Cennet ve Cehennem

Ḥamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Şehadet ederim ki Allâh’tan başka İlâh yoktur. O; tektir, ortağı yoktur. O’nun benzeri yoktur. O’nun mekanı yoktur. O’ndan başka Yaratıcı yoktur. Yine şehadet ederim ki efendimiz, sevgilimiz, yücemiz, rehberimiz ve gözümüzün nûru Muḥammed ﷺ O’nun rasûlü ve en sevgili kuludur. O ﷺ, risaleti tebliğ etmiş, emaneti yerine getirmiş ve ümmete nasihatta bulunmuştur. Allâh, onu diğer Peygamberleri mükâfatlandırdığı şeylerden daha fazlası ile mükâfatlandırsın. Allâh’ın salât ve selâmı efendimiz Muḥammed’e ve diğer Peygamberlere olsun.
Ey Allâh’ın kulları, sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı tavsiye ederim.
Allâh-u Teâlâ El-Ḥaşr suresi’nin 20. ayetinde şöyle buyuruyor:

﴿لاَ يَسْتَوِي أَصْحَابُ النَّارِ وَأَصْحَابُ الْجَنَّةِ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمُ الْفَائِزُونَ﴾

Manası: Cehennem ehli ile cennet ehli bir olmaz. Cennet ehli muratlarına ermişlerdir, mutluluk içinde olanlardır.
Müslüman kardeşlerim; akıllı olan kişi ahirette mükafatlanmak için dünyayı fırsat bilen kişidir. Dünyalık bir menfaatı ahiretteki mükafata tercih etmez. Kıyamet gününde insanların bir kısmı cennete girecek, bir kısmı ise cehenneme girecektir.
Müslüman kardeşim; yalnız bu iki yer olacaktır. Gidebilinecek üçüncü bir yer olmayacaktır. O halde hangi yeri seçtiğine dikkat et. Cennet iman edenler için hazırlanmış, cehennem ise iman etmeyenler için hazırlanmıştır. Cennet ehli ile cehennem ehli bir değildir. Cennet ehlinin ne yiyeceği Kur’ân’da bildirilmektedir.
Allâh-u Teâlâ El-Vâkiah suresinin 20. ve 21. ayet-i kerimelerinde şöyle buyuruyor:

﴿وَفَاكِهَةٍ مِمَّا يَتَخَيَّرُونَ (20) وَلَحْمِ طَيْرٍ مِمَّا يَشْتَهُونَ (21)﴾

Manası: Beğendikleri meyvelerden ve iştah ettikleri kuş etlerinden.

Allâh-u Teâlâ El-Ḥâkkah suresinin 23. ve 24. ayet-i kerimelerinde şöyle buyuruyor:

﴿قُطُوفُهَا دَانِيَةٌ (23) كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا أَسْلَفْتُمْ فِي الأيَّامِ الْخَالِيَةِ (24)﴾

Manası: (Cennetteki) Ağaçların meyveleri kolayca koparılır. Yiyin, için, afiyet olsun; geçmiş günlerde (dünyada hayırlı amellerden) yaptıklarınıza karşılık olarak!
Cehennem ehli ise başka birşey yiyecektir.
Allâh-u Teâlâ El-Ğâşiyeh suresinin 6. ve 7. ayet-i kerimelerinde şöyle buyuruyor:

﴿لَيْسَ لَهُمْ طَعَامٌ إِ لاَّ مِنْ ضَرِيعٍ (6) لاَ يُسْمِنُ وَ لاَ يُغْنِي مِنْ جُوعٍ (7)﴾

Manası: (Cehennem ehlinin) Darî’ adındaki ağacın meyveleri yiyecekleridir. O, ne besler, ne de açlıktan kurtarır.
Ed-Darî’ cehennemde bulunan, görüntüsü ve kokusu çok kötü olan, meyvelerinin tadı da çok kötü olan bir ağaçtır.
Allâh-u Teâlâ ed-Duhân suresinin 43.-46. ayet-i kerimelerinde şöyle buyuruyor:

﴿إِنَّ شَجَرَتَ الزَّقُّومِ (43) طَعَامُ الْأَثِيمِ (44) كَالْمُهْلِ يَغْلِي فِي الْبُطُونِ (45) كَغَلْيِ الْحَمِيمِ (46)﴾

Manası: Şüphesiz zakkûm ağacı, günaha düşkün olanın yemeğidir. Erimiş maden gibidir, kaynar suyun kaynaması gibi karınlarında kaynar.
Allâh-u Teâlâ El-Ḥâkkah suresinin 36. ve 37. ayet-i kerimelerinde şöyle buyuruyor:

﴿وَلاَ طَعَامٌ إِلَّا مِنْ غِسْلِينٍ (36) لاَ يَأْكُلُهُ إِلاَّ الْخَاطِئُونَ (37)﴾

