Ḥamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Şehadet ederim ki Allâh’tan başka İlâh yoktur. O; tektir, ortağı yoktur. O’nun zıddı ve dengi yoktur. O’nun benzeri yoktur. O’nun mekânı yoktur. O’ndan başka Yaratıcı yoktur. Yine şehadet ederim ki efendimiz, sevgilimiz, yücemiz, rehberimiz ve gözümüzün nuru Muḥammeﷺ O’nun Rasûlü ve en sevgili kuludur. O ﷺ, risaleti tebliğ etmiş, emaneti yerine getirmiş ve ümmete nasihatta bulunmuştur. Allâh, onu diğer peygamberleri mükâfatlandırdığı şeylerden daha fazlası ile mükâfatlandırsın. Allâh’ın salât ve selâmı efendimiz Muḥammed’e ve diğer peygamberlere olsun.
Ey Allâh’ın kulları, sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı tavsiye ederim.
Allâh-u Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyurmuştur:
﴿وَمَآ ءَاتَىٰكُمُ ٱلرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَىٰكُمۡ عَنۡهُ فَٱنتَهُواْۚ وَٱتَّقُواْ ٱللَّهَۖ إِنَّ ٱللَّهَ شَدِيدُ ٱلۡعِقَابِ ٧﴾.
Manası: Peygamber size neyi verdiyse onu alın ve size neyi yasakladıysa ondan kaçının ve Allâh’tan korkun. Şüphesiz Allâh’ın cezası (ikâbı) pek şiddetlidir. (El-Ḥaşr sûresi, 7. Ayet)
Allâh’ın bize vermiş olduğu büyük nimetlerden birisi bizim aramızda şerefli olan Peygamber efendimizi ﷺ göndermiş olmasıdır. Bize gecesi gündüz gibi pak bir yol bırakmıştır ki ondan sadece helak olanlar saparlar.
Muhakkak ki Peygamber efendimiz ﷺ bu yolu bize açıklamıştır. Hükümleri bize beyan etmiştir. Bizleri dünyamız ve ahiretimizde selamete ulaştıracak olan şeye yönlendirmiştir. Her kim onun metoduna ve şeriatına bağlı kalırsa kazanmıştır. Her kim de buna muhalefet ederse helak olmuştur. Allâh Rasulü’nün ﷺ bizlere Allâh’tan tebliğ ederek getirmiş olduğu şeylerden birisi de Ramadân orucunun farziyetidir. Yüce Allâh el-Bakarah Sûresi’nde şöyle bildirmektedir:
﴿يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ كُتِبَ عَلَيۡكُمُ ٱلصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى ٱلَّذِينَ مِن قَبۡلِكُمۡ لَعَلَّكُمۡ تَتَّقُونَ ١٨٣﴾.
Manası: Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki takva sahibi olursunuz.
Bu mübarek ayın başlangıcı ve bitişini bilmek için yol ve hükümler vardır. Bunları Allâh Rasûlü ﷺ Allâh’tan aldığı vahiyle açıklamıştır. Ondan da şerefli sahabeler almışlardır. Sahabeler den de Tabiun alimleri almıştır. Onlardan sonra da diğerleri almıştır. Hala Müslümanlar uzun asırlardan beri bu hükümlerle günümüze kadar amel etmeye devam etmişlerdir. Bu metot ise şehirlerde, köylerde ve ülkelerde ayın hilalini gözle murakabe etme üzerine bina edilmiştir. Bunu Müslümanların ülkelerinde yaşayan ve onların hilal takibini gözetlemek için çıkmaları, hilali görmenin açık olduğu yerlere insanların toplanmaları âdetlerine şahit olan herkes bilir. Yine o âdetlerden birisi de top patlatmalarıdır veya hilal görünmesi sabit olduğunda şerefli ayın veya bayramın sabit olduğunu bildirmek için dağların başında ateş yakılmasıdır.
