Fitne vaktinde ki İbadet

Ḥamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Şehadet ederim ki Allâh’tan başka İlâh yoktur. O; tektir, ortağı yoktur. O’nun zıddı ve dengi yoktur. O’nun benzeri yoktur. O’nun mekânı yoktur. O’ndan başka Yaratıcı yoktur. Yine şehadet ederim ki Efendimiz, sevgilimiz, yücemiz, rehberimiz ve gözümüzün nûru Muḥammed ﷺ O’nun Rasûlü ve en sevgili kuludur. O ﷺ, risaleti tebliğ etmiş, emaneti yerine getirmiş ve ümmete nasihatta bulunmuştur. Allâh, onu diğer Peygamberleri mükâfatlandırdığı şeylerden daha fazlası ile mükâfatlandırsın. Allâh’ın salât ve selâmı Efendimiz Muḥammed’e ve diğer Peygamberlere olsun.

Ey Allâh’ın kulları, sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı ve Rasûlünün yolundan gitmeyi tavsiye ederim.

Allâh-u Teâlâ muḥkem kitabında şöyle buyurur:

﴿وَٱعبُد رَبَّكَ حَتَّىٰ يَأتِيَكَ ٱليَقِينُ ٩٩﴾

Manası: Sana ölüm gelinceye kadar, Rabbine ibadet et. (El-Ḥicr suresi; 99. ayet)

İmam Muslim, Ma‘kal bin Yesâr’den -radiyallâhu anhu- Rasûlullâh’ın şöyle buyurduklarını rivayet eder:

العِبادَةُ فِي الهَرْجِ كَهِجْرَةٍ إِلَيَّ

Manası: Herc zamanında (katletmenin çoğaldığı bir zamanda) ibadet, bana hicret gibidir.

Muhterem Müslümanlar; Allâh-u azze ve celle bu fani ve zail dünyada azim bir hikmet için bizi yaratmış ve var etmiştir. Allâh-u Subḥânehu, bizi sadece O’na ibadet etmek, O’na hiçbir şeyi ortak koşmamak, O’na emrettiklerinde itaat etmek ve yasakladıklarından sakınmak için yaratmıştır. Zira Allâh-u Subḥânehu ve Teâlâ itaat edilmeye müstehaktır. O, emredendir ve O’na bir şeyi emredecek yoktur. O, yasaklayandır ve ona bir şeyi yasaklayacak yoktur. Allâh şöyle buyurur:

﴿وَمَا خَلَقتُ ٱلجِنَّ وَٱلإِنسَ إِلَّا لِيَعبُدُونِ ٥٦ مَا أُرِيدُ مِنهُم مِّن رِّزق وَمَا أُرِيدُ أَن يُطعِمُونِ ٥٧﴾

Manası: Ben, cinleri ve insanları ancak bana ibadet etmeyi emretmek için yarattım. Ben, onlardan bir rızık istemiyorum, bana yemek yedirmelerini de istemiyorum. (Eż-Żâriyât, 56. ve 57. ayetler)

İsimleri mukaddes olan Allâh, farzları eda etmeyi ve haramlardan sakınmayı üzerimize farz kılmıştır. Ayrıca farz kıldıkları ile emrettiklerini eda etmek ve yasakladıkları ile uyardıklarından sakınmakla Kendisine yaklaşmayı farz kılmıştır. Şüphe yok ki, kulun Rabbine yaklaşmasında en faziletlisi, farzları eda etmek ve haramlardan kaçınmaktır. İmam Buhârî, Ebu Hureyre’den –radiyallâhu anhu- Rasûlullâh’ın Rabbinden Tebârake ve Teâlâ şöyle rivayet ettiğini rivayet etmiştir: Allâh şöyle buyurur:

وما تقرَّبَ إليَّ عَبْدِي بِشَىْءٍ أَحَبَّ إِلَيَّ مِمَّا افْتَرَضْتُ عليهِ

Manası: Kulumun Bana en çok yaklaşması Bana en sevimli olan farzları eda etmesiyle olur.

Bu hadis, farzları eda etmekte ısrarla devam etmenin azim faziletine işaret eder. Şüphesiz farzların en üstünü ve en yücesi Allâh’a ve Rasûlü’ne imandır. Rasûlullâh, şöyle buyururlar:

أَفْضَلُ الأعمالِ إيمانٌ باللهِ ورسولِه

Manası: Amellerin en faziletlisi Allâh’a ve Rasûlü’ne imandır. (İmam Buhari)

Farzları eda etmekte ve haramlardan kaçınmakta sebat göstermenin kıyamet gününde kurtuluşa götüren ve azapsız cennete girmenin yolu olduğunu bilmek gerekir. Takva yolu olan; ve selim bir kalble gelenden başka kimseye malın ve oğulların fayda vermeyeceği günde başarılı olmak için dünyada dosdoğru olan kişiye müjdeler olsun. İmam Tirmizi Muâz bin Cebel’den şöyle rivayet eder: Dedim ki: “Ey Allâh’ın Rasûlü, beni cennete götürecek ve cehennemden uzaklaştıracak bir amelden bana haber ver!” Dedi ki:

لَقَدْ سَأَلْتَ عَنْ عَظِيمٍ وَإِنّهُ لَيَسِيرٌ علَى مَنْ يَسَّرَهُ اللهُ تعالَى عليهِ تعبُدُ اللهَ لا تُشْرِكُ بهِ شَيئًا وتُقِيمُ الصَّلاةَ وتُؤْتِي الزكاةَ وتَصومُ رمضانَ وَتَحُجُّ البيتَ إِنِ اسْتَطَعْتَ إليهِ سَبِيلًا

Manası: Yüce bir hususu sordun. Muhakkak bu Allâh’ın ona kolay kıldığı kimse için kolaydır. Allâh’a ibadet et ve O’na hiçbir şeyi ortak koşma. Namazı kıl, zekatı ver, Ramadân’da oruç tut, gücün yettiğinde haccet!

Bu değerli sahabi Muaz bin Cebel, Ashab-i kiramin arasında fazileti ve mertebesi meşhurdu. Hayırda gayretli olması Rasûlullâh’a bu yüce soruyu sormasına sebep oldu ve Allâh’ın elçisi onu büyük bir hayra irşat etti. Efendimiz, Muaz bin Cebel’e Allâh’a ibadet ile itaat etmeyi ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmamayı emretmiştir. Burada birçok insanın bilmediği ibadet kelimesinin açıklaması hakkında konuşmamız münasiptir. İlim ehlinin tarif ettiğine göre ibadet huşu ve itaatin en üstün mertebesidir. İmam Ez-Zebîdî, bu açıklamayı “Şerh-i Kâmûs” adlı kitabında İmam Subkî’den nakletmiştir. Allâh’tan başkasına ibadet eden Müslümanlardan değildir. Allâh-u azze ve celle şöyle buyurmuştur:

﴿وَأَنَا رَبُّكُم فَٱعبُدُونِ ٩٢﴾

Manası: Ben sizin Rabbinizim. O halde yalnız bana ibadet edin. (El-Enbiyâ’ suresi, 92. ayet)

İslam ümmeti ve İslam ümmetinin akidesi birdir. Her Müslüman dünyanın ister bir ister diğer ucunda olsun Allâh’ın bir olduğuna ve O’nun ortağı veya benzeri olmadığına inanır. Allâh mekânsız vardır ve O hiçbir şeye benzemez ve hiçbir şey O’na benzemez. Aklında her ne hayal edersen et Allâh ona benzemez. Müslüman, Allâh’tan başkasının ibadet edilmeye layık olmadığına, sadece Allâh’ın ibadete müstehak olduğuna inanır. Allâh’ın tazim edildiği gibi bir başkasını tazim etmek caiz değildir. Aynı şekilde Allâh’tan başkasını son derece yüceltmek de caiz değildir ve küfürdür. Bu hususta iki Müslüman arasında anlaşmazlık olmaz. O hâlde biz Allâh’a itaat etmekte sebata kâmil bir şekilde dînî hükümlere iltizam etmeye davet ederiz. Yanı sıra, özellikle belaların çoğaldığı, şerrin yayıldığı ve fesadın ziyadeleştiği bu zor zamanda, Allâh’a itaat etmekte yardımlaşmaya, muavenet etmeye ve destek olmaya çağırırız. Hepiniz çeşitli beldelerde olup bitenlerden haberdar isiniz. O hâlde Rasûlullâh’ın hadisi ile amel etmeye nasihat ediyoruz. Allâh’ın kulu ve elçisi şöyle buyururlar:

العبادَةُ فِي الهَرْجِ كَهِجْرَةٍ إِلَيَّ

Manası: Herc zamanında (katletmenin çoğaldığı bir zamanda) ibadet, bana hicret gibidir.

Rasûlullâh, herc zamanında kulluk eden kişinin ecrini, hicretin farz olduğu zamanda ona hicret edenin ecrine benzetmiştir, çünkü hicret bir zamanlar gücü yeten Müslümanlara farzdı. Böylece gücü yeten kişiye Medine-i Münevvere’de olan Rasûlullâh’a hicret etmek farzdı. Ancak Rasûlullâh’ın Mekke-i Mükerreme’yi fethetmesinden sonra bu hüküm nesih olmuştur, yani hicret bundan sonra farz sayılmamıştır. O hâlde kim herc zamanında ibadet ile meşgul olursa ona Allâh yolunda Rasûlullâh’a hicret eden muhacirin ecrine benzer bir ecir vardır. Fakat bunun manası o kişiye, muhacirin ecrinin tamamı verildiği değildir ancak onun ecri, Allâh’a ve Rasûlüne itaat ederek sahrada hicret eden ve seferin güçlüklerine katlanan muhacirin ecrine benzer. Bu azim fazilet ne büyük hayır, ne büyük sevap ve Allâh’ın ne yüce bir lutfüdür. Buna nail olmak böyle bir durumda kendini ibadetle meşgul etmek ve bir çok insanın kendilerini meşgul ettikleri şeyleri terketmek ile olur. Allâh-u Teâlâ Habîbî Mustafâ’ya şöyle buyurmuştur:

﴿وَٱعبُد رَبَّكَ حَتَّىٰ يَأتِيَكَ ٱليَقِينُ ٩٩﴾

Manası: Sana ölüm gelinceye kadar, Rabbine ibadet et. (El-Ḥicr suresi; 99. ayet) yani El-Latîf ve El-Kerîm ve Er-Raḥîm olan Rabbine yakîn gelinceye kadar ibadet etmeye devam et. Yakîn ise burada ölümdür, çünkü ölümün vuku bulacağı yakindir (kesindir) ve akıl sahibi bundan şüphe etmez. O hâlde ayetin manası şu şekilde olur: “Yaşamaya devam ettikçe ibadet ile meşgul ol! Dünyada olduğun sürece kendini ibadet ile meşgul et ve müptela olduğunda veya felaketler çoğalırsa namazda rahatlık bul, çünkü namaz Allâh’a ve Rasûlüne imandan sonra en faziletli ibadettir.” İmam Ahmed “Müsned”inde Huzeyfe’den -radiyallâhu anhu- Rasûlullâh’ın, ona zor bir iş uğradığı ve şiddetleştiği zamanda namaz kıldığını rivayet eder. Dünyanın hakikatını bilen kişi Allâh’a itaat etmekte başarılı olur ve ömrünü takva ve hayrı çoğaltmak için fırsat bilir. İnsanların fitnelere girdiklerini görürse onlara eşlik etmez bilakis taatler yapar. İmam Buhari’den şöyle rivayet edilir:

Boş zamanında taatin faziletini fırsat bil,

Olabilir ki ecelin gelir aniden

Ne kadar çok insanlar öldü illetsiz,

sağlıklı nefsleri gitti beklenmeden.

Sizler ve kendim için Allâh’a istiğfar ederim.

İkinci Hutbe

Ḥamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Allâh’ın salât ve selâmı Efendimiz Muḥammed’eﷺ ve diğer Peygamberlere olsun. Allâh mü’minlerin vâlidelerinden, Âl’den ve raşit halifeler Ebû Bekir, Ömer, Osman ve Ali, rehber imamları Ebû Ḥanîfe, Mâlik, eş-Şafiî ve Aḥmed ve sâlih evliyalardan razı olsun.

Sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı tavsiye ederim.

Müslüman kardeşlerim! Şunu da bilin ki, Allâh sizlere büyük bir husus olan O’nun Peygamberine ﷺ salât ve selâm getirmeyi emretmiştir.

Allâh’ım! Efendimiz İbrâhîm’in ve İbrâhîm’in Âl’inin mertebelerini yücelttiğin gibi Peygamber Efendimiz Muḥammed’in ve Muḥammed’in Âl’inin mertebelerini yücelt. Şüphesiz Sen kâmil Kudret ve Rahmet ile vasıflanansın ve övülmeye layıksın.

Allâh’ım! Efendimiz İbrâhîm’e ve İbrâhîm’in Âl’ine bereket verdiğin gibi Peygamber Efendimiz Muḥammed’e ve Muḥammed’in Âl’ine bereket ver. Şüphesiz Sen kâmil Kudret ve Rahmet ile vasıflanansın ve övülmeye layıksın.

Allâh-u Teâlâ şöyle buyurmuştur:

﴿يَٰأَيُّهَا ٱلنَّاسُ ٱتَّقُواْ رَبَّكُم إِنَّ زَلزَلَةَ ٱلسَّاعَةِ شَيءٌ عَظِيم ١ يَومَ تَرَونَهَا تَذهَلُ كُلُّ مُرضِعَةٍ عَمَّا أَرضَعَت وَتَضَعُ كُلُّ ذَاتِ حَملٍ حَملَهَا وَتَرَى ٱلنَّاسَ سُكَٰرَىٰ وَمَا هُم بِسُكَٰرَىٰ وَلَٰكِنَّ عَذَابَ ٱللَّهِ شَدِيد ٢﴾

El-Ḥacc suresi, 1. ve 2. ayetleri

Manası: Ey insanlar! Rabbinize karşı takva sahibi olun! Çünkü kıyamet sarsıntısı çok büyük bir şeydir. Onu gördüğünüz gün, eğer emzikli bir kadın olsaydı emzirdiği çocuğu unuturdu ve eğer gebe bir kadın olsaydı çocuğunu düşürürdü. İnsanları adeta sarhoş bir halde görürsün. Oysa onlar sarhoş değillerdir; fakat Allâh’ın azabı çok şiddetlidir!

Dua:

Allâh’ım Senden dilekte bulunuyoruz dualarımızı kabul eyle. Allâh’ım günahlarımızı ve hatalarımızı bağışla. Allâh’ım! Bize dünyada iyilik ve güzellik, ahirette de iyilik ve güzellik ver. Bizi cehennem azabından koru. Allâh’ım kusurlarımızı, ayıplarımızı setreyle. Âmîn.

Kâmet getir!