Namaz

Ḥamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Allâh’ın salât ve selâmı efendimiz Muḥammed’e ve diğer peygamberlere olsun.

Mü’min kardeşlerim, sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı tavsiye ederim. Allâh-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

﴿إِنَّمَا يَعۡمُرُ مَسَٰجِدَ ٱللَّهِ مَنۡ ءَامَنَ بِٱللَّهِ وَٱلۡيَوۡمِ ٱلۡأٓخِرِ وَأَقَامَ ٱلصَّلَوٰةَ وَءَاتَى ٱلزَّكَوٰةَ وَلَمۡ يَخۡشَ إِلَّا ٱللَّهَۖ فَعَسَىٰٓ أُوْلَٰٓئِكَ أَن يَكُونُواْ مِنَ ٱلۡمُهۡتَدِينَ ١٨﴾

Manası: Allâh’ın mescitlerini ancak Allâh’a ve ahiret gününe inanan, namaza devam eden, zekatı veren ve bunları ihlas ile yapanlar imar eder. Bunlar hidayete ermiş olanlardır. (Et-Tevbeh sûresi, 18. ayeti)

Din kardeşlerim, ey Müslüman gençler, Allâh-u Teâlâ El-Bakarah sûresinin 238. ayetinde şöyle buyuruyor:

﴿حَٰفِظُواْ عَلَى ٱلصَّلَوَٰتِ وَٱلصَّلَوٰةِ ٱلۡوُسۡطَىٰ وَقُومُواْ لِلَّهِ قَٰنِتِينَ ٢٣٨﴾

Manası: Farz namazlarının vakit ve rükünlerini gözeterek edasına devam edin, bilhassa ikindi namazına dikkat edin; ve Allâh’a itaat ederek namaza durun.

İmâm Beyhaki’nin rivayet ettiği bir Hadis-i Şerif’te Peygamber Efendimiz ﷺ şöyle buyurmuştur:

“خَمْسُ صَلَوَاتٍ كتَبَهُنَّ اللهُ على العبادِ فمَنْ جاءَ بِهِنَّ لَمْ يُضَيِّعْ مِنْهُنَّ شَيْئًا اسْتِخْفَافًا بِحَقِّهِنَّ كانَ لَهُ عندَ اللهِ عهدٌ أَنْ يُدْخِلَهُ الجنَّةَ ومَنْ لَمْ يَأْتِ بِهِنَّ فليسَ لهُ عندَ اللهِ عهدٌ إِنْ شَاءَ عذَّبَهُ وَإِنْ شَاءَ أَدْخَلَهُ الجنَّةَ”

Manası: Allâh, kullarına beş vakit namazı farz kıldı. Kim onları şartlarını ve rukünlerini yerine getirerek ve onları bozacak şeylerden uzak durarak dosdoğru kılarsa, Allâh onlara cenneti vaad etmiştir ve her kim onları dosdoğru kılmazsa, Allâh’ın vaadini hak etmemiştir dilerse onları cezalandırır, dilerse cennetine koyar.

Namaz çok değerli bir ameldir, çünkü o Allâh’a ve Rasûlüne ﷺ imândan sonra gelen en hayırlı ameldir. O halde namazın Allâh’a ve Rasûlüne ﷺ imân ile birlikte ne kadar çok zikredildiğine bir bakın.

Allâh-u Teâlâ El-Beyyineh sûresinin 5. ayetinde şöyle buyuruyor:

﴿وَمَآ أُمِرُوٓاْ إِلَّا لِيَعۡبُدُواْ ٱللَّهَ مُخۡلِصِينَ لَهُ ٱلدِّينَ حُنَفَآءَ وَيُقِيمُواْ ٱلصَّلَوٰةَ وَيُؤۡتُواْ ٱلزَّكَوٰةَۚ وَذَٰلِكَ دِينُ ٱلۡقَيِّمَةِ ٥﴾

Manası: Halbuki onlar ancak şununla emrolunmuşlardı: ’’İhlasla yalnız Allâh’a ibadet etmek, ona ortak koşmamak, bütün Peygamberlere iman etmek, namazı kılmak, zekatı vermek. Ve bu hak yolda olanların dinidir.

Allâh-u Teâlâ El-Bakarah sûresinin 3. ayetinde şöyle buyuruyor:

﴿ٱلَّذِينَ يُؤۡمِنُونَ بِٱلۡغَيۡبِ وَيُقِيمُونَ ٱلصَّلَوٰةَ وَمِمَّا رَزَقۡنَٰهُمۡ يُنفِقُونَ ٣﴾

Manası: Onlar gayba iman ederler, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan Allâh yolunda harcarlar.