Selefi salih günlerine kadar uzanan bu yöntem, İslâm toplulukları arasında dünya genelinde yaygınlaşmıştır. Bu yöntem, tertemiz olan şeriatımıza ve Peygamber efendimiz Muḥammed’in ﷺ sünnetine dayanır. O, Ramadân’ın başlangıcını belirlemek için ümmete güvenilir bir metot öğretmiştir. Bir de bakıyoruz ki ortaya yeni bir kötü bidat çıkmış ve bizden bu yolu terk etmemizi isteyen, Allâh Rasûlü’nün ﷺ yolunu ve ona güvenmeyi bir tarafa bırakıp bunun yerine astrologların yapmış oldukları hesaba ve orucun ilk başlangıcını ve bayramın tespitini hesapla tespit edip güvenilir insanların şehadetlerine ve adaletli ve salih insanların haber vermesine değil de bunların hesabına itimat etmemizi isteyen bir grup türemiştir. Nasıl olur da dindeki hatadan masum olan Allâh Rasûlü’ne ﷺ birisi muhalefet edebilir. O şöyle demiştir
مَا مِنْكُمْ مِنْ أَحَدٍ إِلَّا يُؤْخَذُ مِنْ قَوْلِهِ وَيُتْرَكُ غَيْرَ رَسُولِ اللهِ اه
Manası: Sizlerden herhangi birinizin sözü alınır ve reddedilir ama Allâh Rasulü’nün sözü alınır reddedilmez. (İmam Taberani)
Ebu Hureyre’den rivayet edildiğine göre Allâh Rasûlü ﷺ şöyle buyurmuştur:
صُومُوا لِرُؤْيَتِهِ وَأَفْطِرُوا لِرُؤْيَتِهِ فَإِنْ غُبِّـيَ عَلَيْكُمْ فَأَكْمِلُوا عِدَّةَ شَعْبَانَ ثَلاثِينَ اهـ
Manası: Hilali görünce oruca başlayın ve hilali görünce orucu bırakıp bayram yapın. Eğer birtakım sebeplerden dolayı hilali göremezseniz Şaban’ı otuza tamamlayın. (İmam Buhari)
Peygamber Efendimiz ﷺ başka bir hadiste şöyle buyurdu:
إِنَّا أُمَّةٌ أُمِّيَّةٌ لَا نَكْتُبُ وَلَا نَحْسُبُ الشهرُ هكذَا وَهَكَذَا اهـ
Manası:”Biz, ummi olan bir ümmetiz ve ayları hesaplamayız. Ay, şöyledir, böyledir.” (İmam Buhari, İmam Müslim)
Bu sözlerle, ayların ya 29 ya da 30 gün sürebileceği vurgulanır, çünkü hicri aylar başka türlü olamaz. “ummi olan ümmetiz” ifadesi, Allâh’ın bize ayları hesaplamayı yüklememiş olmasını belirtir. Bu, matematik bilgisinin gereksiz olduğu anlamına gelmez; tam aksine, faydalı bir bilimdir. Ancak din, ayların başlangıcını belirlemek için bunu kullanmamıştır. Ayların başlangıcı, ya hilalin görülmesiyle ya da önceki ayın otuz günü tamamlamasıyla belirlenir. İnsanlar, Şaban’ın 29. gününde güneşin batmasından sonra hilali gözlemlerler, eğer hilal görülürse ertesi gün Ramadân’ın başladığını bilirler, görülmezse ertesi gün Şaban’ın otuzuncu günüdür ve ardından Ramadân başlar.
Hesabı oruç ayını belirlemek için kullananlar, pek çok hadisle Peygamber efendimiz’in ﷺ sözlerine aykırı düşmüşlerdir. Bu hadislerden bazılarını zikrettik. Dört mezhebin fıkıh alimleri, orucun yıldızcılar, gökbilimciler veya hesapçıların sözleriyle sabit olmadığı konusunda ittifak etmişlerdir. Bu, Hanefi mezhebinden İbn Abidin’in Haşiye’sinde belirtilmiştir. Maliki mezhebinden Şeyh Muhammed İbn Ahmed Mayyara’nın “El-Dur El-Semîn” adlı eserinde, Şafi mezhebinden Şeyh Zekeriya El-Ansari’nin “Esnâ El-Metâlib” adlı eserinde ve Hanbeli mezhebinden Muaffakuddin İbn Kudâme’nin “El-Muğni” adlı eserinde de böyledir.
