Ḥamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Şehadet ederim ki Allâh’tan başka İlâh yoktur. O, tektir, ortağı yoktur. O’nun zıddı ve dengi yoktur. Her ne düşünürsek düşünelim Allâh ona benzemez. Her kim Allâh’ı yaratılmışlara has olan bir sıfatla vasfederse o Müslüman değildir. O’nun benzeri yoktur. O’nun mekânı yoktur. O’ndan başka Yaratıcı yoktur. Yine şehadet ederim ki efendimiz, sevgilimiz, yücemiz, rehberimiz ve gözümüzün nuru Muḥammedﷺ O’nun Rasûlü ve en sevgili kuludur. Ey yüce Allâh’ım! Efendimiz Muḥammed’e, ﷺ onun ailesine, temiz ve pak olan ashabına ve onları güzel bir şekilde takip edenlere, Kıyamet Gününe kadar selâm ve bereket ihsan eyle.
Ey Allâh’ın kulları, sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı tavsiye ederim.
Yüce Allâh Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyurmuştur:
﴿قُلۡ بِفَضۡلِ ٱللَّهِ وَبِرَحۡمَتِهِۦ فَبِذَٰلِكَ فَلۡيَفۡرَحُواْ هُوَ خَيۡر مِّمَّا يَجۡمَعُونَ ٥٨﴾
Manası: Söyle onlara, (sevineceklerse) Allâh’ın lutfu ve rahmetiyle, evet bununla sevinsinler; çünkü bu, onların ( Dünya malı olarak) toplayıp biriktirdiklerinden daha hayırlıdır.
İmam Beyhaki, Enes radıyallahu anhu’dan şöyle nakletmiştir: “Resûlullâh ﷺ, Medine’ye vardığında, Medineli insanların cahiliye döneminde eğlendikleri iki gün vardı. Peygamber efendimiz onlara mana olarak şöyle buyurdu: “Sizlerin cahiliye döneminde kutladığınız bu iki günü, Allâh size daha hayırlı olan iki günle değiştirdi: Kurban Bayramı ve Ramadân Bayramı.”
Hiç şüphe yok ki bayram, müminler için sevinç, mutluluk ve neşe mevsimidir. Aynı şekilde, müminlerin dünyadaki gerçek sevinci ve mutluluğu, ancak yüce Allâh’a itaatlerini tamamladıklarında gerçekleşir. Bu, onların amellerine karşılık olarak sevap kazanmalarını sağlar. Allâh’ın vaadiyle iyilik yapanların kalpleri, ahirette mükafatlarının verileceğine dair güvenle doludur.
Allâh’ın bu ümmete olan büyük lütfu ve rahmeti, cahiliye döneminde eğlence ve oyunla geçirilen iki günü zikir ve şükür günleriyle değiştirmesidir. Bu günleri dinin önemli sembollerinden kıldı. Müminler bu günlerde sevinçle dolup taşar, mutluluklarını paylaşır ve Allâh’ın kendilerine ihsan ettiği nimetler ve bereketler için şükrederler. Mübarek bayramlar, samimi kalplerde iyilik yapma ve Allâh’a itaate devam etme azmini canlandırır. Bayramlar, müminlerin kalbinde tatlı bir huzur ve ruhunda derin bir saflık bırakan iki büyük ibadetin ardından gelir. Ramadân Bayramı, hayır ve bereket ayı olan mübarek Ramadân ayının ardından gelirken, Kurban Bayramı, hacc ibadetinin en önemli günü olan Arafat’ta vakfe yapıldıktan sonraki gün, kurban kesme günü olan Zilhicce’nin 10. günüdür. Bayram, müminler arasında sevgi ve şefkat dolu anlamlarla gelir; bu da Hucurât Suresi’nde mana olarak geçen ‘’Muhakkak ki mü’minler kardeştir.’’ ayetinin anlamını açıkça gösterir. Şüphesiz ki, dindeki kardeşlik bağları, akrabalık bağlarından daha güçlüdür ve iman bağı, akrabalık ve evlilik bağlarından daha kalıcıdır.
Bayramda, farklı anne ve babalardan gelen kardeşler arasında Allâh için sevgi, yardımlaşma ve kardeşlik duygularının nasıl öne çıktığını görmek mümkündür. Aralarındaki birlik duygusunun bu büyük tezahürünü daha da güçlendirmeyi ve yaygınlaştırmayı umut ediyoruz.
