Allâh’a sövmekten uyarı

Allâh-u Teâlâ şöyle Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyuruyor:

﴿أَلَمۡ نَجۡعَل لَّهُۥ عَيۡنَيۡنِ ٨ وَلِسَانا وَشَفَتَيۡنِ ٩﴾

Manası: Allâh insana iki göz, bir dil ve iki dudak vermiştir. (El-Beled suresi, 8. ve 9. ayetler)

Allâh-u Teâlâ insanlara görülebilecek şeyleri görmesi için iki göz verdi. İçinde tuttuğu şeyleri zikretmesi için, konuşmak için bir dil verdi. Ve ona ağzını örten iki dudak verdi. Bu iki dudak konuşma, yeme, içme ve üflemede yardımcı olur. Allâh-u Teâlâ, Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyuruyor:

﴿وَهَدَيۡنَٰهُ ٱلنَّجۡدَيۡنِ ١٠﴾

Bu ayette bildirildiğine göre iki yol vardır. Biri cennete, diğeri ise cehennme ulaştırır.
Denildi ki, bu Ayet-i Kerîmeler Velîd ibnu’l Muğîrah hakkında nazil oldu.
O ki, Kureyş’lilerin önde gelenlerindendir. Allâh-u Teâlâ’nın vermiş olduğu nimetleri inkar etti ve bu nimetlere şükretmedi. O, kafirlerdendi. Ey din kardeşlerim: bu dil kula verilen büyük bir nimettir. Bunun ile Allâh’a şükretmek gerekir. Allâh’a şükretmek, Allâhu Teâlâ’nın bize vermiş olduğu nimetlerle Allâh‘ın yasak kıldığı şeyleri işlememekle olur. Bazı insanlar Allâh-u Teâlâ’ya, O’nun vermiş olduğu nimetler için şükretmiyorlar. Allâh’ın verdiği dili, Allâh’ın yasakladığı şeylerde kullanıyorlar. Bir çok insanın hali ise böyledir. Ey din kardeşlerim; bu caiz olmayan şeylerden bazıları ise şunlardır; yalan söylemek, haksız yere Müslüman’a sövmek, gıybet yapmak, nemime yapmak, Müslümanlar arasında fitne yapmak ve sözlerle bir din kardeşine eziyet etmek. Ey din kardeşlerim: dilin günahlarının en büyüğü ise küfürdür. (Allâh bizleri korusun) …

KADİR GECESİ

Bugünkü kelamımız, en yüce gece olan Kadir gecesi hakkında olacaktır.

El-Kadr suresinin birinci ayeti, Kur’ân-ı Kerîm’in, Ramadân ayının Kadir gecesinde (o zamandaki senenin 24. gecesi) Levh-i mahfûzdan, dünya semasında bir ev olan Beytu’l İzze denilen makâma bir defada indirildiği  bildirilmektedir.

Mü’min kardeşlerim, biliniz ki Allâh Teâlâ “el-Kelâm” sıfatı ile mevsûftur. O tekellüm eder ve O’nun kelâmı yaratılmışların konuşmasına benzemez. Allâh’ın zatı yaratılmışların zatına benzemez ve O’nun sıfatları yaratılmışların sıfatlarına benzemez.  O’nun tekellüm etmesi herhangi bir dilde olmaksızın, harfle veya sesle değildir. Allâh’ın kelâmının ne başlangıcı ne de sonu vardır. Kur’ân-i Kerîme aynı zamanda Allâh’ın kelâmı da denir ve Allâh’ın bütün sıfatları gibi Kelam sıfatıda başlangıçsız ve sonzusdur. Peygamber efendimiz Muhammed’e indirilen ve Müslümanların dilleriyle okudukları, ezberledikleri ve levhalara yazdıkları Kitap (Lafz), Allâh’ın başlangıcı ve sonu olmayan Kelâm’ına işaret eder ve bu anlamda “Kalâmu l-Lâh” olarak adlandırılır. Ancak Allâh’ın harfler, sesler ve lugatlar ile konuştuğu anlamına gelmez, çünkü harfler, sesler ve lugatlar yaratılmıştır, Allâh ise başlangıcı olmayandır. Onu yaratılmış bir sıfatlarla tanımlamak aklen imkansızdır. Kur’ân-i Kerîme ´Kelâmu’l-Lâh´ denmesinin sebebi, onun ne melekler ne de insanlar tarafından yazılmış olmasıdır. …

