Efendimiz Îaleyhisselâm’ın Doğumu

Ḥamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Allâh’ın salât ve selâmı efendimiz Muḥammed’e ve diğer peygamberlere olsun.

Ey Allâh’ın kulları, sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı ve Rasûlü’nün yolundan gitmeyi tavsiye ederim.

Allâh-u Teâlâ yüce kitabında şöyle buyuruyor:

﴿إِذ قَالَتِ ٱلمَلَٰئِكَةُ يَٰمَريَمُ إِنَّ ٱللَّهَ يُبَشِّرُكِ بِكَلِمَة مِّنهُ ٱسمُهُ ٱلمَسِيحُ عِيسَى ٱبنُ مَريَمَ وَجِيها فِي ٱلدُّنيَا وَٱلأخِرَةِ وَمِنَ ٱلمُقَرَّبِينَ ٤٥ ﴾

Bu ayet-i kerimelerde meleğin efendimiz Îsâ’nın annesi olan Meryem’e -mealen- şöyle dediği bildiriliyor: “Ey Meryem! Allâh seni bir oğul ile müjdeliyor. İsmi, Meryem’in oğlu Îsâ El-Mesîḥ’dir. Dünyada da ahirette de şanı yücedir ve Allâhın sevdiği kullarındandır.” (Âl-i İmrân suresi, 45. ayet)

Mü’min kardeşlerim; bugün Ulul Azm’dan olan yüce peygamber Îaleyhisselâm hakkında konuşacak olmamız bizlere mutluluk veriyor.

Sevgili kardeşlerim; Efendimiz Îaleyhisselâm’ın annesi, Meryem aleyhesselâm’dır. Melek ona, Allâh’ın onu kadınlar arasında seçkin kılıp alçaklıklardan ve rezaletlerden koruduğunu bildirmiştir.

Mü’min kardeşlerim; melekler ne erkektir, ne de dişi. Onlar Allâh’ın nurdan yarattığı mükerrem kullardır; ancak onlar cinsel organı olmaksızın erkek şeklini alabilirler. Günün birinde Allâh, efendimiz Cebrâîl aleyhisselâm’ı beyaz yüzlü bir genç suretinde Meryem’e gönderdi. Meryem aleyhesselâm efendimiz Cebrâîl aleyhisselâm’ı beyaz yüzlü bir genç suretinde gördüğünde tanıyamadı ve ürktü. Allâh-u Subḥânehu ve Teâlâ, onu insanlar için kudretinin kâmil olduğuna bir alamet ve ona inanıp tabi olanlar ve onu doğrulayanlar için rahmet ve nimet kılacaktır.

Mü’min kardeşlerim; Cebrâîl aleyhisselâm Meryem aleyhesselâm’a dokunmaksızın boyun bölgesine doğru Îaleyhisselâm’ın ruhunu üfledi ve ruh Meryem’in ağzından rahmine indi ve Meryem efendimiz Îsâ’ya hamile kaldı.

Daha sonra kocasız bir çocuk doğurmasından dolayı insanların kendisini ayıplamasından korktuğu için o haliyle uzak bir yere çekildi. Sonra doğum sancısı onu kuru bir hurma ağacının gövdesine tutunup dayanmaya zorladı ve o an insanların eziyetlerinden korktuğu için ölmeyi temenni etti. Bunun üzerine Cebrâîl aleyhisselâm dağın eteğinden Meryem’e seslenerek güven verdi. Allâh-u Tebârake ve Teâlâ’nın, Meryem’in bulunduğu yerin aşagında küçük bir nehir yarattığını ve üzerine taze hurmaların dökülmesi için kuru hurma ağacını silkelemesini bildirdi. Allâh’ın verdiği rızıklardan yemesini içmesini ve gönlünü ferah tutmasını söyledi.

İnsanlar ona büyük bir kötülük işlediğini söyleyip onun çirkin bir şey yaptığını düşündüler ve onu azarlayıp ona eziyetler ettiler. O ise susuyor, onlara cevap vermiyordu; çünkü onlara bu konu hakkında konuşmayacağına dair Allâh’a adak adadığını bildirmişti. Ancak hali iyice zorlaşınca efendimiz Îaleyhisselâm ile konuşmaları için onlara işaret etti.

Allâh-u Teâlâ, efendimiz Îaleyhisselâm’ı daha süt emen bir bebekken konuşturdu. Kur’ân-ı Kerîm’de efendimiz Îaleyhisselâm’ın onlara şöyle söylediği bildirilmektedir:

﴿قَالَ إِنِّي عَبدُ ٱللَّهِ ءَاتَىٰنِيَ ٱلكِتَٰبَ وَجَعَلَنِي نَبِيّا ٣٠ وَجَعَلَنِي مُبَارَكًا أَينَ مَا كُنتُ وَأَوصَٰنِي بِٱلصَّلَوٰةِ وَٱلزَّكَوٰةِ مَا دُمتُ حَيّا ﴾

Manası: (Îsâ) Dedi ki: Şüphesiz ki ben Allâh’ın bir kuluyum. (O) bana kitap verecek, beni bir peygamber ve nerede olursam olayım mübarek kılacak. Yaşadığım müddetçe bana namazı ve zekatı emredecek. (Meryem suresi, 30. – 31. ayetler)

İşte efendimiz Îaleyhisselâm, bebekken böyle konuştu ve El-Vâḥid El-Kahhâr olan Allâh’ın kulu olduğunu itiraf ederek söylediği ilk kelime -mealen- şu idi: Şüphesiz ki ben Allâh’ın bir kuluyum.” Efendimiz Îaleyhisselâm’ın -mealen- “Ve beni mübarek kıldı.” sözü ise nereye yönelirse yönelsin fayda veren ve hayrı öğreten biri olarak kılındığı anlamına gelir.

Îaleyhisselâm güzel bir şekilde yetişti. Allâh-u Teâlâ ona vahiy indirdi ve o da diğer peygamberler gibi kavmini islam’a bir tek ilah olan Allâh’a ibadete davet edip şirkten de uyarmıştır. Ancak onu yalanlayıp ona haset ettiler, çok az insan ona iman etti. Ona eziyet edip onu öldürmeye çalıştılar. Ancak Allâh-u Teâlâ onu korudu ve Kur’an-ı Kerîm’de geçtiği gibi onu semaya kaldırdı.

Sizler ve kendim için Allâh’a istiğfar ederim.

İkinci Hutbe

Ḥamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Allâh’ın salât ve selâmı efendimiz Muḥammed’eﷺ ve diğer Peygamberlere olsun.

Sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı tavsiye ederim.

Dua:

Allâh’ım Senden dilekte bulunuyoruz dualarımızı kabul eyle. Allâh’ım günahlarımızı ve hatalarımızı bağışla. Allâh’ım! Bize dünyada iyilik ve güzellik, ahirette de iyilik ve güzellik ver. Bizi cehennem azabından koru. Allâh’ım kusurlarımızı, ayıplarımızı setreyle. Âmîn.

Kâmet getir!