Ḥamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Şehadet ederim ki Allâh’tan başka İlâh yoktur. O; tektir, ortağı yoktur. O’nun benzeri yoktur. O’nun mekânı yoktur. O’ndan başka Yaratıcı yoktur. Yine şehadet ederim ki Efendimiz, sevgilimiz, yücemiz, rehberimiz ve gözümüzün nûru Muḥammedﷺ O’nun Rasûlü ve en sevgili kuludur. O ﷺ, risaleti tebliğ etmiş, emaneti yerine getirmiş ve ümmete nasihatta bulunmuştur. Allâh, onu diğer Peygamberleri mükâfatlandırdığı şeylerden daha fazlası ile mükâfatlandırsın. Allâh’ın salât ve selâmı Efendimiz Muḥammed’e ve diğer Peygamberlere olsun.
Mü’min kardeşlerim! Sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı tavsiye ederim.
Allâh-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
﴿يَا أيُّها الَّذينَ ءامَنُوا أَنْفِقُوا مِمَّا رَزَقْنَاكُم مِّنْ قَبْلِ أَنْ يَأْتِىَ يَومٌ لا بَيْعٌ فيهِ وَلا خُلَّةٌ ولا شَفَاعَةٌ وَالكَافِرُونَ هُمُ الظَّالِمونَ﴾
El-Bakarah suresi, 254. ayet
Bu âyet-i kerîme bize mü’minlerin ahiret günü gelmeden önce Allâh’ın kendilerini rızıklandırdığı şeylerden hayırda sarfetmelerini bildiriyor, çünkü o günde ne sattıklarından bağışta bulunacakları bir satış, ne kendilerini affedecek bir dost, ne de mü’min olmayanlar için bir şefaat vardır. Allâh’a ve Rasûlüne iman etmeyenler zalimlerdir.
Efendimiz Muhammed ﷺ şöyle buyurmuştur:
سبعةٌ يُظِلُّهم اللهُ في ظِلِّهِ يَومَ لا ظِلَّ إلا ظِلُّهُ إِمامٌ عادلٌ، وشابٌ نشأَ في عبادَةِ اللهِ تعالَى، وَرَجُلٌ مُعَلَّقٌ قلبُهُ في المساجِدِ، ورَجُلانِ تَحابَّا في اللهِ اجْتَمَعَا عليهِ وتفَرَّقَا عليهِ، وَرَجُلٌ دَعَتْهُ امرَأَةٌ ذاتُ مَنْصِبٍ وجَمَالٍ فَقالَ إِنِّي أَخَافُ اللهَ، ورجلٌ تصدَّقَ بِصَدَقَةٍ فأَخْفَاهَا حَتَّى لا تَعْلَمَ شِمالُه ما تُنفِقُ يمينُه، وَرَجُلٌ ذكرَ اللهَ خاليًا ففَاضَتْ عينَاه اﻫ
Manası: Allâh-u Teâlâ yedi sınıf insanı başka hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyamet gününde arş’ın gölgesinde gölgelendirir:
– Adil imam,
– Allâh’a ibadet ederek büyüyen genç,
– Kalbi camilere bağlı kimse,
– Birbirini Allâh için sevip, Allâh için bir araya gelen ve Allâh için birbirinden ayrılan iki insan,
– Mevki sahibi olan güzel bir kadının kendisini zinaya çağırdığında “Ben Allâh’tan korkarım.” diyen kimse,
– Solundakine verdiğinden, sağındakinin bir şey hissetmeyeceği şekilde gizli sadaka veren kimse,
– Yalnızken Allâh’ı zikredip gözleri yaşaran kimse.
Solundakine verdiğinden, sağındakinin bir şey hissetmeyeceği şekilde gizli sadaka veren kimseyi Rasûlullâh ﷺ bu hadis-i şerifte zikretmiştir.
