Saliha Kadınlar

Saliha Kadınlar
Ḥamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Şehadet ederim ki Allâh’tan başka İlâh yoktur. O; tektir, ortağı yoktur. O’nun benzeri yoktur. O’nun mekânı yoktur. O’ndan başka Yaratıcı yoktur. Yine şehadet ederim ki Efendimiz, sevgilimiz, yücemiz, rehberimiz ve gözümüzün nûru Muḥammed  O’nun Rasûlü ve en sevgili kuludur. O , risaleti tebliğ etmiş, emaneti yerine getirmiş ve ümmete nasihatte bulunmuştur. Allâh, onu diğer Peygamberleri mükâfatlandırdığı şeylerden daha fazlası ile mükâfatlandırsın. Allâh’ın salât ve selâmı Efendimiz Muḥammed’e ve diğer Peygamberlere olsun.
Ey Allâh’ın kulları, sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı, İslâm dininin hükümlerine göre amel etmeyi ve Peygamber Efendimiz Muḥammed’in sünnetine bağlı kalmayı tavsiye ederim. Allâh-u TeâKur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyuruyor:

﴿إِنَّ الْمُسْلِمِينَ وَالْمُسْلِمَاتِ وَالْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَالْقَانِتِينَ وَالْقَانِتَاتِ وَالصَّادِقِينَ وَالصَّادِقَاتِ وَالصَّابِرِينَ وَالصَّابِرَاتِ وَالْخَاشِعِينَ وَالْخَاشِعَاتِ وَالْمُتَصَدِّقِينَ وَالْمُتَصَدِّقَاتِ وَالصَّائِمِينَ وَالصَّائِمَاتِ وَالْحَافِظِينَ فُرُوجَهُمْ وَالْحَافِظَاتِ وَالذَّاكِرِينَ اللَّهَ كَثِيرًا وَالذَّاكِرَاتِ أَعَدَّ اللَّهُ لَهُم مَّغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا (35)﴾

Manası: Şüphesiz müslüman erkeklerle müslüman kadınlar, mü’min erkeklerle mü’min kadınlar, itaatkâr erkeklerle itaatkâr kadınlar, doğru erkeklerle doğru kadınlar, sabreden erkeklerle sabreden kadınlar, Allâh’tan hakkıyla korkan erkeklerle kadınlar, sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlar, namuslarını koruyan erkeklerle namuslarını koruyan kadınlar, Allah’ı çokça anan erkeklerle çokça anan kadınlar var ya, işte onlar için Allâh bağışlanma ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır. (El-Aḥzâb suresi, 35. ayet)


Mü‘min kardeşlerim; İslam dini azim bir dindir ve Allâh‘ın vermiş olduğu söz haktır ve Allâh, vermiş olduğu sözü değiştirmez. Zeki olan kişi ise bu dini öğrenmeye ve iyi ve güzel sıfatlara sımsıkı sarılıp ölene kadar bunda sebat edendir.
Saliha kadınların var olması Allâh‘ın bizlere vermiş olduğu nimetlerdendir. Geçmişteki saliha kadınların yaşam tarzlarında bizler için ibretler ve öğütler vardır. Onlardan biri ise İmrân’ın kızı Seyyide Meryem’dir. O kadınların en üstünüdür. Allâh-u Teâlâ yüce Kur’ân’da onun sıddîka olduğunu ve iffetli, dürüst ve takva dolu bir yaşam sürdüğünü ve âlemlerin en üstün kadını olduğunu bildirmiştir. Allâh-u TeâKur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyuruyor:

﴿وَإِذْ قَالَتِ الْمَلَائِكَةُ يَا مَرْيَمُ إِنَّ اللَّهَ اصْطَفَاكِ وَطَهَّرَكِ وَاصْطَفَاكِ عَلَىٰ نِسَاءِ الْعَالَمِينَ (42) يَا مَرْيَمُ اقْنُتِي لِرَبِّكِ وَاسْجُدِي وَارْكَعِي مَعَ الرَّاكِعِينَ43)﴾

Manası: Hani melekler, “Ey Meryem! Allâh seni seçti. Seni tertemiz yaptı ve seni dünya kadınlarına üstün kıldı. Ey Meryem! Rabbine itaat et. Secde et ve rukû edenlerle beraber rukû et” demişlerdi. (Âl İmrân suresi, 42. ve 43. ayetler)
Meryem, Îsâ Peygamberin annesidir ve Allâh’a ibadet ve camide hizmet ederdi. Hayız hali ve ciddi bir ihtiyaç durumu hariç camiden çıkmazdı.

