Peygamber Efendimizin Kabrini Ziyaret Etmek

Ḥamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Şehadet ederim ki Allâh’tan başka İlâh yoktur. O; tektir, ortağı yoktur. O’nun benzeri yoktur. O’nun mekânı yoktur. O’ndan başka Yaratıcı yoktur. Yine şehadet ederim ki Efendimiz, sevgilimiz, yücemiz, rehberimiz ve gözümüzün nûru Muḥammedﷺ  O’nun Rasûlü ve en sevgili kuludur. O ﷺ, risaleti tebliğ etmiş, emaneti yerine getirmiş ve ümmete nasihatta bulunmuştur. Allâh, onu diğer Peygamberleri mükâfatlandırdığı şeylerden daha fazlası ile mükâfatlandırsın. Allâh’ın salât ve selâmı Efendimiz Muḥammed’e ve diğer Peygamberlere olsun.

Ey Allâh’ın kulları, sizlere ve kendime yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı ve alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimizin sünnetine sımsıkı sarılmayı tavsiye ederim. Allâh-u TeâKur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyuruyor:

﴿وَمَا أَرْسَلْنَا مِن رَّسُولٍ إِلاَّ لِيُطَاعَ بِإِذْنِ اللهِ وَلَوْ أَنَّهُمْ إِذ ظَّلَمُواْ أَنفُسَهُمْ جَآءوكَ فَاسْتَغْفَرُواْ اللهَ وَاسْتَغْفَرَ لَهُمُ الرَّسُولُ لَوَجَدُواْ اللّهَ تَوَّابًا رَّحِيمًا

Manası: Biz her Peygamberi ancak, Allâh’ın izniyle, itaat olunması için gönderdik. Onlar, kendilerine zulüm ettiklerinde, sana gelip Allâh’tan mağfiret dileseler ve Peygamber de onlara mağfiret dileseydi, Allâh’ın tövbeleri kabul eden ve O’nun merhametli olduğunu görürlerdi.

(En-Nisâ’ suresi, 64. ayet)

Müslüman kardeşlerim; Peygamber Efendimiz Muḥammed ﷺ, Peygamberlerin imamı ve sonuncusudur. O ﷺ, âlemlerin Rabbinin habibi ve ademoğullarının Efendisidir. Muhakkak ki onun kabrini ziyaret etmek Allâh’ın sevdiği amellerdendir. Bunu, inkâr eden ise ancak hayırdan uzak olan insanlardır. Peygamber Efendimiz ﷺ şöyle buyurmuştur:

من زارَ قبرِي وجبَت له شفاعَتياﻫ

Manası: Kabrimi ziyaret eden şefaatime nail olur.

Taybe’ye git orada kalplere deva olan bir sevgili var.

Taybe’de güzelin yanında iyi olmuyorsan – ki onunla dünya güzelleşmiştir – nerede olacaksın?!

 

Değerli kardeşlerim; Rasûlullâh Muḥammed ﷺ, sevgilimiz Muḥammed ﷺ, Nebiyyullâh Muḥammed ﷺ kabrinde diri ve ümmeti için yararlıdır. Efendimiz şöyle buyurmaktadır:

حَياتِي خَيْرٌ لَكُم ومَمَاتي خَيرٌ لَكُم تُحْدِثُونَ ويُحْدَثُ لَكُم، وَوفَاتي خَيرٌ لَكُم تُعْرَضُ عَليَّ أعْمالُكُم فَما رَأيتُ مِنْ خَيْرٍ حَمِدْتُ الله علَيهِ وما رأيتُ مِنْ شَرّ استَغْفَرْتُ لَكُم اﻫ

Manası: Benim hayatım da vefatım da sizin için hayırlıdır başınıza yeni bir mesele geldiğinde vahiy ile hükmü bildirilir. Ölümüm de sizin için hayırlıdır; çünkü amelleriniz bana arzedilir; iyi, güzel amellerinizi gördüğümde Allâh’a ḥamd ederim. Kötü amellerinizi gördüğümde ise, Allâh’tan bağışlanmanızı isterim.