Bayramda müminlerin birbirine yönelişini görüyoruz; bu sayede kalpler yücelir. Birisi kendisine kötülük edeni affederken, diğeri küslük yaşadığı kişiyle barışmak için çabalar ve herkes birbirini sevinçle ve dostça karşılar. Bayram, ne kadar çok kopuk bağı birleştirir, ne kadar çok küs ve birbirinden nefret eden kişiyi bir araya getirir. Ve nice anne babasına asi olan veya ailesine ve kardeşlerine kötü davranan kişilerin kalbi bayramın ışığıyla arınır, Rabbine tövbe ederler ve günah halinden itaate geçerler. Bayram günlerinde kardeşler, kuzenler ve yeğenler arasında aile bağlarının güçlendiğini, arkadaş ve dost ziyaretlerinin arttığını görürüz. Bu ziyaretler kalpleri neşeyle doldurur, içlerindeki kini yok eder ve böylece düşmanlıklar sona erer, uzun zamandır birçok kişinin kalbinde yer eden kin yok olur. Birisi babasının elini öperken, diğeri annesinin ayağını öper ve onların rızasını ister. Bir başkası kardeşine sarılır, bir diğeri ise bozulan ilişkisini düzeltmek için dostuyla barışır. Şüphesiz ki, bunların hepsi toplumumuzda tekrar tekrar yenilenmesi gereken güzelliklerdir, böylece birçok insanın ilişkilerini kaplayan pas temizlenir.
Peygamberimiz Muḥammed ﷺ, bize her türlü iyiliği gösterdi, her türlü fazilete teşvik etti ve nefislerimizi düzeltip doğru yola yönelmemiz için bizi çağırdı. Onun izinden gitmeye, rehberliğini bayramda ve her gün hayatımıza taşımaya ne kadar da muhtacız.
Bayramın anlamı sadece yeni kıyafetler giymek, Doğu ve Batı modasının en son trendlerine göre alışveriş yapmak ya da bu günde en büyük amacımızın dinlenmek ve gezmek amacıyla eğlence gezilerine çıkmak değildir. Hayatın bu cazibelerine kapılmadan, bayramın bize öğrettiği değerli ilkeleri anlamamız gerekmektedir. Asıl büyük sevinç, itaatlerini artırmak ve iyiliklerini çoğaltmaktır. Yoksa insanın şık giyinmesi, yiyecek ve içeceklerde aşırıya kaçması değildir. Ve bazıları Müslüman kardeşine küsmektedir. Ebu Eyyub El-Ensari’nin Peygamber efendimizden rivayet ettiği “Müslüman’ın, Müslüman kardeşi ile üç geceden fazla küs kalması helal değildir. Bunlar karşılaştıkları zaman birbirlerinden yüzlerini çevirirler. Ama bunların en hayırlısı ilk selamı verendir.” Hadisin manası da onları caydırmamaktadır.
Ve bu hadis, bir müminin mümin kardeşiyle dünya işleri yüzünden üç günden fazla küs kalmasının haram olduğuna açıkça delalet eder. Öyle ki, iki mümin bir dünya meselesi yüzünden tartışır ve biri diğerine küser, ve bu durum belki birkaç ay, yıl hatta bazen ölene kadar sürebilir. Hatta bazıları, ölüm döşeğindeyken çocuklarına falanca kişiyle konuşmamalarını ve onun soyundan gelenlerle ilişki kurmamalarını vasiyet eder. Sanki hayattayken bununla yetinmemiş gibi, soyunu da Allâh’ın yasakladığı günaha sürüklemeye çalışır. Bu içinde yaşadığımız garip toplumda, karşılaştığımız büyük tehlikelerden biridir ve bu tehlikelerle ilim ve rehberlik yoluyla mücadele etmeliyiz.
Toplumun her kesiminden çok sayıda insanların bayram günlerini bekleyip de eğlence yerlerine ve gece kulüplerine akın ettiğini, en büyük arzularının falanca şarkıcı ya da falanca iffetsiz ve ahlaksız kişiyle buluşmak olduğunu görmekteyiz. Halbuki Ramadân ayı geçmiş, bir gün bile oruç tutmamış, Allâh için bir rekat bile namaz kılmamış, Zilhicce’nin ilk on günü geçmiş, Kurban Bayramı’nın güneşi doğmuş ve o hâlâ günahına devam etmekte ve sonra Bayram Gününde bu günahlara daha da fazla dalmaktadır.
Peki, bu kişiler bayramın hangi anlamını kavramışlardır? Ömürlerini neyle geçiriyorlar? Bayram, aslında imanın sembollerinden biridir ve yüce Allâh’ı yüceltmek ve O’na verdiği nimetlere karşılık şükretmek demektir. Mümin, sabahın erken saatlerinde tekbirler getirerek camiye gider; Allâh-u Ekber diyerek, Allâh’a çokça hamd ederek ve O’nu sabah akşam tesbih ederek, tek ve kahhar olan Allâh’a huşu içinde şu büyük tekbirler getirir.
