KABİR AZABI

Ḥamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Allâh’ın salât ve selâmı Efendimiz Muḥammed’e ve diğer Peygamberlere olsun.

Ey Allâh’ın kulları, sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı ve Rasûlü’nün yolundan gitmeyi tavsiye ederim.

Sevgili kardeşlerim, bugünkü kelamımız berzah hayatı ve berzah hayatında olan şeyler hakkındadır. Rabbimiz şöyle buyuruyor:

﴿وَمَن أَعرَضَ عَن ذِكرِي فَإِنَّ لَهُۥ مَعِيشَة ضَنكا وَنَحشُرُهُۥ يَومَ ٱلقِيَٰمَةِ أَعمَىٰ ١٢٤﴾

Manası: Her kim de benim zikrimden (Kur’ân’dan) yüz çevirirse, (bilsin ki) ona dar bir geçim vardır ve onu kıyamet günü kör olarak haşrederiz.

Peygamber efendimiz’in ﷺ bu âyet-i kerimeyi tefsir ettiği üzere, yani kim Allâh’a iman etmekten kaçınırsa şüphesiz ki, onun için kabirde dar bir hayat vardır.

Sünen-i Nesai’de rivayet olunduğuna göre validemiz Aişe (radiyallâhu anhâ) şöyle demiştir:

Rasûlullâh’a ﷺ kabir azabı hakkında sordum. O ﷺ da şöyle buyurdu:

نَعَمْ عَذَابُ القَبْرِ حَقٌّ”

Manası: Evet, kabir azabı haktır.

Allâh’a ve rasulüne gerektiği gibi iman etmeyen insan ve bazı günahkar Müslümanlar için kabir azabı olduğunu tasdik etmek farzdır. İmam Ebu Hanife Fıkh’ul Ekber adlı kitabında şöyle demiştir: Kabrin sıkması ve azabı Allâh’a ve rasulüne gerektiği gibi iman etmeyen insan ve bazı günahkâr Müslümanlar için haktır.

Kabir azabını inkar etmek caiz değildir, bilakis kabir azabını inkar etmek küfürdür. İmam Mansur el-Bağdadi “El-Fark beyn’el-Firak” adlı kitabında şöyle demiştir: “Ehl-i sünnet ve‘l- cemaat kabir azabını inkar edenlerin (küfürlerinden dolayı) kabirde azap göreceklerini kesin olarak ifade etmiştir.”

Sevgili kardeşlerim, bu azap hem ruhen hem de bedenendir; ama Allâhu Teâlâ, kulun gayba iman edip de sevabının çoğalması için bunu insanların çoğunun görmesinden gizlemiştir. Kabirdeki hayatın hem ruhen hem de bedenen olmasına dair delil efendimiz Ömer hakkında rivayet edilen şu hadistir: Efendimiz Ömer “Yâ Rasûlullâh, aklımız yerinde mi olacak?” dedi. Rasûlullâh ﷺ de şöyle buyurdu:

كَهَيْئَتِكُمُ الْيَوْم

Manası: Bugünkü haliniz gibi.

Bunun üzerine efendimiz Ömer (radiyallâhu anhu) bilmediği bir haberi duyduğu için susup konuşmayı bıraktı.

Sevgili kardeşlerim, İmam Tirmizi Rasûlullâh’ın ﷺ şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

أكثِرُوا مِنْ ذِكْرِ هَاذِمِ اللذَّاتِ الموتِ فَإِنَّهُ لَمْ يَأْتِ عَلَى القَبْرِ يَوْمٌ إِلَّا تَكَلَّمَ فِيهِ فَيَقَولُ أَنَا بَيْتُ الغُرْبَةِ وَأَنَا بَيْتُ الوَحْدَةِ وأَنَا بَيْتُ التُّرابِ وأنا بَيْتُ الدُّود

Manası: Lezzetleri kesen ölümü çokça zikredin. Zira kabrin üzerinden hiç bir gün geçmez ki, konuşup şöyle demesin: “Ben, gurbet eviyim. Ben, yalnızlık eviyim. Ben, toprak eviyim. Ben, kurtlar eviyim.”

 

Mü’min kardeşlerim, kabrin sıkıştırması da kabir azabındandır. Kabrin duvarları kulu, kaburga kemikleri birbirine girene kadar sıkıştırır. Sağ taraftaki kaburga kemikleri sol taraftaki kaburga kemikleriyle birbirine geçer. Sevgili kardeşlerim, kim parmak kemiklerinin eğrilmesinin acısına tahammül edebilir ve kim elinin kırılmasının acısına dayanabilir ki!? O zaman kaburga kemiklerinin birbirine geçmesinin acısı nasıl bir acıdır!? Ey Allâh’ım, bizleri kabir azabından ve sıkıştırmasından koru.

Yılanların, akreplerin ve yerin haşerelerinin kula musallat olup cesedini ısırıp yemeleri de kabir azabındandır.

İmam Taberâni de Rasûlullâh’ın ﷺ şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

وَيُسَلَّطُ عليهِ عَقَارِبُ وثَعابِينُ، لَوْ نَفَخَ أَحَدُهُم فِي الدُّنيا مَا أَنْبَتَتْ شَيئًا تَنْهَشُه وتؤمرُ الأرضُ فتضم حتى تختلفَ أضلاعُه

Manası: Ona öyle yılanlar ve akrepler musallat edilir ki eğer onlardan biri yeryüzüne nefesini salsa yeryüzünde hiçbir şey yetişmez. Ve yere emredilir kaburga kemikleri birbirine geçinceye kadar sıkıştırılır.

Ey Allâh’ın kulları, Allâh’tan korkun ve Allâh’a karşı takvalı olun. Geceleri, gündüzleri ve secdelerinizde korkuyla Allâh’tan kabir azabından sizi korumasını dileyin. Şaşılacak şeydir ki, kabir azabını kesin olarak bilen ve buna iman eden birisi nasıl Allâh’ın emirlerini yerine getirmiyor ve haram işliyor!?.

Ey Allâh’ım bizleri kabir azabından ve cehennem azabından koru.

Sizler ve kendim için Allâh’a istiğfar ederim.

İkinci Hutbe

Ḥamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın salât ve selâmı Efendimiz Muḥammed’eﷺ ve diğer Peygamberlere olsun.

Sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı tavsiye ederim.

Allâh’ım Senden dilekte bulunuyoruz dualarımızı kabul et. Allâh’ım günahlarımızı ve hatalarımızı bağışla. Allâh’ım! Bize dünyada iyilik ve güzellik, ahirette de iyilik ve güzellik ver. Bizi cehennem azabından koru. Allâh’ım kusurlarımızı, ayıplarımızı setreyle. Âmîn.

Kâmet getir!