Arafat’ta Vakfe

Ḥamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Şehadet ederim ki Allâh’tan başka İlâh yoktur. O; tektir, ortağı yoktur. O’nun benzeri yoktur. O’nun mekânı yoktur. O’ndan başka Yaratıcı yoktur. Yine şehadet ederim ki Efendimiz, sevgilimiz, yücemiz, rehberimiz ve gözümüzün nûru Muḥammedﷺ O’nun Rasûlü ve en sevgili kuludur. O ﷺ, risaleti tebliğ etmiş, emaneti yerine getirmiş ve ümmete nasihatta bulunmuştur. Allâh, onu diğer Peygamberleri mükâfatlandırdığı şeylerden daha fazlası ile mükâfatlandırsın. Allâh’ın salât ve selâmı Efendimiz Muḥammed’e ve diğer Peygamberlere olsun.

Ey Allâh’ın kulları, sizlere ve kendime yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı ve Allâh’a itaatkârlığa sımsıkı sarılmayı tavsiye ederim. Allâh-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

﴿وَٱعتَصِمُواْ بِحَبلِ ٱللَّهِ جَمِيعا وَلَا تَفَرَّقُواْ وَٱذكُرُواْ نِعمَتَ ٱللَّهِ عَلَيكُم إِذ كُنتُم أَعدَاء فَأَلَّفَ بَينَ قُلُوبِكُم فَأَصبَحتُم بِنِعمَتِهِۦ إِخوَٰنا وَكُنتُم عَلَىٰ شَفَا حُفرَة مِّنَ ٱلنَّارِ فَأَنقَذَكُم مِّنهَا كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ ٱللَّهُ لَكُم ءَايَٰتِهِۦ لَعَلَّكُم تَهتَدُونَ ١٠٣﴾

Manası: Elbirliğiyle Allâh’ın dinine sımsıkı sarılın. Birbirinizden ayrılıp dağılmayın. Allâh’ın üzerinizdeki (İslâm) nimetini düşünün ki, cahiliyet devrinde birbirinize düşmanlar iken O, sizin kalpleriniz arasında yakınlık ve sıcaklık meydana getirdi de O’nun nimeti sayesinde din kardeşleri oldunuz. Hem siz ateşten bir çukurun kenarında bulunuyordunuz da Allâh, İslâmınız sebebiyle o ateşe (cehenneme) düşmekten sizi kurtardı. İşte Allâh size âyetlerini böylece açıklıyor ki, doğru yola eresiniz. (Âl-i Imrân suresi, 53. ayet)

Mü’min kardeşlerim; bu gün Ümmet-i Muḥammed, birliğin en azametli toplanışa tanık olmayı hasretle beklmektedir. Öyle ki Müslümanların değişik ırkları ve farklı dilleri olmalarına rağmen Tevhid sancağı altında bir yerde Allâh’a dua ederek toplanırlar. O toplanışta, Müslümanlar Arafat’ta bir araya gelip şu güzel sözleri söylerler:

“لَبَّيْكَ اللهمَّ لبَّيْك، لبّيك لا شريكَ لكَ لَبَّيْك، إنَّ الحمدَ والنّعمةَ لكَ والمُلك، لا شريكَ لك.”

Transkripsyon: Lebbeyk Allâhumme Lebbeyk, Lebbeyk Lâ Şerike Leke Lebbeyk, İnnel-Ḥamde ven-Nimete Lekel-Mulk, Lâ Şerîke Lek.

Arafat’taki o duruş, gözlerin ve bakışların yöneldiǧi ve kalplerin özlediǧi duruştur. O duruşu gören gözler Mekke’ye, Minâ’ye, Arafat’a ve hacc amelini yapmaya duyulan hasretten ve rağbetten dolayı yaşarır ve gözelerden damla damla yaş akar.

Allâh-u Teâlâ, bizlere şu kavliyle

﴿وَٱعتَصِمُواْ بِحَبلِ ٱللَّهِ جَمِيعا وَلَا تَفَرَّقُواْ وَٱذكُرُواْ نِعمَتَ ٱللَّهِ عَلَيكُم﴾

Manası: Elbirliğiyle Allâh’ın dinine sımsıkı sarılın. Birbirinizden ayrılıp dağılmayın. Allâh’ın üzerinizdeki (İslâm) nimetini düşünün. İslam dinine tutulmamızı, sınırları aşmamamızı ve O’nun rızası için yapılacak taatlere sımsıkı sarılmamızı ve bölünmemeyi emrediyor; çünkü bölünmek zayıfklık, birlik ise kuvvettir. Ayrıca, bizlere vermiş olduğu en büyük nimeti, iman nimetini hatırlamamızı da emrediyor.

