„Yanı başındaki komşusunun aç olduğunu bildiği hâlde tok yatan kişi, kâmil bir Müslüman değildir.“ MEALİNDEKİ HADİS-İ ŞERİF‘İN AÇIKLAMASI

Ḥamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Şehadet ederim ki Allâh’tan başka İlâh yoktur. O; tektir, ortağı yoktur. O’nun benzeri yoktur. O’nun mekânı yoktur. O’ndan başka Yaratıcı yoktur. Yine şehadet ederim ki efendimiz, sevgilimiz, yücemiz, rehberimiz ve gözümüzün nuru Muḥammed ﷺ O’nun Rasûlü ve en sevgili kuludur. O ﷺ, risaleti tebliğ etmiş, emaneti yerine getirmiş ve ümmete nasihatta bulunmuştur. Allâh, onu diğer peygamberleri mükâfatlandırdığı şeylerden daha fazlası ile mükâfatlandırsın. Allâh’ın salât ve selâmı efendimiz Muḥammed’e ve diğer peygamberlere olsun.

Ey Allâh’ın kulları, sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı tavsiye ederim. Allâh-u Tebârake ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:

﴿كُلُواْ مِن طَيِّبَٰتِ مَا رَزَقنَٰكُم﴾

Manası: Size verdiğimiz rızıkların helal olanlarından yiyiniz. (El-Arâf suresi, 160. ayet)

Peygamber efendimiz ﷺ şöyle buyurmuştur:

إنَّ روحَ القُدُسِ نَفَثَ فِي رُوعِي أَنَّهُ لَنْ تَمُوتَ نفسٌ حتّى تَسْتَكْمِلَ رِزْقَهَا وأَجَلَها فَأَجْمِلُوا فِي الطَّلَب كُلوا مَا حَلَّ ودَعُوا مَا حَرُمَ اﻫ أو كما قالَ عليه الصلاةُ والسلام

Manası: Şüphesiz, rızkını ve ömrünü tamamlamadıkça hiçbir nefsin ölmeyeceğini, Cebrâîl, kalbime üfledi. O hâlde rızkı helal yollardan taleb ediniz. Allâh’ın helal kıldığını yiyiniz ve haram kıldığını bırakınız. (El-Hakim ve başkaları)

Rasûlullâh ﷺ, başka bir hadis’te ise şöyle buyurmuştur:

ما ءامنَ بِي مَنْ بَاتَ شبعانَ وجارُه جائِعٌ إلى جَنْبِهِ وَهُوَ يَعْلَمُ بِهِ اﻫ

Manası: Yanı başındaki komşusunun aç olduğunu bildiği hâlde tok yatan kişi, kâmil bir Müslüman değildir. (İmam Taberânî, Mucemul-Kebîr)

Müslüman kardeşlerim! Muhakkak ki Müslümanların üzerinden geçen bu zor günlerde kimin dinde sâdık olduğu ve kimin olmadığı, aynı şekilde kimin fedakâr ve ihlaslı olduğu ve kimin çıkar gözettiği anlaşılır. Bu gibi günlerde kimlerin kendilerini düşündükleri ve kimlerin Müslümanların menfaatleri ve onların sorunlarını gidermek için uğraştıkları ortaya çıkar.

Peygamber efendimiz Muḥammed’in ﷺ şu hadisi ömrümüzün sınırlı ve ölümümüzün takdir edilmiş olduğuna işaret eder. Hadis-i şerif‘in meali: Şüphesiz, rızkını ve ömrünü tamamlamadıkça hiçbir nefsin ölmeyeceğini, Cebrâîl, kalbime üfledi. O hâlde şiddet sebebiyle ölmeyen başka bir şekilde ölür. Zikredilen hadis-i şerif’ten ayrıca rızkımızın takdir edildiği ve değişmez olduğu ve hiç kimsenin bize takdir edilen rızkın bize ulaşmasına engel olamayacağı ve alacağımız solukların sayılı olduğu anlaşılmaktadır. Böylece ne bir hastalık veya felaket, ölüm anını takdir edilmiş vaktinden öncesine alabilir ne de devamlı sıhhatli, genç veya kuvvetli olmak onu geciktirebilir. Herkes kendisine belirlenmiş vaktin sona ermesi ile ölür ve herkes kendisine takdir edilmiş rızkı elde eder. Hiç kimsenin Azrâîl meleğinin ruhu almak için geldiği anı geciktirmeye veya onu öncesine almaya gücü yetmez. Bundan dolayı Rasûlullâh ﷺ, bizleri „Allâh’ın helal kıldığını yiyiniz ve haram kıldığını bırakınız.“ mealindeki hadisi ile az olanla yetinmeye özendirmiştir. Keb İbn-i Ucrah Rasûlullâh’ın șöyle dediğini buyurmuștur:

يا كعبُ بنَ عُجْرَةَ إنهُ لا يدخلُ الجنةَ لَحْمٌ نَبَتَ مِنْ سُحْتٍ النَّارُ أولَى بِهِ اهـ

Manası: Ey Keb bin Ucrah, haramla beslenen kişi, cennete ilk girenlerle giremez, cehennem azabını haketmiș olur. (İmam Hâkim “El-Mustedrak”ta)