Bu bilindiğinde, her anlayışlı kişi için, Peygamber Efendimiz‘in ﷺ rehberlik ettiği yoldan başka bir şeye bel bağlamanın anlamsız olduğu ortaya çıkar ve ümmet bu konuda mutabık kalmıştır. Dolayısıyla, yıldızcıların, zamanlamacıların ve benzerlerinin hesaplarına güvenmek anlamsızdır. Bunu bir delil olarak kabul eden büyük bir hata yapmıştır. Peygamber efendimiz ﷺ bildirmiş olduğu şu hadisinde sadıktır:
فَأَيُّما شَرْطٍ لَيْسَ في كِتَابِ اللهِ فَهُوَ بَاطِلٌ وَإِنْ كَانَ مِائَةَ شَرْطٍ اهـ
Manası: “Allâh’ın Kitabı’nda olmayan herhangi bir şart batıldır, yüz tane olsa bile.” (İmam Buhari)
Sizler ve kendim için Allâh’tan af dilerim.
İkinci Hutbe:
Ḥamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Allâh’ın salât ve selâmı efendimiz Muḥammed’e ﷺ ve diğer peygamberlere olsun. Allâh müminlerin vâlidelerinden, âl’den ve raşit halifeler Ebûbekir, Ömer, Osman ve Ali, rehber imamları Ebû Hanîfe, Mâlik, eş-Şafiî ve Ahmet ve sâlih evliyalardan razı olsun.
Sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı tavsiye ederim.
Şunu da bilin ki Allâh sizlere büyük bir husus olan O’nun Peygamberine ﷺ salât ve selâm getirmek ile emretmiştir.
اللهُمَّ صَلِّ على سيّدِنا محمَّدٍ وعلَى ءالِ سَيِّدِنا محمدٍ كما صلَّيتَ على سيدِنا إبراهيمَ وعلى ءالِ سيِّدِنا إبراهيمَ وبَارِكْ عَلَى سيدِنا محمَّدٍ وعلَى ءالِ سيدِنا محمدٍ كمَا باركتَ على سيدِنا إبراهيمَ وعلَى ءالِ سيدِنا إبراهيمَ إِنَّكَ حَمِيدٌ مجيدٌ
Allâh-u Teâlâ şöyle buyurmuştur:
﴿يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ ٱتَّقُواْ رَبَّكُمۡۚ إِنَّ زَلۡزَلَةَ ٱلسَّاعَةِ شَيۡءٌ عَظِيم ١ يَوۡمَ تَرَوۡنَهَا تَذۡهَلُ كُلُّ مُرۡضِعَةٍ عَمَّآ أَرۡضَعَتۡ وَتَضَعُ كُلُّ ذَاتِ حَمۡلٍ حَمۡلَهَا وَتَرَى ٱلنَّاسَ سُكَٰرَىٰ وَمَا هُم بِسُكَٰرَىٰ وَلَٰكِنَّ عَذَابَ ٱللَّهِ شَدِيد ٢﴾
Manası: “Ey insanlar! Rabbinize karşı takva sahibi olun! Çünkü kıyamet sarsıntısı çok büyük bir şeydir. (1) Onu gördüğünüz gün, eğer emzikli bir kadın olsaydı emzirdiği çocuğu unuturdu ve eğer gebe bir kadın olsaydı çocuğunu düşürürdü. İnsanları adeta sarhoş bir halde görürsün. Oysa onlar sarhoş değillerdir; fakat Allâh’ın azabı çok şiddetlidir! (2)“ (el-Ḥacc, 1. ve 2. ayet)
Dua:
Allâh’ım Senden dilekte bulunuyoruz dualarımızı kabul et. Allâh’ım günahlarımızı ve hatalarımızı bağışla. Allâh’ım! Bize dünyada iyilik ve güzellik, ahirette de iyilik ve güzellik ver. Bizi cehennem azabından koru. Allâh’ım kusurlarımızı, ayıplarımızı setreyle. Âmin.
Allâh’ın kulları! Allâh şüphesiz adaleti, ihsanı, yakınlara bakmayı emreder; hayasızlığı, fenalığı ve haddi aşmayı yasaklar. Düşünesiniz diye size öğüt verir. Farzları eda edin ve günahlardan kaçının! Allâh’tan mağfiret dileyin ve O’na tevekkül edin! Müttaki olun, Allâh üzüntünüzü ve sıkıntınızı kaldırır. Kamet getir!