SILA-İ RAHİME TEŞVİK VE SILA-İ RAHİMİ KESMEKTEN UYARI

Ḥamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Şehadet ederim ki Allâh’tan başka İlâh yoktur. O; tektir, ortağı yoktur. O’nun benzeri yoktur. O’nun mekânı yoktur. O’ndan başka Yaratıcı yoktur. Yine şehadet ederim ki efendimiz, sevgilimiz, yücemiz, rehberimiz ve gözümüzün nuru Muḥammed ﷺ O’nun Rasûlü ve en sevgili kuludur. O ﷺ, risaleti tebliğ etmiş, emaneti yerine getirmiş ve ümmete nasihatta bulunmuştur. Allâh, onu diğer peygamberleri mükâfatlandırdığı şeylerden daha fazlası ile mükâfatlandırsın. Allâh’ın salât ve selâmı efendimiz Muḥammed’e ve diğer peygamberlere olsun.

Ey Allâh’ın kulları, sizlere ve kendime her şeye kadîr olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı tavsiye ederim. Allâh-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

يَا أَيُّها النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمُ الَّذِي خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ وَخَلَقَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَبَثَّ مِنْهُمَا رِجَالا كَثِيرًا وَنِسَاءً وَاتَّقُوا اللهَ الَّذِي تَسَاءَلُونَ بِهِ وَالأَرْحَامَ إِنَّ اللهَ كَانَ عَلَيْكُمْ رَقِيبًا

Manası: Ey insanlar! Rabbinizden korkun, O ki sizi bir tek nefisten yarattı, ondan da zevcesini yarattı ve ikisinden de birçok erkek ve kadın meydana getirdi. Kendisi adına birbirinizden isteklerde bulunduğunuz Allâh’tan korkun ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının! Şüphesiz ki Allâh hepinizi bilir. (En-Nisâ’ suresi, 1. ayet)

Allâh’tan korkun, yani Allâh’ın emrettiklerini yerine getirerek ve haram kıldıklarından uzak durarak itaatkâr olun. Kazançlı olan kişi, nefsine karşı çıkarak kendisini haramdan men eden kişidir. Böyle hareket eden, kendini korumuş olur. Günah işlemekte ısrar eden kişi ise, kendini aşağılamış olur ve Allâh’ın azabını hak eder. Mü’min kardeşlerim, hayırlı ameller işleyin ve günahlara düşmekten sakının. Şüphesiz ki kul, kıyamet gününde kitabında bu dünyada yaptığı amelleri yazılmış olarak görecektir.

Allâh-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

﴿إنَّ السّمعَ والبصرَ والفُؤادَ كُلُّ أُولئكَ كانَ عنهُ مَسْئُولا﴾

Manası: Şüphesiz ki kişi işitmesinden, bakmasından ve kalbinden sorumludur. (El-İsrâ’ suresi, 36. ayet)

Kul, Allâh’ın haram kıldığı şeye baktığı bakışı dahi yazılı olarak görecektir. Ey Allâh’ın kulları; Allâh’a karşı takvalı olun ve geleceğine şüphesiz iman ettiğiniz o günden korkun ve ölümden sonrası için hazırlanın. Nefsi haram işlemek isteyen kişi, nefsini hesaba çekip ona şöyle desin: “Ey nefis, ben senin için cenneti, ben senin için ebedi saadeti istiyorum. Beni cehennem ateşine sürükleme!” İnsan, kendisini hesaba çekmesi ile uzuvlarını harama düşmekten korur ve hayırlı ameller işler. Böylece hem dünyada hem de ahirette mesut olur.

Ey Allâh’ın kulları; Rabbinizden korkun, O ki sizi bir tek nefisten – efendimiz Âdem’den – yarattı, sol kısa kaburga kemiğinden zevcesini – Havva’yı – yarattı ve ikisinden de birçok erkek ve kadın meydana getirdi. Yani Allâh-u Teâlâ onlardan görünüşleri, sıfatları, renkleri ve dilleri farklı olan insanları yarattı ve onlar yeryüzünde yayıldılar.

Allâh-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

﴿وَمِنْ ءَايَاتِهِ خَلْقُ السَّمواتِ وَالأَرْضِ وَاخْتِلافُ أَلْسِنَتِكُمْ وَأَلْوَانِكُمْ إِنَّ في ذلكَ لآيَاتٍ لِّلعالِمِينَ﴾

Manası: Göklerin ve yerin yaratılışı, dillerinizin ve renklerinizin ihtilafı Allâh’ın var olduğuna ve kâmil kudret sıfatı ile mevsuf olduğuna dair delildir. Şüphesiz bunda bilenler için alâmetler vardır. (Er-Rûm suresi, 22. ayet)

Bütün noksan sıfatlardan münezzeh olan Allâh dilediğini yapmaya kâdirdir. O, her şeye kâdirdir. O, Kendisine ve Rasûlüne gerektiği gibi iman etmeyenleri ve günahkârları azaplandırmaya kâdirdir. O ibadeti hak edendir.