İmam Beyhaki, sahih bir senet ile efendimiz Ömer’in hazine muhafızı Mâliku’d-Dâr’dan şöyle rivayet etmiştir: Efendimiz Ömer’in zamanında insanlara bir kıtlık isabet edince bir adam Peygamber Efendimizin kabrini ziyaret edip kabirde şöyle dua eder: “Yâ Rasûlallâh, ümmetin için yağmurun inmesini iste, onlar mahvoldular.“ Bunun üzerine Rasûlullâh’ı ﷺ rüyasında görür ve Peygamber Efendimiz ﷺ kendisine yağmurun yağacağını haber eder. Ayrıca efendimiz Ömer’e ümmeti için çabalamasını söylemesini emreder. O adam, uyandığında efendimiz Ömer’in  yanına gidip olup bitenlerden haber verir.

Şimdi beni dikkatlice dinlemenizi rica ederim değerli kardeşlerim. Âlimler, bu adamın Bilâl bin el-Hâris el-Muzenî olduğunu zikretmişlerdir. Bilâl bin el-Hâris el-Muzenî sahabeydi ve kime haber verir? El-Fârûk lakabıyla tanınan ve bâtılı yasaklaması ile bilinen, efendimiz Ömer’e haber verir. Bilâl bin el-Hâris el-Muzenî, efendimiz Ömer’e kendisinin Peygamber Efendimizin ﷺ kabrine gittiğini, orada “Yâ Rasûlallâh, ümmetin için Allâh’tan yağmurun inmesini iste, onlar mahvoldular.“ diye dua ettiğini, sonra rüyasında Peygamber Efendimizi ﷺ gördüğünü, Peygamber Efendimiz’in ﷺ, Ömer’e selam söylediğini, kendisine yağmurun yağacağını haber ettiğini ve efendimiz Ömer’e ümmeti ile ilgili olan konularda çabalamasını söylemesini emrettiğini haber eder. Bunların hepsinin üzerine efendimiz Ömer ağlamaya başlar ve elinden geleni yapacağını söyler ve Bilâl bin el-Hâris el-Muzenî’ye yapmış olduğundan dolayı kızmaz.

Müslüman kardeşlerim; bazı insanlar kendilerini Peygamber Efendimizin sünnetine sımsıkı sarılmış gibi gösterirler halbuki onların din anlayışları yoktur. Onlar dinin hükümlerini bilmezler. Onlar, insanları fasıt (bozuk) olan teşbih itikadına (Allâh’ın yaratılmışlara benzediğine iman etmeye) davet eder. Onlar, ümmeti tekfir eder (kâfir sayar). Ümmetin üzerinde ittifak ettiği hususları yalanlarlar. O insanların yanlış iddialarından bir tanesi de Peygamber Efendimizi ﷺ ziyaret etmek için yapılan yolculuğu yasaklamalarıdır. Onlara göre bu sefer (yolculuk), caiz olmayan haram olan bir seferdir.

Değerli Müslüman kardeşlerim; ümmet-i Muḥammed, Peygamber Efendimizin ﷺ kabrini ziyaret etmeyi hem Medine’de yaşayan hem de kabrini ziyaret etmek için uzak beldelerden sefere çıkan Müslümanlar için görüşbirliği ile caiz kılmıştır. Ayrıca bu ameli, Allâh’ın sevdiği ve faziletli bir amel olduğunu söylemiştir. Her kim bu amelin sevap kazandıran bir amel olduğunu inkâr ederse onun sözüyle amel edilmez. Hadis hafızı İmam Takiyyuddîn Es-Subkî “Şifâu’s-Sakam“ adlı kitabında bu amelin caiz olduğuna dair icma-ı nakletmiştir.