Manası: (Cehennem ehline) Ğislîn’den yiyecekleridir. Onu da cehennem ehlinden başka kimse yemez. (Ayette geçen Ğislîn’in manası cehennem ehlinin bedenlerinden çıkan irin demektir)
Müslüman kardeşlerim; cehennem ehli ile cennet ehli bir değildir, o halde cennet ehlinin içeceği ile cehennem ehlinin içeceğide aynı değildir. Cennet ehli Er-Raḥîk’den içerler. Er-Raḥîk, cennette bir kaynaktır. Misk ile karıştırılmış bir içecektir ve cennet ehli o kaynaktan misk ile kaplı taslarla içeceklerini alırlar. O içecek, tesnîm ile karıştırılmıştır. Tesnîm cennetin çok değerli başka bir kaynağıdır.
Allâh-u Teâlâ El-Mutaffifîn suresinin 25.-28. ayet-i kerimelerinde şöyle buyuruyor:

﴿يُسْقَوْنَ مِنْ رَحِيقٍ مَخْتُومٍ (25) خِتَامُهُ مِسْكٌ وَفِي ذَلِكَ فَلْيَتَنَافَسِ الْمُتَنَافِسُونَ (26) وَمِزَاجُهُ مِنْ تَسْنِيمٍ (27) عَيْنًا يَشْرَبُ بِهَا الْمُقَرَّبُونَ (28)﴾

Manası: Onlara üstü mühürlü taslarla Er-Raḥîk kaynağından içecek sunulur. (O taslar) Misk ile mühürlüdür. İşte bunun için yarışsınlar! Hem (o içeceğe) tesnîm’den karıştırılmıştır. Bir kaynak ki Allâh’ın rızasını kazananlar ondan içer.
Cehennem ehli ise son derece kaynatılmış sudan içecektir.
Allâh-u Teâlâ En-Nebe’ suresinin 24. ve 25. ayet-i kerimelerinde şöyle buyuruyor:

﴿لاَ يَذُوقُونَ فِيهَا بَرْدًا وَلَا شَرَابًا (24) إِلاَّ حَمِيمًا وَغَسَّاقًا (25)﴾

Manası: Ne bir serinlik, ne de bir içecek tadacaklar. Ancak onlara El-Ḥamîm ve El-Ğassâk vardır.
Ayette geçen Ḥamîm son derece kaynatılmış su manasındadır. El-Ğassâk ise cehennem ehlinin ciltlerinden akacak olan irine denir. Bunu azap melekleri onlara içirir ve bağırsakları parçalanır.
Allâh-u Teâlâ El-Kehf suresinin 29. ayet-i kerimesinde şöyle buyuruyor:

﴿وَإِنْ يَسْتَغِيثُوا يُغَاثُوا بِمَاءٍ كَالْمُهْلِ يَشْوِي الْوُجُوهَ بِئْسَ الشَّرَابُ وَسَاءَتْ مُرْتَفَقًا (29)﴾

Manası: (Susuzluktan) imdat dileyecek olsalar imdatlarına, erimiş maden gibi yüzleri haşlayan bir su ile cevap verilir. Ne fena bir içecek ve ne kötü bir kalma yeridir.
Müslüman kardeşlerim; cennet ehlinin kıyafetiyle cehennem ehlinin kıyafeti aynı değildir. Cennet ehlinin kıyafeti ince ve kalın ipekten elbiselerdir.
Allâh-u Teâlâ El-İnsân suresi’nin 21. ayetinde şöyle buyuruyor:

﴿عَالِيَهُمْ ثِيَابُ سُنْدُسٍ خُضْرٌ وَإِسْتَبْرَقٌ وَحُلُّوا أَسَاوِرَ مِنْ فِضَّةٍ وَسَقَاهُمْ رَبُّهُمْ شَرَابًا طَهُورًا(21)﴾

Manası: (O Cennet ehlinin) üstlerinde ince ve kalın ipekten yeşil elbiseler vardır. Gümüş bileziklerle süsleneceklerdir. Allâh onlara tertemiz bir içecek içirtecektir.
Cehennem ehli ise ateşten kıyafetler giyecektir.
Allâh-u Teâlâ El-Ḥacc suresinin 19. ayet-i kerimesinde şöyle buyuruyor:

﴿فَالَّذِينَ كَفَرُوا قُطِّعَتْ لَهُمْ ثِيَابٌ مِنْ نَارٍ يُصَبُّ مِنْ فَوْقِ رُءُوسِهِمُ الْحَمِيمُ (19)﴾