Ey Allâh’ın kulları; sadaka vermek, iyilikte bulunmak, cömert ve bağışlayıcı olmak güzel sıfatlardandır. Ecrini Allâh’tan dileyerek ve Allâh’ın cennetteki mükâfata dair vaadine güvenerek sadaka vermek ve malı türlü türlü hayırlarda ve taatlerde sarfetmek kurtuluşa ve hayırlara bir işarettir. Nasıl olmasın ki!? Zira Allâh Rasûlü ﷺ sadakanın, kişinin imanının kuvvetine dair bir delil ve Allâh’ın vaadini doğruladığına dair bir işaret olduğunu bildirmiştir ki Allâh vaadinden dönmez. Allâh-u Teâlâ bu husus hakkında şöyle buyurmuştur:
﴿وَمَا أَنْفَقْتُم مِّنْ شَىْءٍ فَهُوَ يُخْلِفُهُ وَهُوَ خَيرُ الرَّازِقين﴾
Sebe’ suresi, 39. ayet
Bu âyet-i kerîme, Allâh rızası için ne sarfedilirse sarfedilsin Allâh-u Teâlâ’nın onun yerine başkasını vereceğini ve yaratıklara rızık verenin şüphesiz ki Allâh-u Teâlâ olduğunu bildiriyor.
İmam Buhârî ve İmam Muslim’in rivayet ettiklerine göre yüce Peygamberimiz ﷺ zekât vermesi kendisine farz olan kişinin zekât vermesinin ayrıcalığı hakkında şöyle buyurmuştur:
مَا مِنْ يَومٍ يُصبِحُ العبادُ فيهِ إِلّا مَلَكانِ يَنْزِلانِ فَيقولُ أحدُهُما اللهمَّ أَعطِ مُنْفِقًا خَلَفًا ويقولُ الآخَرُ اللهمَّ أَعْطِ مُمْسِكًا تَلَفًا
Manası: Kulların sabaha erdiği hiçbir gün yoktur ki, iki melek inip, biri: “Allâh’ım, infak edenin verdiği malın yerine başkasını ver!”, diğeri de: “Allâh’ım eli sıkı olanın malına telef ver.” demesinler.
Allâh-u Subḥânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:
﴿مَثَلُ الَّذينَ يُنْفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ في سَبِيلِ اللهِ كَمَثَلِ حَبَّةٍ أَنْبَتَتْ سَبْعَ سَنَابِلَ فِي كُلِّ سُنْبُلَةٍ مِّائَةُ حَبَّةٍ وَاللهُ يُضاعِفُ لِمَن يَّشاءُ واللهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ﴾
El-Bakarah suresi, 261. ayet
Manası: Mallarını Allâh yolunda harcayanların hâli, her başağa yüz taneli yedi başak bitiren bir tohumun hâli gibidir. Allâh, dilediğine kat kat verir. Ve Allâh; Vâsi’dir, Alîm’dir.
Alimler, Allâh’tan ecir dileyerek helal maldan verilen sadakadan dolayı sadaka verenin malında gizli bereket olacağını söylemişlerdir.
Aynı şekilde kendisinden sadaka verilen mal sureten azalsa da ahirette o sadaka için hazırlanmış sevabın, o eksikliği dolduracağını da söylemişlerdir.