İmam el-Ḥâkim “El-Müstedrak“ adlı kitabında Ebu Hureyra’dan Peygamber Efendimizin ﷺ şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

لَيَهْبِطَنَّ عيسى ابنُ مريمَ حَكَمًا مُقْسِطًا وَلَيَسْلُكَنَّ فَجًّا حاجًّا أو مُعْتَمِرًا وَلَيَأْتِيَنَّ قبري حتى يسلّمَ عليَّ ولأَرُدَّنَّ عليه اﻫ

Dikkat edin Müslüman kardeşlerim; Rasûlullâh ﷺ hevaya göre konuşmaz ve bize bu hadiste Nebiyyullâh Îaleyhisselâm’ın şu anda semada diri olduğunu ve bir gün gökten inip adil bir hakim olacağını, sonra Efendimiz Îaleyhisselâm’ın hacc veya umre yapıp Mekke-i Mükerreme’den Medîne-i Münevvere’ye yola çıkacağını ve orada Peygamber Efendimizin kabrini ona ﷺ selam vermek için ziyaret edeceğini bildiriyor. Ayrıca hevaya göre konuşmayan Peygamber Efendimiz ﷺ Meryem oğlu Îaleyhisselâm’ın selamını alacağını bildiriyor, çünkü varit olduğu gibi Peygamberler kabirlerinde diridirler ve namaz kılarlar.

Bir seferinde Peygamber Efendimizin müezzini Bilâl, Rasûlullâh’ı ﷺ rüyasında görür ve uyandıktan sonra Efendimize ﷺ öyle bir hasret çeker ki kabrini ziyaret etmek için sefere çıkar. Peygamber Efendimizin ﷺ torunları Hasan ve Hüseyin yanına gelirler ve ondan ezanı işitmeyi özlediklerini söyler ve okumasını isterler. Bunun üzerine Bilâl, Peygamber Efendimizin ﷺ zamanında ezanın okunulduğu yere çıkar ve ezana “Allâh-u Ekber Allâh-u Ekber” diye başlar. Bunun üzerine Medine sarsılır. Bilâl “Eşhedu En Lâ İlâhe İllallâh” dediğinde Medine daha da çok sarsılır. “Eşhedu Enne Muḥammade’r-Rasûlullâh” dediğinde kadınlar ve erkekler ağlayarak evlerinden çıkarlar ve insanların bu denli ağlamaları, Peygamber Efendimizin ﷺ vefatından bu yana görülmemişti. Bu zikredilenlerin hepsi efendimiz Ömer’in radıyallâhu anhu zamanında gerçekleşir ve efendimiz Ömer radıyallâhu anhu bu olup bitenleri kınamamıştır.

Allâh’ım bizlere Peygamber Efendimizi ﷺ ziyaret etmeyi ve onun şefaatine nail olmayı nasip eyle. Mü’min kardeşlerim; Peygamberimizin ﷺ kabrini ziyaret edene şunlar müstehaptır:

  • Peygamberin ﷺ mescidine gittiğine ve kabrini ziyaret ettiğine Allâh rızası için niyet etmek.
  • Gusletmek ve en temiz elbisesini giymek.
  • Bu azim nimete nail olduğundan dolayı Allâh’a şükretmek için ravzada veya caminin başka bir yerinde namaz kılmak.
  • Allâh’tan duasının ve ziyaretinin makbul olmasını dilemek.

Sonra kişi kabre gider, ona bakışlarını yere eğerek yönelir, kalbini dünyevi hususlardan uzak tutar, bulunmuş olduğu yüce durumu aklına getirir ve Peygambere alçak bir ses ile “Es-Selâmu aleyke yâ Rasûlallâh.” der.

Kişinin bu esnada söyleyebileceği en güzel sözlerden birisi bir çok alimin El-Utbiy’den rivayet ettikleridir. El-Utbiy şöyle demiştir: Rasûlullâh’ın ﷺ kabri başında otururken bir bedevi gelip şöyle dedi: “Es-Selâmu aleyke yâ Rasûlallâh. Ben Allâh’ın şu kavlini işittim:

﴿وَلَوْ أَنَّهُمْ إِذْ ظَلَمُوا أَنْفُسَهُمْ جَآءُوكَ فَاسْتَغْفَرُوا اللَّهَ وَاسْتَغْفَرَ لَهُمُ الرَّسُولُ لَوَجَدُوا اللَّهَ تَوَّابًا رَحِيمًا (64)

Manası: Onlar, kendilerine zulüm ettiklerinde, sana gelip Allâh’tan mağfiret dileseler ve Peygamber de onlara mağfiret dileseydi, Allâh’ın tövbeleri kabul eden ve O’nun merhametli olduğunu görürlerdi.