Manası: İman etmeyenler için ateşten elbiseler biçilmiştir. Başlarının üstünden kaynar su dökülür.
Müslüman kardeşlerim; cennet ehlinin görünüşüyle cehennem ehlinin görünüşü bir değildir. Cennet ehli ilk insan olan Âdem aleyhisselâm gibi 60 arşın uzunluğunda ve 7 arşın genişliğinde olacaktır. Yüzleri Yûsuf Peygamberin güzelliğine benzer bir güzellikte olacaktır.
Cehennem ehlinin bedenleri ise daha çok azabı hissetmeleri için büyütülecektir. İman etmeyenin bir dişi kıyamet gününde Uhud dağı kadar büyük olacak ve iki omuzunun arası üç günlük mesafe kadar olacaktır. Ciltleri eriyecek ve eriyen ciltlerinin yerine yenisi verilecektir.
Allâh-u Teâlâ En-Nisâ’ suresinin 56. ayet-i kerimesinde şöyle buyuruyor:

﴿كُلَّمَا نَضِجَتْ جُلُودُهُمْ بَدَّلْنَاهُمْ جُلُودًا غَيْرَهَا لِيَذُوقُوا الْعَذَابَ (56)﴾

Manası: Ciltleri yanıp döküldükçe, azabı tatmaları için onların ciltlerini yenileyeceğiz.
Allâh-u Teâlâ cehennem ehli hakkında El-Mulk suresinin 7. ayet-i kerimesinde şöyle buyuruyor:

﴿إِذَا أُلْقُوا فِيهَا سَمِعُوا لَهَا شَهِيقًا وَهِيَ تَفُورُ (7)﴾

Manası: Oraya atıldıklarında, onun kaynarken çıkardığı korkunç uğultuyu işitirler.
İman etmeden ölmüş olan kişiler odunun büyük bir ateşe atıldığı gibi cehenneme atıldıklarında cehennemin şiddetli kızarmasından ve kaynamasından dolayı onun eşeğin anırmasına benzer bir ses çıkardığını duyacaklar. Cennet ehli ise hoş olmayan ve onları rahatsız edecek hiçbir şey duymayacaktır.
Allâh-u Teâlâ El-Vâkiah suresinin 25. ve 26. ayet-i kerimelerinde şöyle buyuruyor:

﴿لاَ يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا وَلا تَأْثِيمًا (25) إِلاَّ قِيلًا سَلَامًا سَلَامًا (26)﴾

Manası: (O cennet ehli) orada ne boş bir laf işitir, ne de günaha sokacak birşey. Tek işittikleri huzurlu şeyler olacak.
Müslüman kardeşlerim; herkes kendine, Allâh’ın Kur’ân’da bildirdiği kişilerden olmak için ahirete hazır olup olmadığını bir sorsun.
Allâh-u Teâlâ El-Ğâşiyeh suresinin 8.-16. ayet-i kerimelerinde şöyle buyuruyor:

﴿وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَاعِمَةٌ (8) لِسَعْيِهَا رَاضِيَةٌ (9) فِي جَنَّةٍ عَالِيَةٍ (10) لاَ تَسْمَعُ فِيهَا لاَغِيَةً (11) فِيهَا عَيْنٌ جَارِيَةٌ (12) فِيهَا سُرُرٌ مَرْفُوعَةٌ (13) وَأَكْوَابٌ مَوْضُوعَةٌ (14) وَنَمَارِقُ مَصْفُوفَةٌ (15) وَزَرَابِيُّ مَبْثُوثَةٌ (16)﴾

Manası: Kimi yüzler de o gün mutludur. Yaptıklarından dolayı hoşnuttur. Yüksek bir cennettedir. Orada anlamsız bir kelime işitilmez. Orada devamlı akan pınarlar, yükseklere kurulmuş tahtlar, içeceklerle dolu bardaklar, sıra sıra dizilmiş koltuklar, yastıklar ve serilmiş nefis döşemeler vardır.
Ve kendini, Allâh’ın Kur’ân’da bildirdiği şu kişiler olmaktan koru:
Allâh-u Teâlâ El-Ğâşiyeh suresinin 2.-7. ayet-i kerimelerinde şöyle buyuruyor:

﴿وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ خَاشِعَةٌ (2) عَامِلَةٌ نَاصِبَةٌ (3) تَصْلَى نَارًا حَامِيَةً (4) تُسْقَى مِنْ عَيْنٍ آنِيَةٍ (5) لَيْسَ لَهُمْ طَعَامٌ إِلَّا مِنْ ضَرِيعٍ (6) لاَ يُسْمِنُ وَلاَ يُغْنِي مِنْ جُوعٍ (7)﴾

Manası: Bir takım yüzler, o gün eğilmiş, zillete düşmüştür. Çalışmış, fakat boşuna yorulmuştur. Kızgın bir ateşe yollanırlar. Son derece kızgın bir kaynaktan içirilirler. Darî’ adındaki ağacın meyvelerini yiyecekler. Ne besler, ne açlıktan kurtarır.
Bir şair mealen şöyle buyurmuştur:

Ölüm herkesin geçeceği bir kapıdır.
Kim bilir geçtiğinde nereye varacaksın.
İyi amelleri yaparsan yerin cennet olur.
Yapmaz isen cehennemde yanmayı hakedersin.
O ikisidir gidilecek yollar ki başka yol yoktur.
Öyleyse sen kendi nefsin için hangisini seçeceğine bir bak.

