HACC’IN HİKMETLERİ VE FAYDALARI

Ḥamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Şehadet ederim ki Allâh’tan başka İlâh yoktur. O; tektir, ortağı yoktur. O’nun benzeri yoktur. O’nun mekânı yoktur. O’ndan başka Yaratıcı yoktur. Yine şehadet ederim ki efendimiz, sevgilimiz, yücemiz, rehberimiz ve gözümüzün nuru Muḥammed ﷺ O’nun Rasûlü ve en sevgili kuludur. O ﷺ, risaleti tebliğ etmiş, emaneti yerine getirmiş ve ümmete nasihatta bulunmuştur. Allâh, onu diğer peygamberleri mükâfatlandırdığı şeylerden daha fazlası ile mükâfatlandırsın. Allâh’ın salât ve selâmı efendimiz Muḥammed’e ve diğer peygamberlere olsun.

Ey Allâh’ın kulları, sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı tavsiye ederim. O’na karşı takvalı olun ve O’ndan hakkıyla korkun ve ancak Müslüman olarak ölün.

Allâh-u TeâKur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyuruyor:

﴿وَأَذِّن فِي النَّاسِ بِالْحَجِّ يَأْتُوكَ رِجَالًا وَعَلَى كُلِّ ضَامِرٍ يَأْتِينَ مِن كُلِّ فَجٍّ عَمِيقٍ (27) لِيَشْهَدُوا مَنَافِعَ  لَهُمْ وَيَذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ فِي أَيَّامٍ مَّعْلُومَاتٍ عَلَىٰ مَا رَزَقَهُم مِّن بَهِيمَةِ ٱلأَنعَٰمِ فَكُلُواْ مِنهَا وَأَطعِمُواْ ٱلبَائِسَ ٱلفَقِيرَ (28)

Manası: Ve hacc için insanlara açık bir çağrı yap ki onlar yürüyerek ve uzaklardan develer üstünde sana gelsinler. Kendileri için faydalı olanlara şahit olsunlar. Allâh’ın kendilerine bahşettiği hayvanları belirli günlerde kurban ederken O’nun ismini ansınlar. (El-Ḥacc suresi, 27. ve 28. ayetler)

Değerli Müslümanlar; Allâh, peygamberi İbrâhîm’in (aleyhisselâm) duasını kabul edip Kâbe’yi, yani Beyt-i Haram’ı, çeşitli ırk, dil ve renge sahip olmak üzere doğu ve batıdan büyük ve küçük, fakir ve zengin, arap ve acem, milyonlarca Müslümanın hedefi kılmıştır. Dolayısıyla her yıl o büyük ibadeti yerine getirmek için milyonlarca Müslüman oraya yönelir. Allâh-u TeâKur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyuruyor:

﴿يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّا خَلَقْنَاكُم مِّن ذَكَرٍ وَأُنثَى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَائِلَ لِتَعَارَفُوا إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِندَ اللَّهِ أَتْقَاكُمْ إِنَّ ٱللَّهَ عَلِيمٌ خَبِير﴾

Manası: Ey insanlar! Şüphesiz ki Biz sizi bir erkek ve bir kadından (Adem ve Havvâdan) yarattık (Allâh yarattı) ve birbirinizle tanışasınız diye sizleri kavimler ve kabileler olarak kıldık. Muhakkak ki Allâh indinde en şerefliniz, Allâh’tan en fazla korkanınızdır. (En fazla farzları yerine getirip haramlardan sakınanızdır.) Şüphesiz ki Allâh, her şeyi bilendir. (El-Ḥucurât suresi, 13. ayet)

