Ḥamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Şehadet ederim ki Allâh’tan başka İlâh yoktur. O, tektir, ortağı yoktur. O’nun zıddı ve dengi yoktur. Her ne düşünürsek düşünelim Allâh ona benzemez. Her kim Allâh’ı yaratılmışlara has olan bir sıfatla vasfederse o Müslüman değildir. O’nun benzeri yoktur. O’nun mekânı yoktur. O’ndan başka Yaratıcı yoktur. Yine şehadet ederim ki efendimiz, sevgilimiz, yücemiz, rehberimiz ve gözümüzün nuru Muḥammedﷺ O’nun Rasûlü ve en sevgili kuludur. Ey yüce Allâh’ım! Efendimiz Muḥammed’e, ﷺ onun ailesine, temiz ve pak olan ashabına ve onları güzel bir şekilde takip edenlere, kıyamet gününe kadar selam ve bereket ihsan eyle.
Ey Allâh’ın kulları, sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı tavsiye ederim.
Yüce Allâh Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyurmuştur:
{بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ قُلۡ هُوَ ٱللَّهُ أَحَدٌ ١ ٱللَّهُ ٱلصَّمَدُ ٢ لَمۡ يَلِدۡ وَلَمۡ يُولَدۡ ٣ وَلَمۡ يَكُن لَّهُۥ كُفُوًا أَحَدُۢ ٤}
Manası: De ki: O Allâh birdir, Allâh Samed’dir, O doğurmamış ve doğurulmamıştır, O’nun hiçbir yönden benzeri yoktur.
İman kardeşlerim, Bu sûre, kısa olmasına rağmen Kur’ân-ı Kerîm’in yüce sûrelerinden biridir. Çünkü içinde Tevhid (Allâh’ın birliği) ve Yüce Allâh’ın sıfatlarıyla ilgili Müslümanların Rabbleri hakkındaki inançlarını ortaya koyan derin mânâlar vardır. Bu sûre hakkında şöyle rivayet edilmiştir: Kim onu bir kere okursa, sanki Kur’ân’ın üçte birini okumuş gibi olur. Kim iki kere okursa, sanki üçte ikisini okumuş gibi olur. Kim üç kez okursa, sanki Kur’ân’ın tamamını okumuş gibidir. Ancak bu, Kur’ân’ın tamamını okumuş gibi aynı derecede sevap alır anlamında değildir; bununla kastedilen, onun için çok büyük bir sevap olduğu, çok yüce bir ecir verileceğidir. Yoksa, Kur’ân’ın tamamını okumakla birebir aynı sevabı alacağı anlamına gelmez.
Bu sûrenin nuzûl sebebine gelince; bazı insanlar Peygamber efendimize gelerek şöyle dediler: “Bize, ibadet ettiğin Rabbinin sıfatlarını anlat!” Ancak onların bu soruyu sormaları, gerçekten ilim öğrenme arzusu veya doğruya ulaşma isteğiyle değildi; inatla, kasıtlı bir şekilde sordular.
Bunun üzerine Yüce Allâh şu âyetleri indirdi: ﴾قُلْ هُوَ ٱللَّهُ أَحَدٌ١﴿ (De ki: O Allâh birdir…) sûrenin sonuna kadar. Peygamber Efendimiz ﷺ de mana olarak şöyle buyurdu: “İşte bu, Rabbimin sıfatıdır.”