Allâh’tan korkun ve akrabâlık bağlarını koparmaktan sakının! Şüphesiz ki Allâh hepinizi bilir. Yani Allâh-u Teâlâ, amellerinizi bilendir. Akrabalık bağlarını koparıp koparmadığınızı Allâh bilir.

Mü’min kardeşlerim; İslâm dini bizleri yüce hasletlere (sıfatlara) teşvik etmiş ve onları ahirette büyük sevaba nail olmak için bir sebep kılmıştır. Ebu Hureyre’den şöyle buyurmuştur: “Yâ Rasûlallâh! Bana işlediğim takdirde cennete gireceğim bir şey bildirir misin?” Bunun üzerine Rasûlullâh ﷺ şöyle demiştir:

أَطْعِمِ الطَّعَامَ وأَفْشِ السَّلامَ وصِلِ الأَرْحَامَ وَقُمْ بِالليلِ وَالنَّاسُ نِيَامٌ تَدْخُلِ الجنَّةَ بِسَلام اﻫ

Manası: Yemek yedir, selâmı yay, sıla-i rahimde bulun, gece insanlar uyurken namaz kıl, cennete selametle girersin. (İbn-i Hibban “Sahih”inde)

Sevgili kardeşlerim; sıla-i rahimde bulunmak İslâm dininin teşvikte bulunduğu amellerdendir. Allâh Rasûlü ﷺ bu hasleti bize hem hâli hem de sözü ile öğretmiştir. Rasûlullâh ﷺ, kendisine ilk vahiy indiğinde yaşadıklarını zevcesi Hatice’ye anlattı. Hatice validemiz de efendimiz Muḥammed’e ﷺ şöyle dedi: “Sebat et. Sana müjdeler olsun. Şüphesiz ki sen sıla-i rahimde bulunursun, doğru konuşursun, yardıma ihtiyacı olanlara destek olursun, misafirperversin ve musibetlere uğrayanlara yardım edersin.” (Buhari)

Efendimiz Muḥammed ﷺ, kendisine

وأَنْذِرْ عَشِيرَتَكَ الأَقرَبِين

Manası: Akrabalarını uyar. ayeti inince Safa tepesine çıkıp, toplanmaları için onları çağırdı. Kabilesinden ve akrabalarından Müslüman olmayanları Allâh’a iman etmeye ve Müslüman olanları da ölene kadar imana ve hayırlı ameller işlemeye sımsıkı sarılmaya çağırdı.

Ey Allâh’ın kulları; Müslüman akrabalarla sıla-i rahimde bulunmak farzlardandır ve Müslümanların ittifakıyla sıla-i rahimi kesmek büyük günahlardandır. Rasûlullâh ﷺ şöyle buyurmuştur:

لا يدخُلُ الجنَّةَ قَاطِعٌ اﻫ

Manası: Sıla-i rahimi kesen, cennete ilk girenlerle beraber giremez. (Buhari ve Muslim)

Yani Allâh onu affetmezse, önce bir müddet azap göreceğinden dolayı cennete ilk girenlerle beraber giremez.

Allâh-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

فَهَلْ عَسَيْتُمْ إِنْ تَوَلَّيْتُمْ أَنْ تُفْسِدُوا فِي الأَرْضِ وَتُقَطِّعُوا أَرحَامَكُمْ (22)أُولئِكَ الَّذِينَ لَعَنَهُمُ اللهُ فَأَصَمَّهُمْ وأَعْمَى أَبْصَارَهُم(23)

Manası: Siz imândan yüz çevirdiğinizde yeryüzünde bozgunculuk çıkaracak ve akrabalık bağlarını koparacaksınız, öyle mi? İşte bunlar, Allâh’ın lânetleyip, kulaklarını sağır ve gözlerini kör ettiği kimselerdir. (Muḥammed suresi, 22. ve 23. ayet)

Erham; amca, hala, dayı, teyze ve onların çocukları gibi olan akrabalardır. Ey mü’minler; sıla-i rahimi kesmek, akrabalarının kalplerinin kendisinden yabancılaşması ve nefret etmesiyle olur. Bu da, başlarına bir bela gelip yardıma ihtiyaç duyduklarında onlara yardım etmemekle ya da özürsüz olarak onları ziyaret etmemekle olur. Biri, akrabasından birinin başına bir musibet gelip yiyecek veya giyecek bir şey ya da kışın soğuğundan yazın da hararetinden koruyacak, oturacak bir yer bulamadığında ona yardım etmeye gücü yettiği ve onun bu durumundan haberi olduğu halde ona yardımda bulunmazsa akrabasının kalbi kırılır ve bu kişi sıla-i rahimi kesmiş olur. Şüphe yok ki, muhtaç durumda olan birisinin kalbi, hâlinden haberi olan bir akrabasının ona yardım etmeyi ihmal ettiğinde çok kırılır.

