Hamd Allâh’adır. O’na hamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Şehadet ederim ki Allâh’tan başka İlâh yoktur. O; tektir, ortağı yoktur. O’nun zıddı ve dengi yoktur. O’nun benzeri yoktur. O’nun mekanı yoktur. O’ndan başka Yaratıcı yoktur. Yine şehadet ederim ki efendimiz, sevgilimiz, yücemiz, rehberimiz ve gözümüzün nûru Muhammed ﷺ O’nun rasûlü ve en sevgili kuludur. O ﷺ, risaleti tebliğ etmiş, emaneti yerine getirmiş ve ümmete nasihatta bulunmuştur. Allâh, onu diğer peygamberleri mükâfatlandırdığı şeylerden daha fazlası ile mükâfatlandırsın. Allâh’ın salât ve selâmı efendimiz Muhammed’e ve diğer peygamberlere olsun.
Mü’min kardeşlerim, sizlere ve kendime her şeye kadîr olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı tavsiye ederim.
Allâhu Teâlâ azîz kitabında şöyle buyurmuştur:
﴿قُلْ تَعَالَوْا أَتْلُ مَا حَرَّمَ رَبُّكُمْ عَلَيْكُمْ أَلَّا تُشْرِكُوا بِهِ شَيْئًا وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا وَلَا تَقْتُلُوا أَوْلَادَكُمْ مِنْ إِمْلَاقٍ نَحْنُ نَرْزُقُكُمْ وَإِيَّاهُمْ وَلَا تَقْرَبُوا الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَ وَلَا تَقْتُلُوا النَّفْسَ الَّتِي حَرَّمَ اللَّهُ إِلَّا بِالْحَقِّ ذَلِكُمْ وَصَّاكُمْ بِهِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ 151﴾
Manası: (Ey Muhammed!) De ki: “Gelin, Rabbinizin size haram kıldığı şeyleri okuyayım: O’na hiç bir şeyi ortak koşmayın. Anaya babaya iyi davranın. Fakirlik endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Sizi de onları da biz rızıklandırırız. Fuhuş olan çirkinliklere, bunların açığına da gizlisine de yaklaşmayın. Allah’ın dokunulmaz kıldığı nefsi haksız yere öldürmeyin. İşte size Allâh bunu emretti ki aklınızı kullanasınız.” (El-En’âm suresi, 151. ayet)
Bu ayet-i kerîme’de Rabbimiz haram kıldığı hususları beyan etmektedir. Allâh’a ortak koşmak en büyük günah olduğu için diğer haram olan hususlardan daha önce zikredilmiştir. Mutlaka Allâh’tan başkasına ibadet eden helak olur, amelleri geçersiz ve kaybedenlerden olur. Aynı şekilde küfrün bütün çeşitleri. Örneğin Allâh’ı yaratıklara benzetmek gibi veya Allâh, Rasulleri, Kitapları, Melekleri, Dini ile alay etmek. Kim bunların üzerinde ölürse ebediyen cehennem ateşinde kalacaktır.
Allâhu Teâlâ şöyle buyurmuştur:
﴿وَلَا تَقْتُلُوا النَّفْسَ الَّتِي حَرَّمَ اللَّهُ إِلَّا بِالْحَقِّ﴾
Manası: “Allâh’ın dokunulmaz kıldığı nefsi haksız yere öldürmeyin.”
İşte bu ayet-i kerîmede öldürülmesi haram kılınan insanı haksız olarak öldürmenin ne kadar büyük bir suç olduğunun beyanı vardır. Öldürülmesi haram kılınan insanı haksız olarak öldürmek şirk’ten, yani Allâh’a ortak koşmaktan sonra en büyük günahtır. Hatta Rasûlullâh ﷺ, bir Müslümanı haksız yere öldürmenin günahını küfre benzetmiştir. Rasûlullâh ﷺ, şöyle buyurmuştur:
سِبَابُ المُسْلِمِ فُسُوقٌ وَقِتَالُهُ كُفْرٌ اﻫ
Manası: “Müslümana sövmek fasıklık ve onu öldürmek küfre benzer.”