Ben kendime zulmettim ve günahımdan mağfiret dileyerek yanına geldim.” Sonra şöyle dedi:

“Ey defnedilenlerin en hayırlısı,

Senin defnedilmenle kabrin içi ve dışı güzelliklerle doldu.

Canım feda olsun içinde bulunduğun kabre.

O kabirde iffet, cömertlik ve şefkat var.

 

Ahirette sirat köprüsünde şefaat umanlar için sen şefaat sahibi olansın.

Senin o iki sahabeni hiç unutmayacağım.

Kalem yazdığı müddetçe benden sizlere selâm olsun.”

Sonra kabri terketti. Ben uyuya kaldım ve rüyamda Peygamber Efendimizi ﷺ gördüm. Rasûlullâh ﷺ bana mealen şöyle buyurdu: “Bedeviye yetiş ve ona Allâh’ın onu affettiğini söyle.”

Ey Müslüman kardeşlerim; Biz, özellikle hacca gidecek olanlara ve genel olarak Müslümanlara Mescid-i Nebevî’de namaz kılma, Peygamber Efendimizin ﷺ kabrini ziyaret ve onunla ﷺ tevessül etme fırsatını kaçırmayın deriz. Allâh-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

﴿يَا أَيُّهَا الَّذِينَ ءامَنُواْ اتَّقُواْ اللهَ وَابْتَغُواْ إِلَيهِ الْوَسِيلَةَ وَجَاهِدُواْ فِي سَبِيلِهِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ﴾

Manası: Ey iman edenler! Allâh’a karşı takvalı olun, O’nun rızasına yaklaşmaya vesile arayın ve O’nun yolunda çaba sarfedin ki kurtuluşa eresiniz. (El-Mâ’ideh suresi, 35. ayet)

İmam Taberâni, Beyhaki ve başkaları Rasûlullâh’ın şöyle buyurduğunu rivayet ederler:

مَنْ حَجَّ فزارَ قَبْرِي بعدَ وَفَاتِي فكأنَّما زارَنِي في حياتِي اﻫ

Manası: Kim vefatımdan sonra hacc vazifesini yapıp kabrimi ziyaret ederse sanki beni hayattayken ziyaret etmiş gibidir.

Allâh’ım bizi Rasûlullâh’ı ﷺ ziyaret etmek, onu rüyada ve ölüm esnasında görmek ile rızıklandır.

Sizler ve kendim için Allâh’a istiğfar ederim.

İkinci Hutbe

Ḥamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Allâh’ın salât ve selâmı Efendimiz Muḥammed’eﷺ  ve diğer Peygamberlere olsun. Allâh mü’minlerin vâlidelerinden, Âl’den ve raşit halifeler Ebû Bekir, Ömer, Osman ve Ali, rehber imamları Ebû Ḥanîfe, Mâlik, eş-Şafiî ve Aḥmed ve sâlih evliyalardan razı olsun.

Sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı tavsiye ederim.

Allâh-u TeâKur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyuruyor:

﴿وَلۡتَكُن مِّنكُمۡ أُمَّة يَدۡعُونَ إِلَى ٱلۡخَيۡرِ وَيَأۡمُرُونَ بِٱلۡمَعۡرُوفِ وَيَنۡهَوۡنَ عَنِ ٱلۡمُنكَرِۚ وَأُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلۡمُفۡلِحُونَ

Manası: Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır. (Âl-i İmrân suresi, 104. ayet)