Rasûlullâh’ın ﷺ, şu hadis-i şerifte bildirdikleri de bunu doğrular. Allâh Rasûlü ﷺ şöyle buyurmuştur:
بَينَمَا رَجُلٌ بفَلاةٍ مِنَ الأَرْضِ فَسَمِعَ صَوتًا في سَحابَةٍ اسْقِ حَديقةَ فُلان فَتَنَحَّى ذلكَ السَّحابُ فأَفْرَغَ مَاءَهُ في حَرَّةٍ فَإِذَا شَرْجَةٌ مِنْ تِلْكَ الشِّراجِ قَدِ اسْتَوْعَبَتْ ذلكَ الماءَ كُلَّهُ فتَتَبَّعَ الماءَ فَإِذَا رَجُلٌ قَائِمٌ فِي حديقَتِهِ يُحَوِّلُ الماءَ بِمِسْحَاتِهِ، فَقَالَ لَهُ يَا عَبْدَ اللهِ مَا اسْمُكَ؟ قَالَ صاحبُ الحديقَةِ فُلانٌ لِلاسمِ الذِي سَمِعَ فِي السَّحابَةِ فقالَ لهُ يا عبدَ اللهِ لِمَ تَسْأَلُنِي عَنِ اسْمِي فقالَ إِنِّي سَمِعْتُ صَوتًا في السحابِ الذِي هذا مَاؤُهُ يقولُ اسْقِ حَدِيقَةَ فُلانٍ لاسْمِكَ فَمَا تَصْنَعُ فيهَا؟ قالَ أَمَّا إِذَا قلتَ هذَا فَإِنِّي أَنْظُرُ إلَى مَا يَخْرُجُ منهَا فَأَتَصَدَّقُ بثُلثِه وءاكُلُ أَنَا وعيالِي ثُلُثًا وأرُدُّ فيهَا ثُلُثَهُ اﻫ
Manası: Bir adam bir arazide iken bir bulutun içinden “Falanın bahçesini sula!” diye bir ses işitti. Sonra o bulut uzaklaşarak suyunu siyah taşlarla dolu bir yere boşalttı. Sel yollarından biri bu suyun hepsini aldı. Adam suyu takip etti. Sonra bahçesinde duran ve küreğiyle suyu çeviren bir adam gördü. Ona “Ey Allâh’ın kulu, senin ismin nedir?” diye sordu. Bahçe sahibi “Falan.” diyerek bulutun içinden işittiği ismi söyledi (yani bu isim, adamın buluttan işittiği isimdi). Bahçe sahibi ona: “Ey Allâh’ın kulu, ismimi neden sordun?” dedi. O da: “Ben şu suyu indiren buluttan bir ses işittim, senin ismini söyleyerek ‘Falanın bahçesini sula!’ diyordu. Sen bahçede ne yapıyorsun?” dedi. Bahçe sahibi: “Madem ki, böyle diyorsun, (söyleyeyim): Ben bu bahçeden çıkan mahsule bakarım. Onun üçte birini sadaka veririm, üçte birini ben ve nafakasını vermem gerekenler yeriz, üçte birini de bahçeye iade ederim.” dedi. (Muslim)
Peygamber Efendimiz Muḥammed ﷺ, yapmış olduğu iyiliklerle ve malını Allâh yolunda bolca sarfetmesiyle bizler için yüce bir örnektir. Nasıl olmasın ki!? O ﷺ, ikramda bulunanların efendisi ve insanların en cömerti idi. Sahîh-i Muslim ve Sahîh-i Buhârî’de rivayet edildiğine göre Enes (radiyallâhu anhu) şöyle demiştir: “Rasûlullâh ﷺ, insanların en iyisi, en cesuru ve en cömerti idi.”
Peygamber Efendimiz’in ﷺ cömertliği Ramadân ayında daha da artardı ve bunun da sebepleri vardı. Bu sebeplerden biri şudur: Ramadân ayı, hayırların ayıdır; çünkü bu ayda Allâh’ın kullarına olan nimeti başka aylara nazaran daha fazladır. İkinci bir sebep ise, Ramadân ayında sadaka vermek başka aylarda sadaka vermekten daha faziletlidir. Sunen-i Tirmizî’de Enes’ten rivayet edildiğine göre Rasûlullâh ﷺ şöyle buyurmuştur:
أَفْضَلُ الصَّدَقَةِ صَدَقَةٌ فِي رَمَضَان اهـ
Manası: Sadakanın en faziletli olanı Ramadân ayında verilenidir.
Başka bir sebep de Ramadân ayı; dayanışma, yardımlaşma, rahmet, mağfiret ve cehennemden korunma ayıdır. Bu ayın başı rahmet, ortası mağfiret ve sonu cehennemden kurtuluştur.
Allâh-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
﴿لَقَدْ كانَ لَكُمْ فِي رَسُولِ اللهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كانَ يَرْجُوا اللهَ واليَوْمَ الآخِرَ وَذَكَرَ اللهَ كَثِيرًا﴾
El-Aḥzâb suresi, 21. ayet
Bu âyet-i kerîme, Allâh’a ve ahiret gününe iman eden ve Allâh’ı çokca zikreden kimseler için Allâh Rasûlü’nün ﷺ güzel bir örnek olduğunu bildiriyor.