Ey Rasûlullâh’ı ﷺ sevenler; hacc’da yapılan işlerin ve şiarlarının büyük faydaları, hikmetleri ve önemli ayrıcalıkları vardır. Bunların önemini Müslümanlardan bir çoğu kavramış olsaydı bu ibadeti yerine getirmek için yarışırdı. Hacc, her sene olan muazzam, İslami bir buluşmadır. Milyonlarca Müslümanın “Allâh’tan başka İlâh yoktur, Muḥammed ﷺ Allâh’ın Rasûlüdür” kelimesi üzerine her sene bir araya geldiği bir ortamdır. Orada Müslümanlar Allâh’a dua ederler, birbirleriyle tanışıp kenetlenirler. O mübarek beldede Müslümanlar, birbirlerini anlıyor ve hayırlarda destekliyorlar ve şeytana ve onun yardımcılarına karşı güçlü oluyorlar. Değerli Müslümanlar; orada kardeşliğin manaları ve Müslümanlar arasındaki farkın ancak takvada olduğu, açık şekliyle ortaya çıkar. Haccını yapacak olanlar, fani olan hayatın güzelliklerini, sevinçlerini ve zinetlerini terk edip kefenlere benzeyen ihram elbiselerini giyerek şöyle söylerler:

لَبَّيكَ اللهُمَّ لبَّيك لبيْكَ لا شريكَ لَكَ لبيك إِنَّ الحمدَ والنعمةَ لَكَ وَالملك لا شريكَ لكَ

“Lebbeykellâhumme lebbeyk, lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk, inne’l ḥamde ve’nnimete leke ve’l mulk, lâ şerîke lek.”

Onlar, büyük-küçük, zengin-fakir hepsi orada toplanır ve hep birlikte Allâh-u Teâlâ’ya ibadet ederler. Kimin kimden üstün olduğu, ancak takva ile belli olur. Kim daha takvalı ise o daha üstündür. En yüce peygamber, en üstün öğretici, efendimiz Muḥammed’in ﷺ öğrettiği gibi:

لا فَضْلَ لِعَرَبِيٍّ على أعجَمِيٍّ وَلا لِأَعْجَمِيٍّ على عَرَبِيٍّ إلَّا بالتَّقْوَى اهـ

Manası: Arabın aceme (arap olamayana) karşı, acemin de araba karşı takvalı olmak haricinde bir üstünlüğü yoktur.

Değerli mü’min ve Müslüman kardeşlerim; hacc, insan için meşakkate ve zorluklara sabır gösterip katlanmaya ve hayatın getirdiği sorunları aşmaya ameli bir alıştırmadır. Ayrıca hacc, müttakiler için hazırlanmış olup genişliği gökler ve yer kadar olan cennette yüksek derecelere ve kazanca kavuşmak için, insana ameli bir alıştırmadır.

Hacc, hayırlar ve sevaplar için geniş bir kapıdır ve âhiretin azığı olan ibadetlerde yarışmaktır. Allâh-u TeâKur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyuruyor:

﴿وَتَزَوَّدُواْ فَإِنَّ خَيۡرَ ٱلزَّادِ ٱلتَّقۡوَىٰۖ

Manası: (Âhiret için) azık toplayın. Şüphesiz, azığın en hayırlısı takvadır. (El-Bekarah suresi, 197. ayet)

Değerli mü’min ve Müslüman kardeşlerim; hacc yapan kimse sesini yükselterek

لبيك اللهم لبيك

“Lebbeykellâhumme lebbeyk” dediği zaman bu duruş ve nida bizlere, İsrâfîl’in (aleyhisselâm) sûra üfleyip böylece kabirlerin yarılarak insanların kabirlerinden bölükler halinde kalkacakları gün olan kıyamet gününü hatırlatır.