Allâh-u Teâlâ, yüce Kur’ân’da sahabelerin, Allâh’a ve Rasûlüne iman etme hususunda birlik olduklarını beyan etmektedir. Sahabeler
لا إله إلا اللهُ محمّدٌ رسولُ الله” sancaǧı altında düşüncelerini bu sancaǧı yükseltmeye yöneltmiş ve birbirleriyle kardeşçe bir araya gelip bu hedefe nasıl ulaşabileceklerini görüşmüşlerdir. Takva ve Allâh yolunda çalışmak için fedakârlık göstermiş ve birbirlerine destekçi olmuşlardır.

Ey kardeşlerim; şüphesiz ki kurtuluş, Allâh’ın Kitabına ve Rasûlullâh ﷺ’in sünnetine sarılmakla olur. İmam el-Beyhakî “Dalâilun-Nebeviyyeh” adlı eserinde Rasûlullâh ﷺ’in şu güzel sözünü rivayet etti:

يـا أيهـا الناسُ إِنّي قد تركتُ فيكم ما إنِ اعتصمتُم بهِ فلن تَضِلّوا أبـدًا كتابَ الله وسنّة نبيِه، إنّ كلَّ مسلمٍ أخو المسلم، المسلمونَ إخوةٌ، ولا يحلُّ لامرئٍ مِنْ مالِ أخيهِ إلّا ما أعطاهُ عن طِيبِ نفس، ولا تَظلِمُوا، ولا تَرجعُوا بعدي كفّارًا يضربُ بعضُكم رقابَ بعض

Manası: Ey insanlar, sizlere sımsıkı sarıldığınız müddetçe sapıtmayacağınız iki şey bıraktım: Allâh’ın Kitabı ve Rasûlün sünneti. Müslüman, Müslümanın kardeşidir; Müslümanlar kardeştir. Müslümana kardeşinin malından -gönül rızası ile verdiği hariç- yasaklanmıştır. Zulüm etmeyin ve benden sonra birbirlerin boyunlarını vuran büyük günahkârlara dönüşmeyin.

Allâh-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

﴿وَكُنتُم عَلَىٰ شَفَا حُفرَة مِّنَ ٱلنَّارِ فَأَنقَذَكُم مِّنهَا﴾

Manası: Hem siz ateşten bir çukurun kenarında bulunuyordunuz da Allâh, İslâmınız sebebiyle o ateşe (cehenneme) düşmekten sizi kurtardı.

Allâh-u Teâlâ, onları İslam ile ateşten kurtarmıştır. Her kim, şirk üzere veya Allâh’ı inkâr etmek gibi veya Allâh ile, İslam dîni ile, bir Peygamber veya bir melek ile alay etmek gibi küfür çeşitlerinden herhangi birisi üzerine ölürse içerisinde ebediyyen kalmak üzere Cehenneme girecektir. Ondan sonra Cehennemden asla çıkamaz ve Cehennemde bir an dahi olsa rahatlık görmez.

Ey mü’min kardeşlerim; biz, Allâh’ın kitabına ve Rasûlullâh ﷺ’in sünnetine sımsıkı sarılmaya davet ediyoruz. Rasûlullâh ﷺ bir hadis-i şerîf’te şöyle buyurmuştir.

“مَنْ يُرِدِ اللهُ بهِ خَيْرًا يُفَقّههُ في الدّين”

Manası: Allâh, kime hayrı dilediyse onu dinde fakih (bilgili) kılar.

Muhterem kardeşlerim; cehalet belası yayılmıştır. Dalalet ve asılsız sözlere sarılma hastalığı artmıştır. Öyle ki kişi ancak din ilmi öğrenip bu ilimle amel ederek orta yolda bulunup hakka tabi olursa bu belalara karşı koyabilir. Allâh-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

﴿وَكَذَٰلِكَ جَعَلنَٰكُم أُمَّة وَسَطا﴾

Manası: İşte böylece sizi ifrat ve tefritten uzak, mutedil bir ümmet kıldık.