Ve “…ve onu öldürmek küfre benzer” sözünün manası Müslümanı mürted eden küfür değildir, ancak manası küfre benzeyen büyük bir günahtır. Müslümanın Allâh nezdindeki hürmeti çok yücedir. Veda haccında Bayram gününde Rasûlullâh ﷺ ashaba sorduğu sorular hakkındaki sözünü benimle dinleyin: Rasûlullâh ﷺ mealen “Acaba, aylardan hangi ayın hürmeti daha yüce olduğunu biliyor musunuz?” diye sorunca “Bu bizim ayımız!” dediler. “Beldelerden hangi beldenin hürmeti daha yüce olduğunu biliyor musunuz?” diye mealen sordu. Onlar da “Bu bizim beldemiz” dediler. “Günlerden hangi günün hürmeti daha yüce olduğunu biliyor musunuz?” diye mealen sordu. Onlar da “Bu bizim günümüz!” diye cevap verdiklerinde, şöyle buyurdu:
فَإِنَّ اللهَ تباركَ وتعالَى قَدْ حَرَّمَ عليكُمْ دِماءَكُمْ وَأَمْوَالَكُمْ وَأَعْراضَكُمْ إِلا بِحَقِّها كَحُرْمَةِ يَومِكُمْ هذَا في بَلَدِكُمْ هذَا في شَهْرِكُمْ هذَا اﻫ
Manası: “Hiç şüphesiz Allâhu Tebâreke ve Teâlâ sizin kanlarınız, mallarınız ve namuslarınızı birbirinize dokunulmaz kıldı onlar aynı bu günün, bu ayın ve bu beldenin hürmeti gibidir.”
Allâhu Ekber Allâhu Ekber
Rasûlullâh ﷺ mealen şöyle buyurdu: “Müslümanın kanı, malı ve namusu diğer Müslümanlara haramdır.” Rasûlullâh ﷺ bu şekilde buyurmuştur ve bu günlerde bazı insanlar bunu umursamazlar … Müslümanı öldürüyorlar sanki bunda hiç bir şey yokmuş gibi … Müslümanın malını gasp ediyorlar sanki kendilerine mübahmış gibi … Bir Müslümanın namusuna dokunuyorlar sanki hürmeti yokmuş gibi … Dikkat edin -ey Müslüman kardeşlerim- Rasûlullâh ﷺ şöyle buyurmuştur:
لزوالُ الدنيا أَهْوَنُ عندَ اللهِ مِنْ قَتْلِ رَجُلٍ مُسْلِم اﻫ
Manası: “Allâh nezdinde dünyanın sona ermesi bir Müslümanı öldürmekten daha hafiftir.”
Allâh Teâlâ şöyle buyurmuştur:
﴿ وَمَنْ يَقْتُلْ مُؤْمِنًا مُتَعَمِّدًا فَجَزَاؤُهُ جَهَنَّمُ خَالِدًا فِيهَا وَغَضِبَ اللَّهُ عَلَيْهِ وَلَعَنَهُ وَأَعَدَّ لَهُ عَذَابًا عَظِيمًا 93﴾
Manası: “Kim bir mümini kasden dini için veya bunu helal kıldığı için öldürürse, cezası içinde ebedî kalıcı olmak üzere cehennemdir. Allâh ona gazabetmiş ve lânet etmiştir. Ve ona büyük bir azap hazırlamıştır.” (En-Nisâ’ suresi, 93. ayet) Allâh ona gazabetmiş ve lânet etmiştir. Ve ona büyük bir azap hazırlamıştır. İşlemiş olduğu günah’ın büyüklüğünden dolayı onun azabı cehennemde çok büyük ve uzun olacaktır eğer Müslümanı öldürmeyi helal görmeyip onu imanından ötürü öldürmediyse. Aksi hâlde –Allâh korsun- dinden çıkar, bir daha çıkmamak üzere ebediyen cehennemde kalır.
Müslüman kardeşlerim! Cinayetin çoğalması kıyamet gününün alametlerindendir. İmam Buhari Ebû Hureyre’den radıyallâhu anhu “Sahih”inde Rasûlullâh’ın ﷺ şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
لا تَقُومُ السَّاعَةُ حتَّى يُقْبَضَ العِلْمُ وتَكْثُرَ الزَّلازِلُ ويَتَقارَبَ الزَّمانُ وتَكْثُرَ الفِتَنُ ويَكْثُرَ الهَرْجُ وَهُوَ القَتْلُ اﻫ
Manası: “İlim kalkmadıkça, depremler çoğalmadıkça, zaman çabuk geçmedikçe, fitneler ve cinayetler çoğalmadıkça kıyamet kopmaz.”
Ey akıllı olan! Allâh’ın haram kıldığı hususlardan uyarılmış ol ve onların akibetinden ve getireceği azabından kork! Akıllı insan Allâh’ın emirlerine imtisal eden ve Allâh’ın yasaklarından kaçınan insandır. Müslümanın kanından, namusundan, ve malından sakın! Şu ayet-i kerîme’ye tâbi ol:
﴿ ذَلِكُمْ وَصَّاكُمْ بِهِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ 151﴾
Manası: İşte Allâh size bunu emretti ki aklınızı kullanasınız.” (El-En’âm suresi, 151. ayet)
Allâhu Teâlâ bizi sevdiği ve razı olduğu şeylerde muvaffak kılıp bizi helaka götürecek hususlardan korusun.
Sizler ve kendim için Allâh’a istiğfar ederim.