Ey Allâh’ım bizleri Rasûlüne ﷺ uyanlardan eyle ve bizlere gücümüz yettiği müddetce malımızdan sadaka vermeyi unutturma! Ey Allâh’ım, bizleri din ilmini yayanlardan, cahilliğe ve dalalete karşı koyanlardan eyle! Ey Allâh’ım bizleri, ahiret gününde Efendimiz Muḥammed ﷺ ve diğer peygamberlerle haşreyle.
Sizler ve kendim için Allâh’a istiğfar ederim.
İkinci Hutbe:
Ḥamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Allâh’ın Salât ve Selâmı Efendimiz Muḥammed’eﷺ ve diğer Peygamberlere olsun. Allâh mü’minlerin vâlidelerinden, Âl’den ve raşit halifeler Ebû Bekir, Ömer, Osman ve Ali, rehber imamları Ebû Ḥanîfe, Mâlik, eş-Şafiî ve Aḥmed ve sâlih evliyalardan razı olsun.
Sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı tavsiye ederim. Ve biliniz ki takva ancak ilim ile olur. Öyleyse sizlere Ramadân ayı boyunca bu merkezde düzenlenen ilim meclislerine katılmayı hatırlatırız. Böylece oruç ile ilgili hükümleri ve diğer öğrenilmesi zarûri olan ilimleri öğrenirsiniz.
Müslüman kardeşlerim! Şunu da bilin ki, Allâh sizlere büyük bir husus olan O’nun Peygamberine ﷺ salât ve selâm getirmeyi emretmiştir.
Allâh’ım! Efendimiz İbrâhîm’in ve İbrâhîm’in Âl’inin mertebelerini yücelttiğin gibi Peygamber Efendimiz Muḥammed’in ve Muḥammed’in Âl’inin mertebelerini yücelt. Şüphesiz Sen kâmil Kudret ve Rahmet ile vasıflanansın ve övülmeye layıksın.
Allâh’ım! Efendimiz İbrâhîm’e ve İbrâhîm’in Âl’ine bereket verdiğin gibi Peygamber Efendimiz Muḥammed’e ve Muḥammed’in Âl’ine bereket ver. Şüphesiz Sen kâmil Kudret ve Rahmet ile vasıflanansın ve övülmeye layıksın.
Allâh-u Teâlâ şöyle buyurmuştur:
﴿يا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُـوا رَبَّكُـمْ إِنَّ زَلْزَلَةَ السَّاعَةِ شَىْءٌ عَظِيمٌ (1)يَوْمَ تَرَوْنَها تَذْهَلُ كُلُّ مُرْضِعَةٍ عَمَّا أَرْضَعَتْ وَتَضَعُ كُلُّ ذَاتِ حَمْلٍ حَمْلَهَا وتَرَى النَّاسَ سُكارَى وَمَا هُمْ بِسُكَارَى وَلكنَّ عَذَابَ اللهِ شَدِيدٌ(2) ﴾
El-Ḥacc suresi, 1. ve 2. ayetleri
Manası: Ey insanlar! Rabbinize karşı takva sahibi olun! Çünkü kıyamet sarsıntısı çok büyük bir şeydir. Onu gördüğünüz gün, eğer emzikli bir kadın olsaydı emzirdiği çocuğu unuturdu ve eğer gebe bir kadın olsaydı çocuğunu düşürürdü. İnsanları adeta sarhoş bir halde görürsün. Oysa onlar sarhoş değillerdir; fakat Allâh’ın azabı çok şiddetlidir!
Dua:
Allâh’ım Senden dilekte bulunuyoruz dualarımızı kabul eyle. Allâh’ım günahlarımızı ve hatalarımızı bağışla. Allâh’ım! Bize dünyada iyilik ve güzellik, ahirette de iyilik ve güzellik ver. Bizi cehennem azabından koru. Allâh’ım kusurlarımızı, ayıplarımızı setreyle. Âmîn.
Kâmet getir!