Yüce Rabbimiz, Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyuruyor:
{قُلۡ هُوَ ٱللَّهُ أَحَدٌ ١} “De ki: O Allâh birdir.” O, tektir; zatında, sıfatlarında ve fiillerinde hiçbir ortağı, benzeri ve dengi yoktur. O’nun birliği, sayı ve çoğalma anlamında değildir, O ortağı ve benzeri olmaması bakımından birdir. Ne zatında bir benzeri vardır, ne sıfatlarında bir eşit, ne de fiillerinde bir ortak bulunur. Hiçbir mahlûk, O’nunla kıyaslanamaz; hiçbir varlığın sıfatı, O’nun sıfatlarına benzemez. Rabbimiz başka bir âyet-i kerîmede şöyle buyurur:
﴿فَلَا تَضۡرِبُواْ لِلَّهِ ٱلۡأَمۡثَالَ﴾ “O halde Allâh’ı birşeylere benzeterek örnekler vermeyin.” Yani, O’nu yaratılmışlara benzetmeyin. Çünkü Yüce Allâh, mahlûkâtından tamamen münezzehtir; ne bir şeye benzer, ne de bir şey O’na benzeyebilir.
{ٱللَّهُ ٱلصَّمَدُ ٢} – “Allâh Samed’dir” – yani, bütün mahlûkatın kendisine muhtaç olduğu Zât’tır. O ise, var olan hiçbir şeye muhtaç değildir. Her şey Allâh’a muhtaçtır. Kullar, sıkıntı anında yalnızca O’na yönelirler. O, kullarından kendisi için bir fayda sağlamaz, onlar vasıtasıyla da kendisinden bir zararı uzaklaştırmaz. Çünkü kullar, Allâh’a ne fayda verebilir ne de zarar dokundurabilirler.
Nitekim Yüce Allâh Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyurmuştur:
{وَمَا خَلَقۡتُ ٱلۡجِنَّ وَٱلۡإِنسَ إِلَّا لِيَعۡبُدُونِ ٥٦ مَآ أُرِيدُ مِنۡهُم مِّن رِّزۡقٖ وَمَآ أُرِيدُ أَن يُطۡعِمُونِ ٥٧}
Manası: “Ben cinleri ve insanları Bana ibadet etmelerini emretmek için yarattım. Ben onlardan bir rızık istemiyorum, Beni doyurmalarını da istemiyorum.”
{لَمۡ يَلِدۡ وَلَمۡ يُولَدۡ ٣} – “O doğurmamış ve doğurulmamıştır.” Yani, O’ndan hiçbir şey ayrılıp çıkmaz. Bir insandan çocuğunun ayrılması gibi, Allâh’tan bir şeyin ayrılması mümkün değildir. O, hiçbir şeyin içinde yer almaz, hiçbir şeye hulûl etmez. Yüce Allâh, ne bir başkasının aslıdır ne de bir başkasından doğmuştur.
{وَلَمۡ يَكُن لَّهُۥ كُفُوًا أَحَدُۢ ٤} O’nun hiçbir yönüyle benzeri yoktur. Hiçbir şey, hiçbir açıdan O’na benzemez. İşte bu nedenle, ey sevgili kardeşler, Allah’ı yaratılmışlara benzeten veya O’na cisimlik, parçalanma, çokluk ve bölünme gibi beşerî özellikler nispet eden her türlü sözden sakındırmak zaruridir. Yüce Allâh hakkında bu tür benzetmelerde ya da yakışıksız tasvirlerde bulunmak, doğru bir inançla asla bağdaşmaz.
Peygamber Efendimiz’in ﷺ hadisinde geçen اللهُ أَكْثَرُ “Allâh ekšerdir” sözü ise, Allâh’ın zatı çoktur veya birden fazladır anlamında değildir. Bu sözle anlatılmak istenen, O’nun ihsanının veya rahmetinin daha fazla olduğudur. Kim bu hadisi, “Allâh çoktur” yani zatı bakımından çoktur şeklinde yorumlarsa, İslam dininden çıkmış olur. Bu kişinin şerrinden Allâh’a sığınırız.
