, eş-Şafiî ve Ahmet ve sâlih evliyalardan razı olsun.

Sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı tavsiye ederim.

Şunu da bilin ki Allâh sizlere büyük bir husus olan O’nun Peygamberine ﷺ salât ve selâm getirmek ile emretmiştir.

اللهُمَّ صَلِّ على سيّدِنا محمَّدٍ وعلَى ءالِ سَيِّدِنا محمدٍ كما صلَّيتَ على سيدِنا إبراهيمَ وعلى ءالِ سيِّدِنا إبراهيمَ وبَارِكْ عَلَى سيدِنا محمَّدٍ وعلَى ءالِ سيدِنا محمدٍ كمَا باركتَ على سيدِنا إبراهيمَ وعلَى ءالِ سيدِنا إبراهيمَ إِنَّكَ حَمِيدٌ مجيدٌ

Allâhu Teâlâ şöyle buyurmuştur:

﴿يَٰأَيُّهَا ٱلنَّاسُ ٱتَّقُواْ رَبَّكُم إِنَّ زَلزَلَةَ ٱلسَّاعَةِ شَيءٌ عَظِيم ١ يَومَ تَرَونَهَا تَذهَلُ كُلُّ مُرضِعَةٍ عَمَّا أَرضَعَت وَتَضَعُ كُلُّ ذَاتِ حَملٍ حَملَهَا وَتَرَى ٱلنَّاسَ سُكَٰرَىٰ وَمَا هُم بِسُكَٰرَىٰ وَلَٰكِنَّ عَذَابَ ٱللَّهِ شَدِيد ٢﴾

El-Ḥacc suresi, 1. ve 2. ayet

Manası: “Ey insanlar! Rabbinize karşı takva sahibi olun! Çünkü kıyamet sarsıntısı çok büyük bir şeydir. (1) Onu gördüğünüz gün, eğer emzikli bir kadın olsaydı emzirdiği çocuğu unuturdu ve eğer gebe bir kadın olsaydı çocuğunu düşürürdü. İnsanları adeta sarhoş bir halde görürsün. Oysa onlar sarhoş değillerdir; fakat Allâh’ın azabı çok şiddetlidir! (2)

Dua:

Allâh’ım Senden dilekte bulunuyoruz dualarımızı kabul et. Allâh’ım günahlarımızı ve hatalarımızı bağışla. Allâh’ım! Bize dünyada iyilik ve güzellik, ahirette de iyilik ve güzellik ver. Bizi cehennem azabından koru. Allâh’ım kusurlarımızı, ayıplarımızı setreyle. Âmin.

Kâmet getir!