İman kardeşlerim; bu faziletli ve bereketli günde sizlere tekrardan din ilmini ve orta yolu tutmayı ve bu yüce dînin sınırlarına bağlı kalmak üzere kardeşliği hatırlatırız. Din ilmi öğrenip Allâh’a ve Rasûlüne nasıl iman edilmesi gerektiğini iyi bilmeyi hatırlatırız. Müslümanın, iyi ile kötüyü, helal ile haramı, hak ile batılı, güzel ile çirkini ayırt edebilmesi için şer-i sınırları öğrenmesi gerektiǧini hatırlatırız.

Müslüman kardeşlerim; hacılar bugün senenin en hayırlı gününü beklemekteler. Senenin en hayırlı günü Arefe günüdür. İmam Tirmizi ve başkalarının rivayet ettikleri bir hadis-i şerîf’te Rasûlullâh ﷺ şöyle buyurmuştur:

أفضلُ الدعاءِ يومُ عرفة وأفضلُ ما قلتُ أنا والنبيونَ من قبلي لا إله إلا اللهُ وحدَه لا شريكَ له، لهُ الملكُ وله الحمدُ وهو على كلِّ شىءٍ قدير“.

Manası: Ben ve benden önceki Peygamberlerin söylediǧi en hayırlı söz “Allâh’tan başka İlâh yoktur, O birdir ortaǧı yoktur. Her şey O’nun mülküdür, ḥamd O’nadır ve O her şeye kâdir’dir” sözüdür. (Lâ İlâhe İllallâh Vaḥdehû Lâ Şerîke Leh Lehul-Mulku ve lehul-Ḥamdu ve huve Alâ Kulli Şeyin-Kadîr.)

Arefe gününde hacılar haricinde oruç tutmak müstehap’tır. Allâh Rasûlü ﷺ Arefe gününde oruç tutmak hakkında sorulduğunda bunun bir çok günahın bağışlanmasına sebep olduğunu söylemiştir.

Hacılar için ise oruç tutmamaları lakin o günü bolca dua etmesi tehlil getirmesi, Kur’ân okuması müstehabtır. Arefe gününde bu gibi hayırlar yapılır. Hacıya, o günde Allâh’tan niyaz etmesi, huşu içerisinde taatlerde bulunması, güçsüzlüğünü, muhtaçlığını göstermesi ve yüksek sesle şu sözleri söylemeyi arttırması yakışır:

“لَبَّيْكَ اللهمَّ لبَّيْك، لبّيك لا شريكَ لكَ لَبَّيْك، إنَّ الحمدَ والنّعمةَ لكَ والمُلك، لا شريكَ لك.”

Transkripsyon: Lebbeyk Allâhumme Lebbeyk, Lebbeyk Lâ Şerike Leke Lebbeyk, İnnel-Ḥamde ven-Nimete Lekel-Mulk, Lâ Şerîke Lek.

Manası: Emrine hazırım Ey Allâh’ım! Emrine hazırım senin hiçbir ortağın yoktur. Emret emrine hazırım. Bize verdiğin nimetlerden dolayı ḥamd Sana’dır. Sen her şeyin Mâlikisin. Senin ortağın yoktur.”

Ayrıca Arefe gününde Rasûlullâh ﷺ‘e Salât getirmeyi ve istiğfâr’ı arttırması da gerekir. Hacının, o gün bütün günahlarından tövbe etmesi gerekir. Orada gözyaşları dökülür, hataların affı istenir ve dileklerin gerçekleşmesi umulur.

İmam Muslim’in rivayet ettiği bir hadis-i şerîf’te Rasûlullâh ﷺ şöyle buyurmuştur:

مَا مِنْ يَوْمٍ أَكْثَرَ مِنْ أَنْ يُعْتِقَ اللهُ فِيهِ عَبْدًا مِنَ النَّارِ، مِنْ يَوْمِ عَرَفَةَ”

Manası: Arefe gününde başka Allâh’ın Cehennem ateşinden daha çok kul azat ettiği bir gün yoktur.

Yine başka bir hadis-i şerîf’te Allâh Rasûlü ﷺ şöyle buyurmuştur:

“ما رُؤِيَ الشيطانُ أصغرَ ولا أحقرَ ولا أدْحَرَ ولا أغيَظَ منهُ في يومِ عَرَفَةَ وما ذاكَ إلا أنَّ الرّحمةَ تَنْزِلُ فيهِ فيُتَجَاوَزُ عنِ الذنوبِ العِظامِ”.

