Murakabe

İmam Tirmizî’nin rivayet ettiği bir Hadis-i Şerif’te Peygamber Efendimiz (sallallâhu âleyhi ve sellem) mealen şöyle buyuruyor:

“إنّ خيار عباد الله الذين يراعون الشمس والقمر والأظلة لذكر الله”.

Manası: “Allâh’ın en hayırlı kulları namazı kılmak için güneşi, ayı ve gölgeleri gözleyenlerdir.”

Bu Hadis’e dayanarak gücü yeten kimsenin namazın giriş ve çıkış vakitlerini öğrendikten sonra gözle gözlemesi gerekir.

İmam Muslim, İmam Ebu Davut ve başkalarının rivayet ettikleri Hadis-i Cibrîl’e göre, Cibrîl Miraç gecesinin ertesi gününde, güneşin göğün ortasından batıya doğru kayarken ve zeval gölgesi (Zeval gölgesi; güneş göğün ortasında iken bir şeyin oluşturduğu gölgedir.) uzamaya başlayınca Allâh’ın Resulü ile öğle namazını kıldı.

Sonra ikindi namazı için gelip bir şeyin gölgesinin, zeval vaktinin gölgesi ve o şeyin uzunluğu kadar olduğu zaman onunla namaz kıldı. Akşam namazını ise güneş battığı zaman ve yatsı namazını da kırmızı şafak kaybolduğu zaman, sonra sabah namazını fecir, yani ufukta yatay bir beyazlık çıktığı zaman kıldılar.

İmam Buharî ve başkası Allâh’ın Resulü (sallallâhu âleyhi ve sellem) hakkında şöyle buyurduğunu rivayet ettiler:

“إذا غربت الشمس من ها هنا (وأشار إلى المغرب) وجاء الليل من ها هنا (وأشار إلى المشرق  يعني الظلام) فقد أفطر الصائم”.

Manası: “Güneş bu taraftan batarsa (batıyı gösterdi) ve gece bu taraftan gelirse (gecenin karanlığını kast ederek doğuyu gösterdi) oruçlu iftarını açar.” Yani oruçlu iftarını o anda açabilir. Çünkü karanlığın doğudan gelmesi batışın en büyük alâmetidir.

Müslümanların önceden yaptıkları da bu şekildeydi. Fakat şu son asırlardaki bazı Müslümanlar Peygamber Efendimiz’in, ümmetine öğrettiği alâmetlere uygundur diye gördükleri kendi kanaatlerine göre takvimler çıkarttılar.

Fakat bunları çıkartan her kimse adâletli değildir bilakis onlardan kimileri bunları ticaret için ve para kazanmak için yapıyor.

Bu yüzden asıl olanı terk etmemek gerekir. Bu asıl vakitleri bilen güvenilir bir müezzine bu vakitler için güvenmek caizdir. Fakat müezzinlerin çoğu, asıl vakitleri bilmezler. Bu yüzden onlar adâletli değildir. Çünkü asıl vakitleri öğrenmek, mükellefe (sorumluya) farzdır. Bunu ihmal eden de adâletli olamaz. Dört mezhepteki âlimler dediler ki: “Kıble’nin alâmetlerini öğrenmek farz-ı kifayedir, ancak sefere çıkan bir kimseye farz-ı ayndır.” Bu günlerde bu farzı ihmal eden kimseler ne kadar çoktur. Kıble’nin alâmetlerinden biri de yıldızdır. Âlimler dediler ki: “Müslümanların uzun zamandan beri içinde namaz kıldığı güvenilir caminin kıblesine güvenmek caizdir.” İslâm hükümlerine göre, Allâh ancak şeriata uyan ameli kabul eder.