Bazı kimseler vardır ki, tasavvuf iddiasında bulunurlar; Allâh hakkında “çokluk içinde birlik” derler. “Allâh birdir ama aynı zamanda çoktur” şeklinde sözler söylerler. Bunlar, Allâh’ın yarattıkları arasında en kâfir olanlardandır. İslam’ı ve tasavvufu iddia etseler de bu sözleri kesinlikle tevile açık değildir (yani mazur görülemez, farklı bir anlam yüklenemez). Bu kişilerden bazıları şöyle der:
“Varlıkta bir olandan başkası yoktur, Ancak o saflaşınca çoklaştı.”
Tasavvuf iddiasında bulunan bu kişilerin bazıları, kendi zannınca zikir halkaları düzenlerler. Bu halkalarda önce Peygamber’e salât ve selâm getirerek başlarlar, ardından “Lâ ilâhe illallâh” derler, sonra ise “âh” diye sesler çıkararak ayakta durur, sallanarak hareket ederler. Ortalarında bulunan bir “kavvâl” (yani söz yönlendiricisi) onların seslerini ve hareketlerini organize eder, yönetir. İşte bu kişi, içinde açık küfür bulunan bu beyti tekrarlar. Bu kişiler “Allâh önceden birdi, sonra çok oldu” derler. “Saflaşınca çok oldu” derler. Bu iddialarıyla bir tarikat mensubu olduklarını zannederler. Öyle ki, bunların önde gelenlerinden biri, “Saflaşınca çoklaştı” sözünü nasıl söyledikleri sorulduğunda, “Allâh’ın sıfatları çoğaldı,” diye cevap verir. Oysa bu da açık bir küfürdür. Allâh’ın dinini tahrif eden herkesten Allâh’a sığınırız.
Ey iman kardeşlerim! Allâh’ın sıfatları ezelî ve ebedîdir. Yüce Allâh, zatı ve sıfatları bakımından ezelîdir. Allâh’ın zatı birdir, çokluk kabul etmez; sıfatları da ezelî ve ebedîdir, ne artar ne de eksilir. O, kudret, irade, ilim, işitme, görme, hayat gibi kendisine layık olan bütün kemal sıfatlarıyla muttasıftır. Yüce Allâh, kendisine yakışmayan her türlü eksiklikten münezzehtir.
Bu sebeple, tasavvuf ve tarikat iddiasında bulunan birçok kişiye karşı dikkatli olun. Çünkü onların birçoğu küfre düşmüşlerdir, ama bunun farkında bile değildirler. Hatta kendilerini Allâh’ın velîlerinden zannetmektedirler. Oysa gerçekte küfrü teğannum etmektedirler. Öyle ki içlerinden bazıları Allâh hakkında, “O, buzun içindeki su gibidir,” diyebilmiştir. İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn – Şüphesiz bizi yaratan Allâh’tır ve hesap için de bizi diriltecek olan da odur. Allâh’tan hem kendim için hem de sizin için bağışlanma dilerim.
İkinci hutbe
Ḥamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Allâh’ın salât ve selâmı efendimiz Muḥammed’e ﷺ ve diğer peygamberlere olsun.
Sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı tavsiye ederim.
Allâh’ım Senden dilekte bulunuyoruz dualarımızı kabul eyle. Allâh’ım günahlarımızı ve hatalarımızı bağışla. Allâh’ım! Bize dünyada iyilik ve güzellik, ahirette de iyilik ve güzellik ver. Bizi cehennem azabından koru. Allâh’ım kusurlarımızı, ayıplarımızı setreyle. Allâh’ım bizi dalalette olanlardan veya dalalete sebep olanlardan değil hidayette olanlardan eyle. Âmin
Ey Allâh’ın kulları! Allâh şüphesiz adaleti, ihsanı, yakınlara bakmayı emreder; hayasızlığı, fenalığı ve haddi aşmayı yasaklar. Düşünesiniz diye size öğüt verir. Farzları eda edin ve günahlardan kaçının! Allâh’tan mağfiret dileyin ve O’na tevekkül edin! Müttaki olun, Allâh üzüntünüzü ve sıkıntınızı kaldırır. Kamet getir!