İşte sevgili kardeşlerim; akrabalara zor zamanlarında yardımda bulunmak sıla-i rahimdendir. Bayram günleri gibi sevinçli günlerde ve sıkıntılı zamanlarda örneğin vefat olduğunda akrabaları ziyaret etmek de sıla-i rahimdendir. Vefat olduğunda onları ziyaret etmenin çok daha önemli yeri vardır. Rasûlullâh ﷺ şöyle demiştir:

مَا مِنْ مُؤْمِنٍ يُعَزِّى أَخَاهُ بِمُصِيبَةٍ إِلَّا كَسَاهُ اللهُ سبحانَهُ مِنْ حُلَلِ الكَرَامَةِ يومَ القِيامَةٍ اﻫ

Manası: Bir musibet sebebiyle mü’min kardeşine tâziyede bulunan hiçbir mü’min yoktur ki, Allâh ona kıyamet günü keramet elbiselerinden giydirmesin. (İbn-i Mace)

Eğer bu mü’min bir de senin akraban ise, o zaman nasıldır?! Ey Allâh’ın kulları; bu yüce amelde ihmalkâr davranmayın. Zira Rasûlullâh ﷺ şöyle buyurmuştur:

مَنْ كانَ يُؤمِنُ بِاللهِ واليَوْمِ الآخِرِ فَلْيَصِلْ رَحِمَه اﻫ

Manası: Kim Allâh’a ve ahiret gününe imân ediyorsa sıla-i rahimde bulunsun. (Buhari ve Muslim)

Yine Allâh Rasûlü ﷺ şöyle buyurmuştur:

مَنْ سَرَّهُ أَنْ يَمُدَّ اللهُ في عُمُرِهِ وَيُوَسِّعَ عليهِ رِزْقَهُ ويَدْفَعَ عنهُ مِيتَةَ السُّوءِ فَلْيَصِلْ رَحِمَه اﻫ

Manası: Kim ömrünün uzamasını, rızkının bollaşmasını ve kötü bir ölümün kendisinden uzak tutulmasını istiyorsa sıla-i rahimde bulunsun. (Hakim “Mustedrak” isimli kitabında)

Sevgili kardeşlerim; hayırlı amellerde sırlar, nurlar, alametler ve bereketler vardır. Sıla-i rahim, rızkın bollaşması, belalardan korunma ve ömürdeki bereket için bir sebeptir. Yukarıda zikredilen hadis, Allâh’ın takdirinin değişeceği anlamına gelmez. Yani bu hadis-i şerif, kulun işlediği hayırlı ameller sebebi ile Allâh’ın takdir ettiğinden daha fazla yaşacağı ya da hayırlı bir amel sebebi ile Allâh’ın takdir ettiğinden başka bir sonu olacağı anlamına gelmez. Bu hadis-i şerifin manası şudur: Eğer Allâh bir kuluna bu hayırlı ameli yapmayı muvaffak kıldıysa, o bu ameli yapmadan yaşayacağı zamandan daha fazla yaşar. Yani eğer o şu amelleri yaparsa şu şu meziyetlere nail olur, eğer bu hayırlı amelleri yapmazsa, ömründe bereket olması ve kötü bir sondan korunmak gibi meziyetlere nail olamaz. Ve Allâh ezelde, kulun bu ameli yapıp yapmayacağını bilendir ve bu, Allâh’ın dileği ile meydana gelir. Bu, tevhid âlimlerinin söyledikleridir. Bu, Allâh’ın takdirinin değişeceği anlamına gelmez. Allâh’ın takdirinin değişeceğine inanan kişi Müslüman değildir. Allâh-u Teâlâ, değişmekten münezzehtir.