Müslüman kardeşim; amellerinin seni hangi yere götüreceğine dikkat et, çünkü ahirette insan ya cennette olacak yada cehennemde ve cennet ehli cehennem ehli gibi değildir. Kendini ve ehlini Allâh’ın emrettiği din ilmini öğrenerek cehennemden koru. Allâh’ın emrettiklerini yerine getir ve Allâh’ın yasakladıklarından kendini uzak tut ki ahirette yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennemden korunmuş olasın.
Allâh-u Teâlâ Et-Teḥrîm suresinin 6. ayet-i kerimesinde şöyle buyuruyor:

﴿يَا أَيُّهَا الَّذِينَ ءامَنُوا قُوا أَنْفُسَكُمْ وَأَهْلِيكُمْ نَارًا وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ عَلَيْهَا مَلَائِكَةٌ غِلَاظٌ شِدَادٌ لاَ يَعْصُونَ اللَّهَ مَا أَمَرَهُمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ (6)﴾

Manası: Ey iman edenler! Kendinizi ve ehlinizi yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden koruyun. Onun başında gayet şiddetli, Allâh’ın kendilerine buyurduklarına asla karşı gelmeyen ve emredildikleri şeyi yapan melekler vardır.
Allâh bizleri cehennem ateşinden korusun.
Sizler ve kendim için Allâh’a istiğfar ederim.
İkinci Hutbe
Ḥamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Allâh’ın salât ve selâmı efendimiz Muḥammed’eﷺ ve diğer Peygamberlere olsun. Allâh müminlerin vâlidelerinden, âl’den ve raşit halifeler Ebûbekir, Ömer, Osman ve Ali, rehber imamları Ebû Ḥanîfe, Mâlik, Eş-Şafiî ve Ahmet ve sâlih evliyalardan razı olsun.
Şunu da bilin ki Allâh sizlere büyük bir husus olan O’nun Peygamberine ﷺ salât ve selâm getirmek ile emretmiştir.

اللهُمَّ صَلِّ على سيّدِنا محمَّدٍ وعلَى ءالِ سَيِّدِنا محمدٍ كما صلَّيتَ على سيدِنا إبراهيمَ وعلى ءالِ سيِّدِنا إبراهيمَ وبَارِكْ عَلَى سيدِنا محمَّدٍ وعلَى ءالِ سيدِنا محمدٍ كمَا باركتَ على سيدِنا إبراهيمَ وعلَى ءالِ سيدِنا إبراهيمَ إِنَّكَ حَمِيدٌ مجيدٌ

Allâh-u Teâlâ şöyle buyurmuştur:

﴿يا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُـوا رَبَّكُـمْ إِنَّ زَلْزَلَةَ السَّاعَةِ شَىْءٌ عَظِيمٌ (1)يَوْمَ تَرَوْنَها تَذْهَلُ كُلُّ مُرْضِعَةٍ عَمَّا أَرْضَعَتْ وَتَضَعُ كُلُّ ذَاتِ حَمْلٍ حَمْلَهَا وتَرَى النَّاسَ سُكارَى وَمَا هُمْ بِسُكَارَى وَلكنَّ عَذَابَ اللهِ شَدِيدٌ(2) ﴾

El-Ḥacc suresi, 1. ve 2. ayet
Manası: Ey insanlar! Rabbinize karşı takva sahibi olun! Çünkü kıyamet sarsıntısı çok büyük bir şeydir. (1) Onu gördüğünüz gün, eğer emzikli bir kadın olsaydı emzirdiği çocuğu unuturdu ve eğer gebe bir kadın olsaydı çocuğunu düşürürdü. İnsanları adeta sarhoş bir halde görürsün. Oysa onlar sarhoş değillerdir; fakat Allâh’ın azabı çok şiddetlidir! (2)
Dua:
Allâh’ım Senden dilekte bulunuyoruz dualarımızı kabul et. Allâh’ım günahlarımızı ve hatalarımızı bağışla. Allâh’ım! Bize dünyada iyilik ve güzellik, ahirette de iyilik ve güzellik ver. Bizi cehennem azabından koru. Allâh’ım kusurlarımızı, ayıplarımızı setreyle. Âmin.
Kâmet getir!