Din İlmi İslamın Hayatıdır

Ḥamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Allâh’ın salât ve selâmı efendimiz Muḥammed’e ve diğer peygamberlere olsun.

Ey Allâh’ın kulları, sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı tavsiye ederim.

Değerli kardeşlerim; Allâh-u Teâlâ yüce kitabında alimleri şöyle övüyor:

﴿ يَرفَعِ ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ مِنكُم وَٱلَّذِينَ أُوتُواْ ٱلعِلمَ دَرَجَٰت وَٱللَّهُ بِمَا تَعمَلُونَ خَبِير﴾

Manası: Allâh aranızda din ilmini öğrenmiş olan mü’minlerin derecelerini yükseltir. Allâh, yaptıklarınızdan haberdardır. (El-Mucâdeleh suresi, 11. ayet)

Allâh, alimleri alim olmayanlar gibi kılmamıştır. Alimler, alim olmayanlarla eşit değildir.

Allâh-u Teâlâ Ez-Zumer suresinde şöyle buyuruyor:

﴿قُل هَل يَستَوِي ٱلَّذِينَ يَعلَمُونَ وَٱلَّذِينَ لَا يَعلَمُونَ﴾

Manası: De ki (ey Muḥammed): “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?!” (Ez-Zumer suresi, 9. ayet)

Hayır, Allâh’ın adına yemin olsun ki bir olmazlar. Nasıl olur ki alim ile cahil bir olsun?! İlmiyle amel eden alimler, Allâh’a karşı başkalarından daha huşuludur.

Nasıl olur ki alim ile cahil bir olsun?! Rasûlullâh ﷺ şöyle buyurmuştur:

العُلَماءُ ورثَةُ الأَنْبِياءِ اﻫ

Manası: Alimler, peygamberlerin varisleridir.

Peki alimler, peygamberlerden neyi miras almıştır? Şüphesiz ki ilmi miras almıştır. Peygamberimiz ﷺ bu konuyla alakalı şöyle buyurmuştur:

وإنَّ الأنبياءَ لَمْ يُوَرِّثُوا دِينارًا وَلا دِرْهَمًا إنَّما ورَّثُوا العِلْمَ فمَنْ أخَذَ بِهِ أخذَ بِحَظٍّ وَافِرٍ اﻫ

Manası: Muhakkak ki, peygamberler miras olarak ne dirhem ne de dinar bıraktılar. (Onlar evlatlarına miras olarak mal ve mülk bırakmadılar). Onların miras olarak bıraktıkları ilimdir ve her kim bundan almış ise büyük hayır elde etmiş olur.

Rasûlullâh, yine bir başka hadisinde şöyle buyurmuştur:

مَنْ يُرِدِ اللهُ بهِ خَيْرًا يُفَقِّهْهُ فِي الدِّينِ اﻫ

Manası: Allâh kimin için hayrı dilediyse, onu dinde bilgili kılar. (Buhari)

Allâh, Allâh! Değerli kardeşlerim; Rasûlullâh ﷺ bize, kulun kurtuluşunun ve Allâh’ın kulu için hayrı dilemiş olmasının alameti, o kulun dinde bilgili olmasıdır diye öğretmiştir. Yok mu hayrı isteyen?

Değerli kardeşlerim; din ilmi ile meşgul olmak nafile olan bedensel ibadetlerden daha hayırlıdır çünkü ilmin faydası hem ilim sahibini hem de başka insanları kapsar lakin bedensel nafile ameller sadece o ameli yapana fayda sağlar. Ayrıca insan ancak din ilmiyle diğer amelleri doğru bir şekilde yerine getirebilir. Öyleyse insan, dinî amelleri yerine getirebilmek için din ilmine muhtaçdır. Olabilir ki cahil insan bir ibadeti geçerli olmayacak bir şekilde yapar ve böylece kendi aleyhine vebal olur. Üstelik ilmin eseri, ilimli kişinin ölümünden sonrasına kadar kalır ve din ilminin var olması dinin kalıcı olmasına ve Müslümanların maneviyatının korunmasına sebep olur. Din ilmi İslam’ın hayatıdır. Bundan dolayı hadiste şöyle geçiyor:

وَلَفَقِيهٌ واحِدٌ أَشَدُّ علَى الشّيطانِ مِنْ أَلْفِ عَابِدٍ اﻫ

Manası: Bir fakih (alim) şeytana karşı bin abid’den (alim olmayıp ibadetle meşgul olan) daha kuvvetlidir. (Beyhaki “Şuabu’l İman”)

Şeytan, cahil olan abide batıl olan bir ameli süsleyip ona o ameli işletmeye kadirdir ve böylece hem o insanı hem de onun aracılığıyla başkalarını dalalete sürükleyebilir. Hakiki alim olan insan ise şeytanı yener ve hem kendi hem de başka insanların İslam’ını korur.

Din ilmini talep edin ve din ilmi öğrenme himmetinizi güçlendirin ve ilme göre amel ederek takvaya ulaşın. Bunlar ahirette çok faziletli ve derecesi yüksek olan şeylerdir ve ancak böyle kendinizi, ehlinizi, ülkelerinizi ve İslam’ınızı koruyabilirsiniz. Allâh beni de sizi de sevdiği ve razı olduğu şeylerde muvaffak kılsın.

Sizler ve kendim için Allâh’a istiğfar ederim.

İkinci Hutbe

Ḥamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Allâh’ın salât ve selâmı efendimiz Muḥammed’eﷺ ve diğer Peygamberlere olsun.

Sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı tavsiye ederim.

Dua:

Allâh’ım Senden dilekte bulunuyoruz dualarımızı kabul eyle. Allâh’ım günahlarımızı ve hatalarımızı bağışla. Allâh’ım! Bize dünyada iyilik ve güzellik, ahirette de iyilik ve güzellik ver. Bizi cehennem azabından koru. Allâh’ım kusurlarımızı, ayıplarımızı setreyle. Âmîn.

Kâmet getir!