İkinci Hutbe:
Hamd Allâh’adır. O’na hamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Allâh’ın salât ve selâmı efendimiz Muhammed’eﷺ ve diğer peygamberlere olsun. Allâh müminlerin vâlidelerinden, âl’den ve raşit halifeler Ebûbekir, Ömer, Osman ve Ali, rehber imamları Ebû Hanîfe, Mâlik, eş-Şafiî ve Ahmet ve sâlih evliyalardan razı olsun.
Sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı tavsiye ederim.
Ey iman eden kardeşlerim, sizleri uyarmak istediğimiz bir söz de birçok insanın söylediği “Resûlullâh’ın ﷺ şöyle dedi sözüdür. O sözde şudur:
“الخَلْقُ كلُّهُمْ عِيَالُ اللهِ” “El-Halku kulluhum iyâlullâh” Bu söz, Resûlullâh’dan ﷺ sahih olarak rivayet edilmemiştir ve “عِيَال” “iyâl” kelimesinin “Evlatlar” olarak kullanılması Arap dilinde yer almamaktadır. Bu hadiste geçen “iyâl” kelimesini “evlatlar” olarak yorumlayan kimse haşa şöyle demiş olur; “Yaratılmışların hepsi Allâh’ın evlatlarıdır.” Bunu söyleyen kimse, küfre girmiş İslam dininden çıkmış olur. Çünkü bu kimse El-İhlâs Suresi’ndeki şu ayeti yalanlamış olur:
﴿لَمۡ يَلِدۡ وَلَمۡ يُولَدۡ ٣﴾
“O doğurmamış ve doğurulmamıştır.” Bu durumda ona, bu sözünden vazgeçmesini ve İslam’a geri dönme niyetiyle Kelime-i şehadeti söylemesini söyleriz. Bir kimse için “iyâli” Arapça dilinde, onun geçimini sağladığı kimseler anlamına gelir. El-Münavi, “Camiu’s-Sağîr” adlı eserinde bu hadisi şöyle açıklamıştır: “Allâh’ın iyâli” yani “Allâh’a muhtaç olanlardır” demiştir.
Şunu da bilin ki Allâh sizlere büyük bir husus olan O’nun peygamberine ﷺ salât ve selâm getirmek ile emretmiştir.
اللهُمَّ صَلِّ على سيّدِنا محمَّدٍ وعلَى ءالِ سَيِّدِنا محمدٍ كما صلَّيتَ على سيدِنا إبراهيمَ وعلى ءالِ سيِّدِنا إبراهيمَ وبَارِكْ عَلَى سيدِنا محمَّدٍ وعلَى ءالِ سيدِنا محمدٍ كمَا باركتَ على سيدِنا إبراهيمَ وعلَى ءالِ سيدِنا إبراهيمَ إِنَّكَ حَمِيدٌ مجيدٌ
Allâhu Teâlâ şöyle buyurmuştur:
﴿يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ ٱتَّقُواْ رَبَّكُمۡۚ إِنَّ زَلۡزَلَةَ ٱلسَّاعَةِ شَيۡءٌ عَظِيم ١ يَوۡمَ تَرَوۡنَهَا تَذۡهَلُ كُلُّ مُرۡضِعَةٍ عَمَّآ أَرۡضَعَتۡ وَتَضَعُ كُلُّ ذَاتِ حَمۡلٍ حَمۡلَهَا وَتَرَى ٱلنَّاسَ سُكَٰرَىٰ وَمَا هُم بِسُكَٰرَىٰ وَلَٰكِنَّ عَذَابَ ٱللَّهِ شَدِيد ٢﴾
Manası: “Ey insanlar! Rabbinize karşı takva sahibi olun! Çünkü kıyamet sarsıntısı çok büyük bir şeydir. (1) Onu gördüğünüz gün, eğer emzikli bir kadın olsaydı emzirdiği çocuğu unuturdu ve eğer gebe bir kadın olsaydı çocuğunu düşürürdü. İnsanları adeta sarhoş bir halde görürsün. Oysa onlar sarhoş değillerdir; fakat Allâh’ın azabı çok şiddetlidir! (2)“ (el-Hacc, 1. ve 2. ayet)
Dua:
Allâh’ım Senden dilekte bulunuyoruz dualarımızı kabul et. Allâh’ım günahlarımızı ve hatalarımızı bağışla. Allâh’ım! Bize dünyada iyilik ve güzellik, ahirette de iyilik ve güzellik ver. Bizi cehennem azabından koru. Allâh’ım kusurlarımızı, ayıplarımızı setreyle. Âmin.
Allâh’ın kulları! Allâh şüphesiz adaleti, ihsanı, yakınlara bakmayı emreder; hayasızlığı, fenalığı ve haddi aşmayı yasaklar. Düşünesiniz diye size öğüt verir. Farzları eda edin ve günahlardan kaçının! Allâh’tan mağfiret dileyin ve O’na tevekkül edin! Müttaki olun, Allâh üzüntünüzü ve sıkıntınızı kaldırır. Kamet getir!