Sevgili kardeşlerim; sizleri şeytanın hilelerine düşmekten uyarıyorum. Şeytan sizleri şu sözleri söylemeye teşvik eder: “Filanca beni kırdı, onu ziyaret etmeyeceğim.”, “Filanca beni ziyaret etmiyor, onunla ilişkimi keseceğim.” Bazıları kendilerine yapılan muameleye aynısıyla karşılık vermek istedikleri için böyle davranıyorlar. Bu ise sevabı kaçırmak için bir sebeptir. Rasûlullâh ﷺ şöyle buyurmuştur:

ليسَ الوَاصِلُ بِالْمُكَافِئِ ولكنَّ الوَاصِلَ مَنْ وَصَلَ رَحِمَهُ إذَا قَطَعَتْ اﻫ

Bu hadis-i şeriften senin, seninle ilgisini kesenlerle sıla-i rahimde bulunmanın, seninle ilgisini kesmeyenlerle sıla-ı rahimde bulunmandan daha fazla sevabı olduğu anlaşılıyor. (Buhari)

Bu, Allâh ve Rasûlü’nün sevdiği güzel bir haslettir. O halde ahlak ve edeb-i Muḥammediyye’ye göre amel edin ve Kur’ân’a sımsıkı sarılın. Allâh-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

﴿ولا تَسْتَوِى الحسنَةُ وَلا السَّيِّئَةُ ادْفَعْ بِالَّتِى هِىَ أَحْسَنُ فَإِذَا الَّذِى بَيْنَكَ وَبَيْنَهُ عَدَاوَةٌ كَأَنَّهُ وَلِىٌّ حَمِيمٌ﴾

Bu ayet-i kerime, öfkeyi ve umursamazlığı sabır ve yumuşak huylulukla karşılamayı, kötülüğe ise affetmek ve iyilikle karşılık vermek gerektiğini öğretir. Bu, kalpleri yumuşatır ve halleri değiştirir. (Fussilet suresi 34. ayet)

Allâh’ım, bizlere güzel hâl ve güzel son ver ve bizlere kâmil iman üzere vefat etmeyi nasip eyle.

Sizler ve kendim için Allâh’a istiğfar ederim.

İkinci Hutbe

Ḥamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Allâh’ın salât ve selâmı efendimiz Muḥammed’e ﷺ ve diğer peygamberlere olsun. Allâh mü’minlerin vâlidelerinden, Âl’den ve raşit halifeler Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali, rehber imamları Ebu Hanife, Malik, Eş-Şafii ve Ahmed ve evliyalardan ve salihlerden razı olsun.

Ey Allâh’ın kulları, sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı ve Rasûlünün yolundan gitmeyi tavsiye ederim.

Müslüman kardeşlerim! Şunu da bilin ki, Allâh sizlere büyük bir husus olan O’nun peygamberine ﷺ salât ve selâm getirmeyi emretmiştir.

Allâh’ım! Efendimiz İbrâhîm’in ve İbrâhîm’in Âl’inin mertebelerini yücelttiğin gibi peygamber efendimiz Muḥammed’in ve Muḥammed’in Âl’inin mertebelerini yücelt. Şüphesiz Sen kâmil Kudret ve Rahmet ile vasıflanansın ve övülmeye layıksın.

Allâh’ım! Efendimiz İbrâhîm’e ve İbrâhîm’in Âl’ine bereket verdiğin gibi peygamber efendimiz Muḥammed’e ve Muḥammed’in Âl’ine bereket ver. Şüphesiz Sen kâmil Kudret ve Rahmet ile vasıflanansın ve övülmeye layıksın.

Allâh-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

﴿يا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُـوا رَبَّكُـمْ إِنَّ زَلْزَلَةَ السَّاعَةِ شَىْءٌ عَظِيمٌ (1)يَوْمَ تَرَوْنَها تَذْهَلُ كُلُّ مُرْضِعَةٍ عَمَّا أَرْضَعَتْ وَتَضَعُ كُلُّ ذَاتِ حَمْلٍ حَمْلَهَا وتَرَى النَّاسَ سُكارَى وَمَا هُمْ بِسُكَارَى وَلكنَّ عَذَابَ اللهِ شَدِيدٌ(2)

Manası: Ey insanlar! Rabbinize karşı takva sahibi olun! Çünkü kıyamet sarsıntısı çok büyük bir şeydir. Onu gördüğünüz gün, eğer emzikli bir kadın olsaydı emzirdiği çocuğu unuturdu ve eğer gebe bir kadın olsaydı çocuğunu düşürürdü. İnsanları adeta sarhoş bir halde görürsün. Oysa onlar sarhoş değillerdir; fakat Allâh’ın azabı çok şiddetlidir! (El-Ḥacc suresi, 1. ve 2. ayetler)

Dua:

Allâh’ım Senden dilekte bulunuyoruz dualarımızı kabul eyle. Allâh’ım günahlarımızı ve hatalarımızı bağışla. Allâh’ım! Bize dünyada iyilik ve güzellik, ahirette de iyilik ve güzellik ver. Bizi cehennem azabından koru. Allâh’ım kusurlarımızı, ayıplarımızı setreyle. Âmîn.

Kâmet getir!