Salih mü’minin amel kitabında hayırlı amelleri arasında din ilmini yaydığı amelini görmesi, yani peygamberler ve rasûllerin akidesini yaymış olduğunu görmesi ne kadar güzel bir şeydir. Tevhidi yaymış olduğnu görmesi, Allâh’ı yaratıklara benzetmekten tenzih etmeyi içeren ilmi, yani Allâh’ı hey’et, suret, şekil, cisim olmaktan veya mekânda bulunmaktan tenzih etmeyi içeren ilmi yaymış olduğunu görmesi ne güzel bir şeydir. Ey mü’min kardeşim; sayılı nefeslerinden ne kadarını insanlar arasında din ilmini yaymak için kullandığını kendine bir sor. Bilin ki, kötülükten men edilmezse, kötülük yayılır ve artar. Hicri dördüncü asrın başlarında, Fars’ın Nişabur isimli ilçesinde şöyle bir olay hasıl oldu: bir grup müşebbihe (Allâh’ı yaratıklara benzetenler) ortaya çıktı ve o kadar insanları kendi taraflarına çekti ki, bazı âlimler onların fitnesinden kaçıp dağlara geri çekildiler. Bazı Ehl-i Sünnet âlimleri ise o grubun zararını azaltmak için onlara karşı harekete geçtiler. İşte o âlimlerden birisi, Ehl-i Sünnetin büyük âlimlerinden olan, özellikle tevhid ilmi ve tevhidi (akideyi) savunma hususundaki ilmiyle âdeta bir dağ gibi olan Ebu İshak El-İsfarayini. O âlim, dağlara kaçmış olanlara şöyle seslendi: “Ey ot yiyicileri, nasıl olur da kurtların, Muammed’in dini ile oynamasına karşı susarsınız?!” Onları azarlayıp şunu anlamaları için uğraştı: “Neden insanlar arasında kalıp bu yüce İslam dinini delillerle, beyan ederek müdafaa etmiyorsunuz?”

Değerli Müslümanlar; bu hitabımızla sizleri başlattığımız kampanyaya katılıp, bizlerle birlikte İslam dinine davet etmeye teşvik etmek istedik. Böylece hem biz hem de sizler hayra birer anahtar, şerre ise kilit olalım. Bir gün boyunca, bu ay – yani Ağustos ayının otuzunda – Rasûlullâh’ın ve diğer bütün peygamberlerin (Sallallâhu aleyhim ve sellem) söyledikleri en efdal söz olan Kelime-i Tevhid’in manasını yayalım. ‘Lâ İlâhe İllallâh’ sözünün manasını, Allâh rızası için halis bir niyetle yayalım. Böylece Allâh’ın izniyle Rasûlullâh’ın ﷺ şu hadisine dahil olalım:

إذَا ماتَ ابْنُ ءادَمَ انْقَطَعَ عَمَلُهُ إِلَّا مِنْ ثَلاث

Manası: Âdemoğlu öldüğünde üç şey hariç amelleri kesilir.

Bu üç şey arasında وَعِلْمٍ يُنْتَفَعُ بِهِ diye buyurmuştur, yani ‘… ve fayda veren ilim’.

 

Değerli Müslümanlar; Allâh’ın izniyle sizlere şehâdetin birinci kısmının manasının kısa bir şekilde yazılı olan kâğıtları dağıtacağız. ‘Lâ İlâhe İllallâh’ (Allâh’tan başka İlâh yoktur), yani Allâh’tan başka hakkıyla ibadet edilen yoktur, yani Allâh’tan başka hiç kimse kendisi için tezellülün uç noktasını haketmez. Allâh’tan başka yaratan, yoktan var eden yoktur. O vardır, var olan hiç bir şeye benzemez. O mekânsız olarak vardır ve O’nun üzerinden zaman geçmez. Yapabilen, telefonuyla resmini çeksin ve başka bir ülkede olsalar bile tanıdıklarına ve akrabalarına göndersin ki onlar da tevhid, tenzih ve hak olan akait üzerinde sabit kalsınlar. Ey değerli kardeşim; Rasûlullâh’ın hadisine göre amel etmek istemez misin?! O ki şöyle buyurmuştur:

بَلِّغُوا عَنِّي وَلَوْ ءَايَة اهـ

Manası: Bir ayet bile olsa, benden haber edin.

