Beraat Kandili

Ḥamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz.

Nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin kötülüğünden Allâh’a sığınırız.

Şehadet ederim ki Allâh’tan başka İlâh yoktur; O tektir, ortağı ve benzeri yoktur; O’nun şekli, biçimi ve uzuvları yoktur.

Yine şehadet ederim ki efendimiz, sevgilimiz, ulumuz, önderimiz ve gözlerimizi aydın edenimiz Muḥammed O’nun kulu ve rasulüdür.

O ﷺ  risaleti tebliğ etmiş, emaneti yerine getirmiş ve ümmete nasihatta bulunmuştur. Allâh, onu diğer peygamberleri mükafatlandırdığı şeylerden daha fazlası ile mükafatlandırsın.

Allâh’ın salât ve selâmı Efendimiz Muhammed’e, âline, ashabına ve onlara doğruca tabi olanlara olsun.

Mü’min kardeşlerim, sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı tavsiye ederim.

Allâh-u Teâlâ yüce Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyurmuştur:

﴿يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ ٱرۡكَعُواْ وَٱسۡجُدُواْۤ وَٱعۡبُدُواْ رَبَّكُمۡ وَٱفۡعَلُواْ ٱلۡخَيۡرَ لَعَلَّكُمۡ تُفۡلِحُونَ۩ ٧٧﴾

Manası: Ey iman edenler, rükû edin (Kur’ani hükümlere boyun eğin), secdeye gidin (tevazu ve teslimiyet gösterin, başta namaz ve diğer emirleri yerine getirip), Rabbinize ibadet edin ve hayır işleyin, umulur ki kurtuluşa erişirsiniz.

İmam Ali’den rivayet edildiğine göre  peygamber efendimiz bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmuştur:

إذَا كانَتْ ليلَةُ النِّصْفِ مِنْ شَعبانَ فَقُومُوا لَيلَها وصُومُوا نَهارَها اهـ

Manası: Beraat Kandilinin gecesini namazla, gündüzünü de oruçla geçiriniz. (İbn-i Maceh)

Her birimiz Beraat Kandilinin gecesini ibadetlerle ihya edip gündüzünü de oruçla geçirelim. Umulur ki Rabbimiz bizi cehennem azabından kurtarır.

Allâh-u Teâlâ müminlerin hayatında mevsimler yaratmıştır, bunlardan yararlananlar için, onlar için bir hazinedir ve onlardan yararlanmayı ihmal edenler, çok şey kaçırmış olur. Bu mevsimler arasında Kadir Gecesi, Arefe Günü ve Ramadan ayı vardır. Peygamber efendimiz Muḥammed Yüce Rabbinden tebliğ ettiği başka şeylerde vardır. Kamil olan mü’min, hayra ulaşmak için her zaman çaba gösterir ve nerede olursa olsun faydalıdır.

Çünkü o, Allâh’ın ahiret yurdunu son yurt kıldığını, dünya yurdunun son yurt olmadığını anlamıştır.

Bu yüzden, o kalıcı ahiret yurdu için çalışır. Kasas suresi’nin 83. âyetinin

manası: İşte ahiret yurdu; Biz onu, yeryüzünde (Allâh’a iman ve itaat davetine karşı) büyüklenmeyenlere ve bozgunculuk yapmak istemeyenlere (armağan) kılarız. Ve (güzel) sonuç (elbette) takva sahiplerinin olacaktır.

Bu sebeple, akıl sahibi, hayır öğretmeni olan Peygamber efendimizin gösterdiği yaşam fırsatlarını değerlendirmelidir. Allâh’ın selamı ve rahmeti onun üzerine olsun.

Peygamber efendimiz  Beraat kandilinin (Şaban ayının 15.gecesi) gecesini ihya etmemizi ve gündüzünü de oruçla geçirmemizi teşvik etmiştir.

İmam ibn Mâce’nin  Sunenin’de ve diğer hadis kitaplarında, Ebû Musâ el-Eş’arî’den rivayet edildiğine göre Peygamber Efendimiz mealen şöyle buyurmuştur: ‘Şüphesiz Allâh, Şaban’ın yarısındaki geceyi insanların günahlarının affedilmesi için tekrar tekrar rahmet eyler. Ancak müşrik veya muşâhin hariç.’

Bu bilindikten sonra şu da bilinsin ki Müslümanlar çok uzun zamandan beri Beraat Kandilinde toplanmaları farklı farklı ibadetleri eda etmeleri güzel amellerden olup dinimize de  muhalif değildir. Ancak bazı bölgelerde insanlar Beraat Kandilinde bir araya gelip bir dua okumaktalar ve bu duanın peygamber efendimizden olduğunu rivayet etmektedirler.

İmam  Beyhaki  “Kader” adlı kitabında bu duanın ne peygamber efendimizden nede herhangi bir  sahabeden rivayet olmadığını rivayet etmiştir.

Bu dua ise şöyledir: “Allâh’ım! Eğer beni Ümmül Kitap’ta indinde şakilerden veya mahrumlardan veya rahmetinden kovulmuşlardan veya rızkı dar olanlardan yazdıysan şekavetimi, mahrumiyetimi, rahmetten kovulmamı ve rızkımın dar olmasını sil Allâh’ım! İndinde beni saidlerden eyle.”

Bu söz seleften sabit olmamasına rağmen her kim onu zahirine göre alırsa ve Allâh’ın meşieti değişir diye inanırsa dini yalanlamış, reddetmiş ve Kaf Suresi’nde geçen Allâh’ın şu ayetine ters düşmüş olur.