Haşrolunma üç şekilde olacaktır: 1- Karınları tok, giyinmiş ve merkebe binmiş olarak haşrolunanlar. Bunlar muttaki olan kimselerdir. 2- Çırılçıplak ve yalınayak bir şekilde hesaba gidenler. Bunlar ise fasık Müslümanlardır (yani büyük günahkârlar). 3- Alçaltılmaları içinyüz üstü sürünerek hesap sahasına haşrolunanlar. Bunlar da Allâh’a ve Rasûlüne iman etmeyenlerdir. Allâh-u TeâKur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyuruyor:

﴿يَومَئِذ تُحَدِّثُ أَخبَارَهَا (4) بِأَنَّ رَبَّكَ أَوحَىٰ لَهَا (5) يَومَئِذ يَصدُرُ ٱلنَّاسُ أَشتَاتا لِّيُرَواْ أَعمَٰلَهُم (6) فَمَن يَعمَل مِثقَالَ ذَرَّةٍ خَيرا يَرَهُۥ (7) وَمَن يَعمَل مِثقَالَ ذَرَّة شَرّا يَرَهُۥ (8)

Manası: İşte o günde Allâh yeryüzünde konuşma kabiliyetini ve idrak yaratır ki arz, üzerinde yapılanları bilir ve bundan haber eder.  O gün insanlar, yaptıklarının kendilerine gösterilmesi için tek tek dönüp gelecektir. Sonra, kim zerre kadar iyilik yapmışsa onu görecektir. Kim de zerre kadar kötülük yapmışsa onu görecektir. (Ez-Zelzeleh suresi, 4. – 8. ayetler)

Haccı yapan kimse, Safa ile Merve arasında sayı yaptığında, efendimiz İbrâhîm peygamberin – vahyin indiği yer – Mekke-i Mükerreme’ye gittiğini hatırlar ki orasını Allâh emniyet içinde kılmıştır. Safa ile Merve arasında sayı yapmak, mübarek olan eski eserlerden bir eseri ihya etmek için bir simgedir. İsmâîl’in annesi Hâcer bu mekanda idi. Allâh’ın peygamberi İbrâhîm (aleyhissalâtu vesselâm) Hâcer’i, mübarek Mekke’de susuz ve ekinsiz olan bir yere bırakmıştı. Hâcer de o mübarek yerde kendisiyle oğlu için Safa ile Merve arasında Allâh’a tevekkül ederek su aramaya gidip gelirdi. Tâ ki Allâh onun derdini ve sıkıntısını giderinceye kadar. Öyle ki onun için hoş olan mübarek Zemzem suyu çıkarılmıştır. Allâh-u TeâKur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyuruyor:

﴿وَمَن يَتَّقِ اللَّهَ يَجْعَل لَّهُ مَخْرَجًا(2)  وَيَرْزُقْهُ مِنْ حَيْثُ لَا يَحْتَسِبُ(3)

Manası: Ve kim Allâh’a karşı takvalı olursa, Allâh ona çıkış yolu nasip eder ve onu hiç ummadığı  yerden rızıklandırır. (Et-Talâk suresi, 2. ve 3. ayetler)

Arafatta vakfeye durmaya gelince, bundan da alınacak çok dersler vardır. Haccı yapan kimse, Arafat dağındaki binlerce insanı gördüğünde yine kıyamet gününü ve o günde olacak büyük durakları hatırlar. Haccı yapan kimse, Arafat dağının üstünde bulunan insalardaki izdihamı görür ve Allâh-u Teâlâ’yı yücelterek, O’ndan korkarak, rahmetini ümid eden ve azabından korkanların ve Allâh-u Teâlâ’ya yalvaranların yüksek seslerini işitir. Onlar ki farklı dil, ırk ve renkte olarak kendilerini yaratan Rabb’e, Mâliku’l Mulk, El-Vâḥid, El-Kahhâr’a dua ederler. Bunların hepsi insana ailelerin, çocuklarıyla toplanacakları kıyamet gününü hatırlartır. Allâh-u TeâKur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyuruyor:

﴿يَومَ لَا يَنفَعُ مَال وَلَا بَنُونَ (88) إِلَّا مَن أَتَى ٱللَّهَ بِقَلب سَلِيم (89)