“Allâh’tan başka ilah yoktur, O, vaadini gerçekleştirdi, kuluna yardım etti, ordusunu yüceltti ve düşmanları tek başına yendi.” Sonra Peygamber Efendimize ﷺ , ailesine, eşlerine ve sahabelerine salat eder, mümin olan anne babası için af diler, ardından bayram namazının iki rekatını kılar ve hutbeyi dinler. Daha sonra duyduğu öğütleri uygulamak için dışarı çıkar, saçma sapan şeylerden ve kötülüğü emreden nefsinin arzularından da uzak durur.
Ve ne kadar güzel olur ki hepimiz tek bir yürek olsak, kendimiz için istediğimiz iyilikleri birbirimiz içinde istesek. Enes radıyallâhu anhudan rivayet edildiğine göre, Peygamber efendimiz ﷺ mana olarak şöyle buyurmuştur: “Sizden biriniz, kendisi için istediğini kardeşi için de istemedikçe imanı kamil olmaz.” (Buhari). Yani bu kişinin imanı bu sıfat üzerine oluncaya dek kamil olmaz.
Bayram, Müslümanları iyilikle, imanla, merhametle buluşmaya çağırır.
Bayram, küsleri barıştırmak ve özellikle akrabaları ziyaret etmek için çağırır.
Sizler ve kendim için Allâh’tan bağışlanma dilerim.
İkinci hutbe
Ḥamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Allâh’ın salât ve selâmı efendimiz Muḥammed’e ﷺ ve diğer peygamberlere olsun.
Sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı tavsiye ederim.
Ey iman kardeşlerim! Hacılar, bugün yılın en faziletli günü olan Arefe Günü’nü bekliyorlar. İmam Tirmizî ve diğerlerinin rivayet ettiği üzere, Resûlullah ﷺ bir hadis-i şerifinde mana olarak bu gün hakkında şöyle buyurmuştur: “Arefe günü yapılan dua, en faziletli duadır. Ben ve benden önceki peygamberlerin söylediği en faziletli söz de, ‘Lâ ilâhe illallâh vahdehû lâ şerîke leh, lehu’l-mulk ve lehu’l-ḥamd ve huve alâ kulli şey’in kadîr’ sözüdür.”
Arefe günüde, hacı olmayanlar için oruç tutmak tavsiye edilmiştir. Resûlullâh ﷺ, mana olarak Arefe günü oruç tutmanın “Geçen yılın ve gelecek yılın günahlarına kefaret olacağını” buyurmuştur. Ancak hacılar için bu günde oruç tutmamak, iftar etmek daha faziletlidir. Bunun yerine, bol bol dua etmek, tehlil getirmek ve Kur’ân okumak bu mübarek mekânda hacının vazifesidir.
Ey Allâh’ım! Hac görevini yerine getirenleri, kutsal Beytullâh’ı ziyaret edenleri evlerine sağ salim ve bereketle döndür. Bize de hacc ve umre yapmayı ve sevgili Peygamberimiz Muḥammed Mustafa’yı (sallallâhu aleyhi ve sellem) ziyaret etmeyi nasip et. Ey Allâh’ım! Müslümanlara lütfunla muamele et, onları üzen her şeyden koru, korktukları kötülüklerden uzak tut, sıkıntılarını gider, hastalarına şifa ver ve vefat eden müminlere rahmet eyle. Ey Allâh’ım! Nimetlerinin yok olmasından, sağlığımızın bozulmasından, ani cezalarından ve her türlü gazabından sana sığınırız. Ey Allâh’ım! Önceden yaptıklarımızı, ertelediklerimizi, gizlediklerimizi, açıkladıklarımızı ve senin bizden daha iyi bildiğin günahlarımızı affet. Sen öne geçirensin, geriye bırakansın ve Sen her şeye kadîrsin. Ey Allâh’ım! Fayda vermeyen ilimden, korkmayan kalpten, doymayan nefisten ve kabul edilmeyen duadan sana sığınırız. Ey Allâh’ım! Helalinle bizi haramından uzak tut ve lütfunla bizi Senden başkasına muhtaç etme.
Ey Allâh’ın kulları! Allâh adaleti, iyiliği ve akrabaya yardım etmeyi emreder; hayâsızlıktan, kötülükten ve zulümden men eder. O, düşünüp öğüt alasınız diye size öğüt verir. İkamet getir