﴿مَا يُبَدَّلُ ٱلۡقَوۡلُ لَدَيَّ﴾

Manası: Benim dilediğim değişmez.

Aynı zamanda bu kişi İmam Müslim’in Peygamberimizden rivayet ettiği hadis-i kutsiyide yalanlamış olur. Peygamber efendimiz bir hadis-i kutside şöyle buyurmuştur:

يَا محمدُ إِنِّي إِذَا قَضَيْتُ قَضَاءً فَإِنَّهُ لَا يُرَدُّ

Manası: Yüce Allâh şöyle buyurmuştur Ey Muḥammed! Ben bir şeyi dilediysem o değişmez. (İmam Müslim)

Eğer Allâh’ın meşieti birisi için değişecek olsaydı Allâh Rasulü (sallallahu aleyhi ve sellem) için değişirdi.

Peygamber efendimiz bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmuştur:

سَأَلْتُ رَبِّي أَرْبَعًا فأَعْطَانِي ثَلاثًا وَمَنَعَنِي واحِدَةً، سألتُهُ أَنْ لَا يُكْفِرَ أُمَّتِي جُمْلَةً فَأَعْطَانِيهَا، وسألتُه أنْ لا يُهْلِكَهُم بِما أهلَكَ به الأُمَمَ قبْلَهم فأَعطانِيها، وسألتُه أنْ لا يُظْهِرَ عليهم عَدُوًّا مِنْ غَيْرِهِمْ فَيَسْتَأْصِلَهُمْ فَأَعْطَانِيهَا، وسألتُه أَنْ لَا يَجْعَلَ بَأْسَهُمْ بَيْنَهُمْ فَمَنَعَنِيها

Manası: Rabbimden dört şey istedim. Üçünü verdi birini ise vermedi. Ondan ümmetimin hepsi topyekün kafir olmasınlar diye istedim verdi. Daha önceki ümmetleri helak ettiği gibi benim ümmetimi helak etmemesini istedim verdi. Onlara bir düşman gelip de onları topyekün yok etmesinin engellenmesini istedim verdi. Birbirleri arasında savaşmasınlar diye istedim bunu vermedi. (İmam İbni Ebu Hatim)

Fakat bir kişi yukarıda zikri geçen duayı söylerse ve şunu anlarsa  Allâh’ım! benim halimi belirli bir müddet kötü hal üzere kıldıysan veya belli bir süre fakir olarak kıldıysan halimi daha iyi bir hale değiştir veya fazlı kereminle beni başkasına muhtaç etme. Muhakkak ki bunu söylemede zarar yoktur. Fakat günümüzde bu lafzı terk etmek daha evladır. Çünkü birçok insan bunu biraz önce zikredilen mananın dışında anlayabilir.

Muşâhin dünyevi meseleler yüzünden Müslüman kardeşiyle arasında husumet bulunduran kimsedir.

Müslümanın, bu özel geceyi Allâh’ın mağfireti ve sevabından mahrum kalmadan bu fırsatı şehvet ve uykuyla değil, gündüzünü oruç ve gecesini ibadetle değerlendirmelidir.

Eğer biri, ar-Ra^d sûresinin 39. âyetinin manasını sorarsa, ona cevap olarak deriz ki İlk ayetin anlamını İmam Şafii şöyle bildirmiştir: ‘’Allâh’ın Kur’an’dan vahiy ile dilediğinin hükmünü kaldırıp ve dilediğinin hükmünü sabit kılmasıdır ve bu değişiklikleri ezeli olan takdiriyle yapmasıdır.

Ğâfîr sûresinin 60. ayetinteki “Duanın’’ manasını İmam Matûridi ibadet olduğunu bildirdi. Ayetin manası “Bana ibadet edin ki size sevap vereyim” anlamına gelir diye tefsir etti.

Er-Raḥmên sûresinin 29. ayetinin manası ise, İmam Suyuti “Durrul Mensûr” adlı eserinde, Ebu Derdâ’dan şöyle rivayet etti: ‘’Allâh, kederi giderir, duaları kabul eder, bir toplumu yükseltir ve diğerini alçaltır.’’

Yani insanların durumlarında değişim ve değişiklik olur ama Allâh’ın iradesinde değişiklik olmaz.

Bu gerçeği bilmek önemlidir, çünkü çok değerlidir.

Sizler ve kendim için yüce Allâh’tan af dilerim. 

İkinci Hutbe

Ḥamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın salât ve selâmı Efendimiz Muḥammed’eﷺ  ve diğer Peygamberlere olsun.

Ey Allâh’ın kulları, sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı tavsiye ederim.

Allâh’ım Senden dilekte bulunuyoruz dualarımızı kabul et. Allâh’ım günahlarımızı ve hatalarımızı bağışla. Allâh’ım! Bize dünyada iyilik ve güzellik, ahirette de iyilik ve güzellik ver. Bizi cehennem azabından koru. Allâh’ım kusurlarımızı, ayıplarımızı setreyle. Âmîn.

Allâh’ın kulları! Allâh şüphesiz adaleti, ihsanı, yakınlara bakmayı emreder; hayasızlığı, fenalığı ve haddi aşmayı yasaklar.

Düşünesiniz diye size öğüt verir. Farzları eda edin ve günahlardan kaçının! Allâh’tan mağfiret dileyin ve O’na tevekkül edin!

Kâmet getir!