İnsan, kötü günlerinde Allâh’a muhtaç olduğu gibi iyi günlerinde de O’na muhtaçtır. Eğer sen değil de bir başkası bir belaya uğrarsa veya senin bulunduğun şehre değil de başka bir şehre bela inerse, bencil davranma bilakis sevimli, yumuşak huylu, cömert ve şefkatli ol. Rasûlullâh ﷺ mealen şöyle buyurmuştur: “Yanı başındaki komşusunun aç olduğunu bildiği hâlde tok yatan kişi, kâmil bir Müslüman değildir.” O hâlde yanı başındaki mü’min komşusunun, yaşamı için gerekenleri karşılayamadığını bildiği hâlde karnı tok yatan kimsenin imanı kâmil değildir. Eğer komşusunun durumundan haberdâr olup gücü yetmesine rağmen yardımelini uzatmayan kimsenin durumu böyle ise pekâlâ ona şefkat göstermeyip bilâkis durumunu daha da ağırlaştıran ve derdine dert katan kişinin durumu nedir o zaman? Eğer Müslüman kardeşleriniz zor ve sıkıntılı günler geçiriyorlar ise, sizlere düşen, onlara kalplerinizi ve evlerinizi açıp onlara var gücünüzle imkânların el verdiği miktarda yardım etmektir. Sıkıntılar, dertler, üzüntü ve zor durumda bulunmak satranç taşlarının bir kareden başka bir kareye geçtiği gibi kişiden kişiye geçer. Her birimiz geçmişte meydana gelen olaylardan ders alması gerekir. Peygamber efendimizin ﷺmealen şöyle buyurmuştur: “Mü’minler bir beden gibidirler.”

Dünyalık menfaatlerimizin artması için Müslümanların bir kısmının dertler ve sıkıntılar içinde boğulmalarını kendi çıkarlarımız için kullanmamalıyız. Onların endişeleri onları zaten rahatsız ediyorken bizim de onların yüklerini ağırlaştırmamız uygun değildir. Mal konusunda bolluk içinde olduğunu bildiğiniz kardeşlerinizi fakirlere ve ihtiyacı olanlara şefkat göstermelerine davet ediniz. Muhakkak ki belalar çoğalırsa bunlardan hem hayır hem kötülük üzerinde bulunan insanlar etkilenebilirler. Ancak salih kul, belalara uğramasıyla, mertebesi ve ahirette mükâfatı artar. Peygamber efendimiz bir hadis-i şerif’inde şöyle buyurmuştur:

أَنَّ النَّاسَ إِذَا رَأَوُا الْمُنْكَرَ فَلَمْ يُغَيِّرُوهُ أَوْشَكَ أَنْ يَعُمَّهُمُ اللهُ بِعِقَابٍ اﻫ

Manası: Eğer insanlar kötülükleri görüp müdahale etmezlerse Allâh onlara belalar verir. (İbn-i Hibban “Sahih”inde)

Aramızda kimin başına bir musibet gelirse Allâh’a ḥamd etsin. Mü’minin başına hayır gelip Allâh‘a şükrederse, bu onun için bir hayırdır ve başına bir kötülük gelip sabrederse, bu da onun için bir hayırdır.

Sizler ve kendim için Allâh’a istiğfar ederim.

İkinci Hutbe

Ḥamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Allâh’ın salât ve selâmı efendimiz Muḥammed’e ﷺ ve diğer peygamberlere olsun. Allâh mü’minlerin vâlidelerinden, Âl’den ve raşit halifeler Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali, rehber imamları Ebu Hanife, Malik, Eş-Şafii ve Ahmed ve evliyalardan ve salihlerden razı olsun.

Ey Allâh’ın kulları, sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı ve Rasûlünün yolundan gitmeyi tavsiye ederim.

Müslüman kardeşlerim! Şunu da bilin ki, Allâh sizlere büyük bir husus olan O’nun peygamberine ﷺ salât ve selâm getirmeyi emretmiştir.

Allâh’ım! Efendimiz İbrâhîm’in ve İbrâhîm’in Âl’inin mertebelerini yücelttiğin gibi peygamber efendimiz Muḥammed’in ve Muḥammed’in Âl’inin mertebelerini yücelt. Şüphesiz Sen kâmil Kudret ve Rahmet ile vasıflanansın ve övülmeye layıksın.

Allâh’ım! Efendimiz İbrâhîm’e ve İbrâhîm’in Âl’ine bereket verdiğin gibi peygamber efendimiz Muḥammed’e ve Muḥammed’in Âl’ine bereket ver. Şüphesiz Sen kâmil Kudret ve Rahmet ile vasıflanansın ve övülmeye layıksın.

Allâh-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

﴿يا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُـوا رَبَّكُـمْ إِنَّ زَلْزَلَةَ السَّاعَةِ شَىْءٌ عَظِيمٌ (1)يَوْمَ تَرَوْنَها تَذْهَلُ كُلُّ مُرْضِعَةٍ عَمَّا أَرْضَعَتْ وَتَضَعُ كُلُّ ذَاتِ حَمْلٍ حَمْلَهَا وتَرَى النَّاسَ سُكارَى وَمَا هُمْ بِسُكَارَى وَلكنَّ عَذَابَ اللهِ شَدِيدٌ(2)

Manası: Ey insanlar! Rabbinize karşı takva sahibi olun! Çünkü kıyamet sarsıntısı çok büyük bir şeydir. Onu gördüğünüz gün, eğer emzikli bir kadın olsaydı emzirdiği çocuğu unuturdu ve eğer gebe bir kadın olsaydı çocuğunu düşürürdü. İnsanları adeta sarhoş bir halde görürsün. Oysa onlar sarhoş değillerdir; fakat Allâh’ın azabı çok şiddetlidir! (El-Ḥacc suresi, 1. ve 2. ayetler)

Dua:

Allâh’ım Senden dilekte bulunuyoruz dualarımızı kabul eyle. Allâh’ım günahlarımızı ve hatalarımızı bağışla. Allâh’ım! Bize dünyada iyilik ve güzellik, ahirette de iyilik ve güzellik ver. Bizi cehennem azabından koru. Allâh’ım kusurlarımızı, ayıplarımızı setreyle. Âmîn.

Kâmet getir!