Ḥamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Şehadet ederim ki Allâh’tan başka İlâh yoktur. O, tektir, ortağı yoktur. O’nun zıddı ve dengi yoktur. Her ne düşünürsek düşünelim Allâh ona benzemez. Her kim Allâh’ı yaratılmışlara has olan bir sıfatla vasfederse o Müslüman değildir. O’nun benzeri yoktur. O’nun mekânı yoktur. O’ndan başka Yaratıcı yoktur. Yine şehadet ederim ki efendimiz, sevgilimiz, yücemiz, rehberimiz ve gözümüzün nuru Muḥammed ﷺ O’nun Rasûlü ve en sevgili kuludur. Ey yüce Allâh’ım! Efendimiz Muḥammed’e, ﷺ onun ailesine, temiz ve pak olan ashabına ve onları güzel bir şekilde takip edenlere, kıyamet gününe kadar selam ve bereket ihsan eyle.
Ey Allâh’ın kulları, sizlere ve kendime aziz ve bağışlayıcı olan Allâh’a karşı takvalı olmayı, seçilmiş peygamberin yolundan gitmeyi, O’nun şeriatına ölünceye kadar sadık kalmayı ve Salihlerin amelleriyle amel etmeyi tavsiye ediyorum.
Mümin kardeşim, bil ki şefaat lugat açısından, başkası için bir iyiliği başkasından talep etmektir. Şefaat, Kur’ân ve hadis ile sabit kılınmıştır. Yüce Allâh Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyurmuştur:
﴿يَعۡلَمُ مَا بَيۡنَ أَيۡدِيهِمۡ وَمَا خَلۡفَهُمۡ وَلَا يَشۡفَعُونَ إِلَّا لِمَنِ ٱرۡتَضَىٰ وَهُم مِّنۡ خَشۡيَتِهِۦ مُشۡفِقُونَ ٢٨﴾
Manası: Allâh onların önlerindekini de arkalarındakini de (bildiklerini de bilmediklerini de) bilir. Onlar Allâh’ın razı olduklarından başkasına şefaat edemezler ve O’nun haşyetinden (Allâh’ın ululuk ve korkusundan) içleri titremekte olanlardır.
İbn Mâce, Ebu Musa el-Eşari’den rivayet ettiği bir hadis-i şerifte Peygamber efendimiz şöyle buyuruyor:
(( خُيِّرْتُ بَيْنَ الشَّفاعَةِ وبَيْنَ أَنْ يَدْخُلَ نِصْفُ أُمَّتِي الجَنَّةَ فَاخْتَرْتُ الشَّفاعَةَ لِأَنَّها أَعَمُّ وأَكْفَى، أَتَرَوْنَها لِلْمُتَّقِينَ، لا، ولَكِنَّها لِلْمُذْنِبِينَ الخَطَّائِينَ المُتَلَوِّثِينَ ))
Manası: “Bana, şefaat ile ümmetimin yarısının cennete girmesi arasında bir seçim hakkı verildi. Ben şefaati tercih ettim, çünkü o daha kapsayıcı ve daha yeterlidir. Şefaati takva sahipleri için mi sanıyorsunuz? Hayır, o günahkâr, hata işleyen ve günahın kirine bulaşmış kimseler içindir.” Hafız Busiri de bu hadisin isnadının sahih olduğunu belirtmiştir.
Continue reading Büyük günah üzere ölen Müslümanlar için şefaatin hak olduğunun beyanı