Bu ise çok büyük bir husustur. Allâh bizi korusun. Zamanımızda Allâh’ı yaratıklara benzeten insanlar var. Buna rağmen kendilerini Ehl-i Sünnet’ten saymaktalar. Bir seferinde müşebbih ve mücessimlerden olan birisi Allâh’ın bir kuyruğu olduğunu iddia etmiştir ve bunun Allâh hakkında mükemmellik olduğunu zannediyor. O şahıs şöyle söyledi: “Bizim kuyruğumuz yok çünkü biz noksanız lâkin Allâh’ın bir kuyruğu vardır çünkü O kâmildir.” Bu cahillik ve küfürden Allâh’a sığınırız. Peki İslam inancını müdafaa edenler nerede? Allâh’ım, bizleri İslam dinini müdafaa edenlerden eyle, ey âlemlerin Rabbi.

 

Öğren ve öğret ve bütün kötülüklerden men et

Başkalarını şerden uyar ve kendin de dikkatli ol

Zira Rabbinin rızasını kazanman, başkaların rızasından daha önemlidir

Öğreticinin hayatı, güzel bir hayattır

İlmi öğren ve insanlar arasında öğret

Rabb‘inin Kur’ân’ına tutunarak neşret

Muḥammed‘in sünnetinde kalmak da haktır

Öğreticinin hayatı, güzel bir hayattır

Müslüman kardeşlerim! Şunu da bilin ki, Allâh sizlere büyük bir husus olan O’nun Peygamberineﷺ  salât ve selâm getirmeyi emretmiştir.

Allâh’ım! Efendimiz İbrâhîm’in ve İbrâhîm’in Âl’inin mertebelerini yücelttiğin gibi Peygamber Efendimiz Muḥammed’in ve Muḥammed’in Âl’inin mertebelerini yücelt. Şüphesiz Sen kâmil Kudret ve Rahmet ile vasıflanansın ve övülmeye layıksın.

Allâh’ım! Efendimiz İbrâhîm’e ve İbrâhîm’in Âl’ine bereket verdiğin gibi Peygamber Efendimiz Muḥammed’e ve Muḥammed’in Âl’ine bereket ver. Şüphesiz Sen kâmil Kudret ve Rahmet ile vasıflanansın ve övülmeye layıksın.

Allâh-u Teâlâ şöyle buyurmuştur:

﴿يا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُـوا رَبَّكُـمْ إِنَّ زَلْزَلَةَ السَّاعَةِ شَىْءٌ عَظِيمٌ  (1)يَوْمَ تَرَوْنَها تَذْهَلُ كُلُّ مُرْضِعَةٍ عَمَّا أَرْضَعَتْ وَتَضَعُ كُلُّ ذَاتِ حَمْلٍ حَمْلَهَا وتَرَى النَّاسَ سُكارَى وَمَا هُمْ بِسُكَارَى وَلكنَّ عَذَابَ اللهِ شَدِيدٌ(2)

El-Ḥacc suresi, 1. ve 2. ayetleri

Manası: Ey insanlar! Rabbinize karşı takva sahibi olun! Çünkü kıyamet sarsıntısı çok büyük bir şeydir. Onu gördüğünüz gün, eğer emzikli bir kadın olsaydı emzirdiği çocuğu unuturdu ve eğer gebe bir kadın olsaydı çocuğunu düşürürdü. İnsanları adeta sarhoş bir halde görürsün. Oysa onlar sarhoş değillerdir; fakat Allâh’ın azabı çok şiddetlidir!

Dua:

Allâh’ım Senden dilekte bulunuyoruz dualarımızı kabul eyle. Allâh’ım günahlarımızı ve hatalarımızı bağışla. Allâh’ım! Bize dünyada iyilik ve güzellik, ahirette de iyilik ve güzellik ver. Bizi cehennem azabından koru. Allâh’ım kusurlarımızı, ayıplarımızı setreyle. Âmîn.

Kâmet getir!