Manası: O günde ne mal ne de çocuklar fayda verecektir. Ancak Allaha temiz bir kalple gelenler o günde kurtuluşa erer. (Eş-Şuarâ’ suresi, 88. ve 89. ayetler)

Allâh-u Teâlâ başka ayetlerde ise şöyle buyuruyor:

﴿الْأَخِلَّاء يَوْمَئِذٍ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ إِلَّا الْمُتَّقِينَ (67) يَا عِبَادِ لَا خَوْفٌ عَلَيْكُمُ الْيَوْمَ وَلَا أَنتُمْ تَحْزَنُونَ(68)

Manası: O gün Allahtan korkanlar hariç dost olanlar birbirlerine düşmandırlar. (Allah, takva sahiplerine şöyle nida eder)Ey ayetlere iman edip Müslüman olan kullarım! Bugün size hiçbir korku yoktur ve siz üzülmeyeceksiniz.“ (Ez-Zuhruf suresi, 67 ve 68. ayetler)

Değerli Müslümanlar; Mina’da cemerâta taş atmaya gelince o amel, Allâh-u Teâlâ’nın emirlerine boyun eğmek ve yerine getirmektir. Cemerâta taş atarken de Müslüman, şeytanın İbrâhîm peygambere (aleyhisselâm) o yerde göründüğünü hatırlar. Allâh’ın emri üzerine İbrâhîm peygamber (Sallallâhu aleyhi vesellem) o yerlerde şeytanı aşağılamak için ona taş atmıştır. Ey ümmet-i Muḥammed’e mensup olanlar; biz, İbrâhîm peygamberin (Sallallâhu aleyhi vesellem) sünnetini ihya etmemiz için o yerlerde taş atmak ile emrolunduk. Bunda, şeytana muhalefet etmek ve onu aşağılamak için bir simge vardır. Hacc yapan kimse, cemerâtlara taşları atarken sanki şöyle söyler: Ey lanetlik şeytan! Sen İbrâhîm peygamber’e göründüğün gibi bize de görünmüş olsaydın seni aşağılamak için, seni böyle taşlardık.’ Fakat bazı insanların zannetiği gibi bu yerler, şeytanların yaşadığı yerler değildir.

Ey Müslüman kardeşim; Kâbe’yi tavaf etmeye ve onda bulunan büyük hikmete gelince diyoruz ki: Tavaf, Allâh’a itaat etmekte sebatkâr olmayı belirtmektir. Öyle ki tavaf eden sanki şöyle diyor: “Her ne kadar dönsem de ve nerede olsam da Allâh’a itaat etmekte sebat edeceğim.”  Tavafta yine Kâbe’yi yüceltmek vardır, ki Kâbe’yi Allâh yüce kılmıştır ve bizlere onu yüceltmemizi emretmiştir. Kâbe, bununla birlikte Müslümanlar’ın kalplerinin bir araya gelmesinin ve ibadete layık olan Allâh’a ibadette birleşmelerine bir simgedir. Bundan dolayıdır ki, Müslümanlar Kâbe’yi tavaf ederler, Kâbe’yi ibadet etme niyetiyle değil, ancak Allâh’ın emrini yerine getirmek için. Allâh Kâbe’yi tavaf etmeyi ve onu yüceltmeyi emretmiştir ve onu, etrafında Müslümanlar’ın kalplerinin Allâh’a ibadette birleşmelerine dair bir simge kılmıştır.