Manası: Șeytanın bu günde görüldüğü gibi hiçbir günde küçük, alçak, zelil, sinirli ve mağlup olduğu görülmemiștir, çünkü o günde rahmet iner ve Allâh-u Teâlâ Müslümanları bağıșlar.

Fudeyl İbni İyâd Arafat’ta ağlayan insanlara bakıp şöyle demiştir: Bunların bir erkeğe varıp da bir dânak (dânak bir Dirhem’in 1/6’dir, yani çok küçük bir şeydir) istediğinde onları geri çevirdiğini gördünüz mü? Denildi ki: Hayır. Sonra şöyle demiştir:Vallâhi; Allâh’ın Azze ve Celle mağfiret etmesi onların bir erkekten bir dânak isteğinde bulunup erkeğin onların isteğine icabet etmesinden daha kolaydır.

Allâh’ım, bizleri bağışla, Ey merhamet edenlerin en merhametlisi. Allâh’ım, biz Müslümanların arasındaki bağarı güçlendir, kalplerimizi birleştir ve Beytul-Ḥarâm’a giden hacılarımızı Senin razı olduǧun şeylerde muvaffak eyle ve onları bizlere sağsalim kavuştur, Ey âlemlerin Rabbi.

Sizler ve kendim için Allâh’a istiğfar ederim.

İkinci Hutbe

Ḥamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Allâh’ın salât ve selâmı Efendimiz Muḥammed’eﷺ ve diğer Peygamberlere olsun. Allâh mü’minlerin vâlidelerinden, Âl’den ve raşit halifeler Ebû Bekir, Ömer, Osman ve Ali, rehber imamları Ebû Ḥanîfe, Mâlik, eş-Şafiî ve Aḥmed ve sâlih evliyalardan razı olsun.

Sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı tavsiye ederim.

Müslüman kardeşlerim! Şunu da bilin ki, Allâh sizlere büyük bir husus olan O’nun Peygamberine ﷺ salât ve selâm getirmeyi emretmiştir.

Allâh’ım! Efendimiz İbrâhîm’in ve İbrâhîm’in Âl’inin mertebelerini yücelttiğin gibi Peygamber Efendimiz Muḥammed’in ve Muḥammed’in Âl’inin mertebelerini yücelt. Şüphesiz Sen kâmil Kudret ve Rahmet ile vasıflanansın ve övülmeye layıksın.

Allâh’ım! Efendimiz İbrâhîm’e ve İbrâhîm’in Âl’ine bereket verdiğin gibi Peygamber Efendimiz Muḥammed’e ve Muḥammed’in Âl’ine bereket ver. Şüphesiz Sen kâmil Kudret ve Rahmet ile vasıflanansın ve övülmeye layıksın.

Allâh-u Teâlâ şöyle buyurmuştur:

﴿يَٰأَيُّهَا ٱلنَّاسُ ٱتَّقُواْ رَبَّكُم إِنَّ زَلزَلَةَ ٱلسَّاعَةِ شَيءٌ عَظِيم ١ يَومَ تَرَونَهَا تَذهَلُ كُلُّ مُرضِعَةٍ عَمَّا أَرضَعَت وَتَضَعُ كُلُّ ذَاتِ حَملٍ حَملَهَا وَتَرَى ٱلنَّاسَ سُكَٰرَىٰ وَمَا هُم بِسُكَٰرَىٰ وَلَٰكِنَّ عَذَابَ ٱللَّهِ شَدِيد ٢﴾

El-Ḥacc suresi, 1. ve 2. ayetleri

Manası: Ey insanlar! Rabbinize karşı takva sahibi olun! Çünkü kıyamet sarsıntısı çok büyük bir şeydir. Onu gördüğünüz gün, eğer emzikli bir kadın olsaydı emzirdiği çocuğu unuturdu ve eğer gebe bir kadın olsaydı çocuğunu düşürürdü. İnsanları adeta sarhoş bir halde görürsün. Oysa onlar sarhoş değillerdir; fakat Allâh’ın azabı çok şiddetlidir!

Dua:

Allâh’ım Senden dilekte bulunuyoruz dualarımızı kabul eyle. Allâh’ım günahlarımızı ve hatalarımızı bağışla. Allâh’ım! Bize dünyada iyilik ve güzellik, ahirette de iyilik ve güzellik ver. Bizi cehennem azabından koru. Allâh’ım kusurlarımızı, ayıplarımızı setreyle. Âmîn.

Kâmet getir!