Allâh-u Teâlâ El-Mu’minûn sûresinin 1. ve 2. ayeti kerîmelerinde şöyle buyuruyor:

﴿قَدۡ أَفۡلَحَ ٱلۡمُؤۡمِنُونَ ١ ٱلَّذِينَ هُمۡ فِي صَلَاتِهِمۡ خَٰشِعُونَ ٢﴾

Manası: Namazı huşu ile kılan müminler var ya, işte onlar kurtuluşa ermiştir.

Değerli müslümanlar namazı terketmek, küfür olan meselelerle birlikte çokça zikredilmektedir buda ne kadar büyük bir günah olduğuna işaret eder. El-Muddeṡṡir sûresinin 42. ve 43. ayeti kerimelerinde azap meleklerinin cehennem ehline azap çekmeleri için şöyle soracakları bildirilmektedir:

﴿مَا سَلَكَكُمۡ فِي سَقَرَ ٤٢ قَالُواْ لَمۡ نَكُ مِنَ ٱلۡمُصَلِّينَ ٤٣﴾

Manası: Sizi cehenneme sürükleyen nedir?! Onlar diyecekler ki: Biz namaz kılanlardan değildik (yani namazın farziyetine inanmıyorlardı).

Allâh-u Teâlâ El-Mâideh sûresinin 58. ayetinde şöyle buyuruyor:

﴿وَإِذَا نَادَيۡتُمۡ إِلَى ٱلصَّلَوٰةِ ٱتَّخَذُوهَا هُزُوا وَلَعِباۚ ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمۡ قَوۡم لَّا يَعۡقِلُونَ ٥٨﴾

Manası: Namaz için ezan okuduğunuz zaman onu bir eğlence ve oyun yerine koyuyorlar. İşte bu onların akılları ermeyen bir topluluk olmalarından dolayıdır.

Her kim namazı tembelliğinden dolayı terk ederse küfre girmiş değildir, lakin büyük bir günah işlemiş olur.

Namazı terk edenlere sesleniyorum: Sen ancak dünyada yolculuk veya iş için olan randevunu erteleyebilirsin, ama ölümü ne erteleyebilirsin ne de silebilirsin.

Daha zamanın varken kendine gel, ecel belli, nefesler ise sınırlıdır ve ölüm boynumuza dayanmış bir kılıç gibidir, ne zaman düşeceğini bilemeyiz.

Ey namazı terk eden, seni yaratan Rabbinden utanmıyormusun…

Yoksa sana göz, dil ve dudak verene secde etmek istemiyormusun…

Her şeye kâdir olan, kainatta her istediği olan Allâh, El-Mâûn sûresinin 4. ve 5. ayeti kerîmelerinde şöyle buyuruyor:

﴿فَوَيۡل لِّلۡمُصَلِّينَ ٤ ٱلَّذِينَ هُمۡ عَن صَلَاتِهِمۡ سَاهُونَ ٥﴾

Manası: Vay o namazlarını vakitlerinin dışında kılanların haline.

Bilin ki, Allâh size rahmet etsin, namaz sizden önceki ümmetlere gece ve gündüzde beş vakit olmasa da farz kılınmıştı.

Din kardeşlerim, bu beş vakit namazın Allâh nezdinde değeri çoktur. O halde onları terketmeyin ve doğru bir şekilde kılmaya dikkat edin.

İmâm Muslim Câbir’den Rasûlullâh’ın şöyle söylediğini bildirmiştir:

“مَثَلُ الصَّلوَاتِ الخَمْسِ كمَثَلِ نَهْرٍ جارٍ غَمْرٍ على بَابِ أَحَدِكُمْ يَغْتَسِلُ منهُ كُلَّ يَوْمٍ خَمْسَ مَرَّاتٍ”

Manası: Beş vakit namaz sizin herbirinizin kapısının önünden akan ve her gün içerisinde beş sefer yıkandığınız kuvvetli bir nehir gibidir.