Değerli kardeşlerim; bildiğimiz gibi Allâh Kâbe’de değildir çünkü Müslüman, Allâh’ın keyfiyetsiz ve mekânsız olarak var olduğuna inanır. Allâh’ın hiçbir benzeri yoktur. Allâh, ne Kâbe’de, ne gökte ne de her yerdedir. Her şeyi yar,atan Allâh hiçbir şeye benzemez. Müslümanın inancı budur. Allâh, göklere, yerlere,  insana veya herhangi bir şeye benzemez. O, cisim değildir, ışık değildir. O’nun şekli yoktur, keyfiyeti yoktur. Allâh, aklına gelen hiçbir şeye benzemez. Müslümanın Allâh-u Teâlâ’ya olan inancı budur. Bu inançta sabit kal. Rasûlullâh’ın ve ashabı Kirâmın üzerinde bulundukları inançta sabit kalın ki, felah’a erenlerden, kurtulanlardan olasınız. Arşın Rabbi olan yüce Allâh’tan dileriz ki bizleri Beyt-i haram’a gidip hacc eden ve sevgili kulu olan Mustafâ’yı ﷺ ziyaret eden, tövbe eden, müttaki olan ve doğru yolda bulunup doğru yolu gösterenlerden eylesin. Muhakkak ki O, işiten ve duayı kabul edendir.

Sizler ve kendim için Allâh’a istiğfar ederim.

İkinci Hutbe

Ḥamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Allâh’ın salât ve selâmı efendimiz Muḥammed’e ﷺ ve diğer peygamberlere olsun. Allâh mü’minlerin vâlidelerinden, Âl’den ve raşit halifeler Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali, rehber imamları Ebu Hanife, Malik, Eş-Şafii ve Ahmed ve evliyalardan ve salihlerden razı olsun.

Ey Allâh’ın kulları, sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı ve Rasûlünün yolundan gitmeyi tavsiye ederim.

Müslüman kardeşlerim! Şunu da bilin ki, Allâh sizlere büyük bir husus olan O’nun peygamberine ﷺ salât ve selâm getirmeyi emretmiştir.

Allâh’ım! Efendimiz İbrâhîm’in ve İbrâhîm’in Âl’inin mertebelerini yücelttiğin gibi peygamber efendimiz Muḥammed’in ve Muḥammed’in Âl’inin mertebelerini yücelt. Şüphesiz Sen kâmil Kudret ve Rahmet ile vasıflanansın ve övülmeye layıksın.

Allâh’ım! Efendimiz İbrâhîm’e ve İbrâhîm’in Âl’ine bereket verdiğin gibi peygamber efendimiz Muḥammed’e ve Muḥammed’in Âl’ine bereket ver. Şüphesiz Sen kâmil Kudret ve Rahmet ile vasıflanansın ve övülmeye layıksın.

Allâh-u TeâKur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyuruyor:

﴿يا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُـوا رَبَّكُـمْ إِنَّ زَلْزَلَةَ السَّاعَةِ شَىْءٌ عَظِيمٌ  (1)يَوْمَ تَرَوْنَها تَذْهَلُ كُلُّ مُرْضِعَةٍ عَمَّا أَرْضَعَتْ وَتَضَعُ كُلُّ ذَاتِ حَمْلٍ حَمْلَهَا وتَرَى النَّاسَ سُكارَى وَمَا هُمْ بِسُكَارَى وَلكنَّ عَذَابَ اللهِ شَدِيدٌ(2)

Manası: Ey insanlar! Rabbinize karşı takva sahibi olun! Çünkü kıyamet sarsıntısı çok büyük bir şeydir. Onu gördüğünüz gün, eğer emzikli bir kadın olsaydı emzirdiği çocuğu unuturdu ve eğer gebe bir kadın olsaydı çocuğunu düşürürdü. İnsanları adeta sarhoş bir halde görürsün. Oysa onlar sarhoş değillerdir; fakat Allâh’ın azabı çok şiddetlidir! (El-Ḥacc suresi, 1. ve 2. ayetler)

Dua:

Allâh’ım Senden dilekte bulunuyoruz dualarımızı kabul eyle. Allâh’ım günahlarımızı ve hatalarımızı bağışla. Allâh’ım! Bize dünyada iyilik ve güzellik, ahirette de iyilik ve güzellik ver. Bizi cehennem azabından koru. Allâh’ım kusurlarımızı, ayıplarımızı setreyle. Âmîn.

Kâmet getir!