Meryem‘i, üstünlükte Fâtima takip eder. Ki o Rasûlullâh’ın kızı ve zamanındaki kadınların en üstünüydü. O, yaratılmışların Efendisi olan Rasûlullâh, Ebul-Kâsim, Abdullâh ibnu Muḥammed’in kızı; kureyşli, Hâşimî, Ḥasan ve Ḥuseyin’in annesi Fâtima’dır. Onun annesi ise mü‘minlerin validesi Huveylid kızı Hatîce’dir. Peygamber Efendimiz onu sever, ona ikram ve yardım ederdi. Fâtima sabırlı, günahlardan uzak, dindar, hayırlı, namuslu, kanaatkâr ve Allâh’a şükreden olması gibi birçok özel sıfatlara sahipti. Ayşe (radiyallâhu anhâ) Fâtima hakkında şöyle buyurmuştur: Konuşması, Fâtima‘nın konuşması kadar Rasûlullâh’a benzeyenini görmüş değilim. Ve o Rasûlullâh’ın yanına geldiğinde Rasûlullâh kalkar, onu öper, „hoşgeldin“ der ve elinden tutup kendi oturduğu yere oturturdu. O ise, Rasûlullâh onun yanına geldiğinde kalkıp Rasûlullâh’ı karşılar ve elini öperdi. (El-Hâkim rivayet etmiştir). Seyyide Fâtima, Rasûlullâh’ın kızları arasında yaşça en küçük olanı olsa da aralarında en takvalı, en huşûlu ve Allâh’a karşı en çok korku hissedenleriydi. Allâh’a karşı itaatkârlıkta, o diğer üç kız kardeşi olan Zeynep, Rukiye ve Ummu Gülsüm’den daha bağlıydı. Aralarında Fâtima, Allâh’a en fazla ibadet edeniydi. İmâm Ali’den şöyle rivayet edildi; günün birinde Fâtima, değirmentaşının ellerinde bıraktığı izlerden şikayetçi olunca (eskiden ekmek yapmak için öğütme ve yoğurma işleri evlerde yapılırdı, günümüzdeki gibi değil) Rasûlullâh’tan bir hizmetçi talep etmek için yola çıktı. Rasûlullâh’ın evine varınca onu evinde bulamadı ve durumu validemiz Ayşe’ye bildirdi o da Rasûlullâh eve döndüğünde olanları anlattı. Allâh Rasûlü kızının yanında gitti ve vardığında İmâm Ali ile Fâtima yatıyorlardı bile. İmâm Ali ayağa kalkmak istediğinde Rasûlullâh onun yerinde durmasını istedi ve Ali ile kızı Fâtima’nın arasına oturdu. Sonra şöyle buyurdu:

أَلا أَدُلُّكُمَا عَلَى مَا هُوَ خَيْرٌ لَكُمَا مِنْ خَادِمٍ؟ إِذَا أَخَذْتُمَا مَضَاجِعَكُمَا فَسَبِّحَا ثَلاثًا وَثَلاثِينَ وَاحْمَدَا ثَلاثًا وَثَلاثِينَ وكَبِّرَا أربعًا وَثَلاثِينَ فَهُو خَيْرٌ لَكُمَا مِنْ خَادِمٍ اهـ

Manası: Size bir hizmetçiden daha hayırlı olan birşey öğreteyim mi? Yattığınız zaman 33 kere Subânallâh, 33 kere Elamdulillâh ve 34 kere Allâh-u Ekber deyin. Bu sizin için bir hizmetçiden daha hayırlıdır. (İmâm El-Buhârî, İmâm Muslim ve İmâm El-Beyhakî)
Onlara neden bunu dediğini biliyor musunuz? Çünkü ahiret daha hayırlı ve kalıcıdır. Bazı müfessirler dediler ki bu zikirlerden dolayı Fâtima’da öyle bir güç oluştu ki kendi işlerini, bir hizmetçinin yardım edebileceğinden daha iyi yapabiliyordu. Allâh her şeye kâdirdir ve O’nu kimse aciz kılamaz. Hadîs-i şerîf’te, Deccâl geldiğinde kıtlık olacağı ve muttaki kulların, yapacakları zikirlerden dolayı açlıklarının gideceği geçmiyor mu?! Geçiyor elbet!
Şimdi ise kadınların en ilimlisi olan, utançverici hâllerden ve günahlardan uzak olan, sıddîk’ın kızı sıddîka olan validemiz Ayşe’den bahsedelim. Allâh ondan ve onun babasından razı olsun, onun mekanını güzel kılsın ve bizlere onunla birlikte Habîbi Muḥammed’in sancağı altında haşretsin. Validemiz Ayşe, Rasûlullâh’ın sevdiği ve sevgili dostunun kızıdır. Babası Ebû Bekir Es-Sıddîk, Rasûlullâh’ın sadık dostu, mağaradayken onun yanında bulunan kişi ve erkekler arasında Rasûlullâh’a ilk iman edendir. Rasûlullâh’ın Ayşe’ye olan sevgisini bildiren rivayetlerden biri, Kays ibnu Ebî Ḥâzim’den rivayet edilen şu kıssadır: Amr ibnul-Âs „Ey Allâh’ın Rasûlü, en sevdiğin insan kimdir?“ diye sorduğunda Rasûlullâh „Ayşe“ diye cevap verdi. Bunun ardından sahabe „Erkeklerden kimdir?“ diye sorunca, Allâh Rasûlü mealen „Onun babası“ diye cevap verdi. Peygamber Efendimiz Âişe’ye olan sevgisi açıktı ve sahabeler arasında biliniyordu. Hatta sahabelerden biri Rasûlullâh’a bir hediye vermek istediğinde Rasûlullâh’ın Ayşe’nin yanında kalacaği günü beklerlerdi. Sahabeler Ayşe’yi „Rasûlullâh’ın Habîbesi“ diye adlandırmışlarken, bu nasıl olmasın ki?!. Ayşe’nin fazilerini bildiren hadîs’lerden biri de Rasûlullâh’ın şu sözüdür:

فَضْلُ عَائِشَةَ علَى النِّساءِ كَفَضْلِ الثَّرِيدِ عَلَى سَائِرِ الطَّعَام

Manası: Ayşe’in fazileti diğer kadınlara üstünlüğ tirid’in (bir nevi arap yemeğdir) diğer yemeklere üstünlüğü gibidir.
Bu hadiste validemiz Ayşe’nin fazileti söz konusudur, çünkü Rasûlullâh onu yemeklerin faziletli ve beslendirici olan yemek çeşidine benzetmiştir.
Rasûlullâh, Ayşe’nin evinde hastalanda ve orada vefat ettikten sonra yine Ayşe’nin evinde defnedildi.
Ey Müslüman kardeşlerim; Ayşe takva sahibi ve Allâh’tan hakkıyla korkan bir kadın olmasına rağmen kötü dillerin kötü sözlerinden kurtulamamıştı. Öyle ki onu zina ile suçlayanlar bile oldu. Bu durum kendisini çok üzdü ve buna sabretti. Allâh-u Teâlâ, onları Kur’ân-ı Kerîm’de onun beraatini ve onu kazfedenlerin yalanını bildirerek söyle buyurmustur:

﴿إِنَّ الَّذِينَ جَاءُوا بِالْإِفْكِ عُصْبَةٌ مِّنكُمْ ۚ لَا تَحْسَبُوهُ شَرًّا لَّكُم ۖ بَلْ هُوَ خَيْرٌ لَّكُمْ ۚ لِكُلِّ امْرِئٍ مِّنْهُم مَّا اكْتَسَبَ مِنَ الْإِثْمِ ۚ وَالَّذِي تَوَلَّىٰ كِبْرَهُ مِنْهُمْ لَهُ عَذَابٌ عَظِيمٌ (11)﴾

Manası: O ağır iftirayı uyduranlar, sizin içinizden bir çetedir. Bu iftirayı kendiniz için kötü bir şey sanmayın. Aksine o sizin için bir hayırdır. Onlardan her biri için, işledikleri günahın cezası vardır. İçlerinden (elebaşılık ederek) o günahın büyüğünü üstlenen için ise ağır bir azap vardır. (En-Nûr suresi 11. ayet)
Büyük sahabe Ebû Talha’nın (radiyallâhu anhu) eşi olan Ummu Suleym’in çocuğunun ölümüne sabretmesi bizim için büyük ibret içermektedir. İmâm Muslim’in rivayetinde şöyle geçiyor; Ebû Talha’nın Ummu Suleym’den olan bir oğlu ölmüştü. Ummu Suleym ehline rica etti ki Ebû Talha’ya bundan bahsetmesinler ta ki kendisi ona bu durumu anlatıncaya kadar. Ebû Talha eve vardı ve yemek vakti gelince yedi ve içti. Ey mü‘min kardeşlerim! Bir düşünün! Genç yaştaki oğlu ölmüş bir kadının eşi eve geldiğinde ona yemek hazırlıyor. Kendisini daha önce süslenmiş olduğu en güzel bir şekilde kocası için süslemiş ve eşiyle cinsel münasebette bulunduktan sonra ona „Ey Ebû Talha, borç veren kişi, borcu verdiği kişiye gelip alacaklı olduğu şeyi geri talep etse borçlu olan kişiye, ona mani olmak düşer mi?!.“ dedi. Ebû Talha „Hayır“ diye cevap verdi. Sonra Ummu Suleym „Öyleyse öğlunu düşün“ dedi ve oğlunun ölmüş olduğunu anlattı. Ebû Talha kızıp Rasûlullâh’ın yanına gitti ve olanları anlattı. Allâh Rasûlü ise ona şöyle dedi:

باركَ اللهُ لَكُمَا فِي لَيْلَتِكُمَا اهـ

Manası: Allâh, gecenizi bereketli kılsın.
Kadın arasında öyleleri var ki başlarına bir bela geldiğinde Allâh’a karşı itiraz edip küfre düşüyorlar. Bu durum özellikle çocuğunu kaybeden bazı kadınlar oluyor. Allâh bizleri korusun.
Eski zamanlarda Müslümanlara büyük hizmetler içeren faydalı ameller yapan kadınlar vardı. Hârûn Er-Raşîd’in karısı olan Zubeyde bunlara bir örnektir. O, faydası büyük olan bir amel yaptı. Uzak bir yerden Arafat’a su getirtti ki o su olmasaydı birçok haccı susuzluktan helak olmuş olurdu. Zubeyde bu ameli Allâh rızası için yapmıştır.
Günümüzdeki zengin olan birçok kadına bakacak olursak, aralarında pahalı elbiseler giyinmekte, güzel arabalara binmekte, büyük ve geniş evler inşa ettirmekte ve bunlara benzer başka şeylerde, birbirleriyle adeta bir rekabet içerisinde bulunduklarını görürüz.
Allâh’ım bizlere salih kullarından faydalanmamızı nasip et. Allâh’ım bizleri salih, Senden hakkıyla korkan, sabırlı, bol rukû ve secde eden ve iyiliği emredip kötülüğü nehyeden kullarından eyle. Âmîn
Sizler ve kendim için Allâh’a istiğfar ederim.
İkinci Hutbe
Ḥamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Allâh’ın Salât ve Selâmı Efendimiz Muḥammed’e  ve diğer Peygamberlere olsun. Allâh mü’minlerin validelerinden, Âl’den ve raşit halifeler Ebû Bekir, Ömer, Osman ve Ali, rehber imamları Ebû Ḥanîfe, Mâlik, eş-Şafiî ve Aḥmed ve sâlih evliyalardan razı olsun.
Sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı tavsiye ederim.
Müslüman kardeşlerim! Şunu da bilin ki, Allâh sizlere büyük bir husus olan O’nun Peygamberine  salât ve selâm getirmeyi emretmiştir.
Allâh’ım! Efendimiz İbrâhîm’in ve İbrâhîm’in Âl’inin mertebelerini yücelttiğin gibi Peygamber Efendimiz Muḥammed’in ve Muḥammed’in Âl’inin mertebelerini yücelt. Şüphesiz Sen kâmil Kudret ve Rahmet ile vasıflanansın ve övülmeye layıksın.
Allâh’ım! Efendimiz İbrâhîm’e ve İbrâhîm’in Âl’ine bereket verdiğin gibi Peygamber Efendimiz Muḥammed’e ve Muḥammed’in Âl’ine bereket ver. Şüphesiz Sen kâmil Kudret ve Rahmet ile vasıflanansın ve övülmeye layıksın.
Allâh-u Teâlâ şöyle buyurmuştur:

﴿يَا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْ إِنَّ زَلْزَلَةَ السَّاعَةِ شَىْءٌ عَظِيمٌ يَوْمَ تَرَوْنَهَا تَذْهَلُ كُلُّ مُرْضِعَةٍ عَمَّا أَرْضَعَتْ وَتَضَعُ كُلُّ ذَاتِ حَمْلٍ حَمْلَهَا وَتَرَى النَّاسَ سُكَارَى وَمَا هُمْ بِسُكَارَى وَلَكِنَّ عَذَابَ اللَّهِ شَدِيدٌ﴾

El-Ḥacc suresi, 1. ve 2. ayetleri
Manası: Ey insanlar! Rabbinize karşı takva sahibi olun! Çünkü kıyamet sarsıntısı çok büyük bir şeydir. Onu gördüğünüz gün, eğer emzikli bir kadın olsaydı emzirdiği çocuğu unuturdu ve eğer gebe bir kadın olsaydı çocuğunu düşürürdü. İnsanları adeta sarhoş bir halde görürsün. Oysa onlar sarhoş değillerdir; fakat Allâh’ın azabı çok şiddetlidir!
Dua:
Allâh’ım Senden dilekte bulunuyoruz dualarımızı kabul eyle. Allâh’ım günahlarımızı ve hatalarımızı bağışla. Allâh’ım! Bize dünyada iyilik ve güzellik, ahirette de iyilik ve güzellik ver. Bizi cehennem azabından koru. Allâh’ım kusurlarımızı, ayıplarımızı setreyle. Âmîn.
Kâmet getir!