Zekât

Ey Allâh’ın kulları, sizlere ve kendime her şeye kadîr olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı tavsiye ederim. Allâh-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

﴿وَمَا أُمِرُوا إِلاَّ لِيَعْبُدُوا اللهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ حُنَفَاءَ وَيُقِيمُوا الصَّلاةَ وَيُؤْتُوا الزَّكَاةَ وَذَلِكَ دِينُ الْقَيِّمَةِ﴾

El-Beyyineh suresi, 5. ayet

Bu âyet-i kerîmeden anlaşıldığı üzere bizlere; Allâh’a ihlâsla ibadet etmek, bütün Peygamberlere inanmak, batıl dinlerden yüz çevirmek, namaz kılmak ve zekât vermek emredilmiştir.

İmam Muslim’in rivayet ettiği bir hadis-i şerifte Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:

مَا مِنْ صَاحِبِ ذَهَبٍ وَلَا فِضَّةٍ لا يُؤَدِّي مِنْهَا حَقَّهَا إِلَّا إِذَا كانَ يَومُ القِيامَةِ صُفِّحَتْ لَهُ صَفَائِحُ مِنْ نَارٍ فَأُحْمِيَ عليهَا في نَارِ جَهَنَّمَ فَيُكْوَى بِهَا جَنْبُهُ وجَبِينُهُ وَظَهْرُهُ كُلَّمَا بَرَدَتْ أُعيدَتْ لَهُ في يَومٍ كَانَ مِقْدَارُهُ خَمسينَ ألفَ سنَةٍ حتَّى يُقْضَى بينَ العِبادِ فَيَرَى سَبِيلَهُ إِمَّا إلَى الجنّةِ وإِمَّا إلَى النَّارِ

Manası: Altın ve gümüş sahibi olup ta bunların zekâtını vermeyene, cehennem ateşinde ısıtılan, ateşten safihalar (plakalar) hazırlanır ve bunlarla yanları, alnı ve sırtı yakılır. O safihalar soğudukça tekrar ısıtılır. Bütün bunlar 50000 sene kadar süren günde (kıyamet gününde) gerçekleşir ta ki kulların hesaba çekilmesi sona erene kadar. Sonra kişi gideceği yolu görür – ya cennete ya da cehenneme.  (Imam Muslim) …

MÜ’MİN RAMADÂN GÜNLERİNİ NASIL GEÇİRMESİ GEREKİR

Allâh-u TeâKur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyurmuştur:

﴿أَمَّنۡ هُوَ قَٰنِتٌ ءَانَآءَ ٱللَّيۡلِ سَاجِدا وَقَآئِما يَحۡذَرُ ٱلۡأٓخِرَةَ وَيَرۡجُواْ رَحۡمَةَ رَبِّهِۦۗ قُلۡ هَلۡ يَسۡتَوِي ٱلَّذِينَ يَعۡلَمُونَ وَٱلَّذِينَ لَا يَعۡلَمُونَۗ إِنَّمَا يَتَذَكَّرُ أُوْلُواْ ٱلۡأَلۡبَٰبِ﴾

(Ez-Zumer; 9. ayet)

Bu ayetten, bilenler ile bilmeyenlerin bir olmadığı anlaşılmaktadır.

Allâh’ın kulları, muhakkak ki yeniden Ramadân ayına kavuştuk. Bu ay; tövbe, zühüt, nefsi kırma, ruhu temizleme, Kur’ân-ı Kerîm‘i okuma, gece namazı kılma ve hayırları çoğaltma ayıdır. Ey Allâh’ın kulu, günlerini ve nefeslerini Allâh’a ibadet etmekte kullan. Muhakkak ki her kim boş vaktini faydalı olan şeylerle doldurmazsa, faydalı olmayan şeylerle meşgul olur.

Fecir vaktinde Allâh-u Teâlâ’yı üç kere şu şekilde zikrederek başla:

بِسمِ اللهِ الّذي لا يَضُرُّ معَ اسمِهِ شَىْءٌ في الأرضِ ولا في السّماءِ وهو السميعُ العليمُ

Bismillâhilleżî lâ Yadurru measmihî Şey’un fil-Erdi velâ fis-Semâ’i vehuve’s Semîu’l Alîm