İmâm Buhârî ve İmâm Muslim’in İbn Mes’ûd’dan rivayet ettiklerine göre bir adam bir kadını öptükten sonra Rasûlullâh’a ﷺ bunu bildirmiştir. Bunun üzerine Allâh-u Teâlâ Peygamber Efendimize ﷺ Hûd sûresinin 114. ayetini vahyetmiştir:

﴿وَأَقِمِ ٱلصَّلَوٰةَ طَرَفَيِ ٱلنَّهَارِ وَزُلَفا مِّنَ ٱلَّيۡلِۚ إِنَّ ٱلۡحَسَنَٰتِ يُذۡهِبۡنَ ٱلسَّيِّ‍َٔاتِۚ ذَٰلِكَ ذِكۡرَىٰ لِلذَّٰكِرِينَ ١١٤﴾

Manası: Gündüzün iki tarafında ve gecenin de ilk saatlerinde namaz kıl. Çünkü iyilikler günahları giderir.

Bunun üzerine adam sordu ki: Bu benim için mi geçerli? Allâh’ın Rasûlü ﷺ meâlen şöyle demiştir: Benim ümmetimin hepsi için.

Kişi bunları duyduktan sonra nasıl olurda namazını terk eder ve kendisini bu nimetlerden mahrum eder.

İbn Hibbân Rasûlullâh’ın ﷺ şöyle buyurduğunu bildirmiştir:

إنَّ تاركَ الصلاةِ يُحْشَرُ معَ فِرْعَوْنَ وقارُونَ وهامانَ وأُبَيِّ بنِ خلَف

Manası: Namazını terk eden kişi, kıyamet gününde Firavun, Kârûn, Hâmân ve Ubey İbnu Ĥalef ile haşrolunacaktır.

Din kardeşlerim, namazlarınızı emredildiği gibi kılın. Bu da ancak, şartları, rukünleri ve onu bozacak şeyleri öğrenerek olur. O halde dinin emrettiği gibi yapıp mükafatı hak etmek için dini sohbetlere katılın.

Sizler ve kendim için Allâh’a istiğfar ederim.

İkinci Hutbe

Ḥamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Allâh’ın salât ve selâmı efendimiz Muḥammed’e ve diğer peygamberlere olsun.

Mü’min kardeşlerim, sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı tavsiye ederim.

Allâh-u Teâlâ  Âl-i İmrân sûresinde şöyle buyuruyor:

﴿كُنتُمۡ خَيۡرَ أُمَّةٍ أُخۡرِجَتۡ لِلنَّاسِ تَأۡمُرُونَ بِٱلۡمَعۡرُوفِ وَتَنۡهَوۡنَ عَنِ ٱلۡمُنكَرِ وَتُؤۡمِنُونَ بِٱللَّهِۗ﴾

Anlamı: “Sizler insanlara çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. Sizler iyiliği emreder, kötülükten nehyeder ve Allâh’a inanırsınız.”

Îmân kardeşlerim!

Bugün sizleri kendisinden uyaracağımız ifade, bazı insanların namaz ve oruç ile dalga geçme amacıyla söyledikleri şu sözleridir:

“Oruç tut ve namaz kıl, azlık (maddeten sıkıntı) yaşa.”

Bu söz bozuktur ve küfürdür me’âzallâh. Mü’min namaz kılarak, oruç tutarak, ilim öğrenerek ve öğreterek Allâh’a itaat etmeye yönelip de üzerine bela inmeye başlamışsa, bu insan için Allâh-u Teâlâ hayır dilemiştir. Çünkü Peygamber Efendimiz sallallâhu aleyhi ve sellem mealen şöyle buyurmuştur: “Allâh kimin için hayır dilemişse, ona musibet verir.” Yani ona çokça dünya musibetleri verir ama onu Dîn hususundaki musibetlerden korur. O halde Allâh-u Teâlâ’dan musibetimizi Dînimiz hususunda kılmamasını dileriz.

Allâh’ım Senden dilekte bulunuyoruz dualarımızı kabul et. Allâh’ım günahlarımızı ve hatalarımızı bağışla. Allâh’ım! Bize dünyada iyilik ve güzellik, ahirette de iyilik ve güzellik ver. Bizi cehennem azabından koru. Allâh’ım kusurlarımızı, ayıplarımızı setreyle. Âmin.

Allâh’ın kulları! Allâh şüphesiz adaleti, ihsanı, yakınlara bakmayı emreder; hayasızlığı, fenalığı ve haddi aşmayı yasaklar. Düşünesiniz diye size öğüt verir. Farzları eda edin ve günahlardan kaçının! Allâh’tan mağfiret dileyin ve O’na tevekkül edin! Müttaki olun, Allâh üzüntünüzü ve sıkıntınızı kaldırır. Kamet getir!