ALLÂH-U TEÂLÂ’NIN BELİRLİ ON ÜÇ SIFATI

Muhakkak ki hamd Allâh’adır. Ona hamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Şehadet ederim ki Allâh’tan başka İlâh yoktur; O tektir, ortağı yoktur. Yine şehadet ederim ki efendimiz Muhammed O’nun kulu ve rasûlüdür. Allâh’ın salât ve selâmı Efendimiz Muhammed’e ve gönderilmiş olan bütün rasûllere olsun.

Mümin kardeşlerim, sizlere ve kendime her şeye kadîr yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı tavsiye ederim. Bugün sizlere Rasûlullâh’ın ﷺ sadık Müslümanlara vermiş olduğu nebevî bir müjdeyi hatırlatmak istiyorum. İmam Buhari, Sahihinde Rasûlullâh’ın ﷺ şöyle dediğini rivayet etmektedir:

فَإنَّ اللهَ حَرَّمَ عَلى النَّارِ مَنْ قالَ لا إلهَ إلا اللهُ يَبْتَغِي بِذلِكِ وِجْهَ الله

Bu hadis-i şerîf, münafık olmayıp kalbiyle inanarak ve Allâh’ın rızasını isteyerek لا إلهَ إلا اللهُ (Lâ ilâhe illallâh) diyen kimseye Allâh’ın cehennemi, yani cehennemde ebediyyen kalmayı haram kıldığını bildiriyor.

Dolayısıyla bu ve benzeri hadisler şuna delalet ederler: Kelime-i şahadeti manalarına inanarak söyleyen ve bu hal üzere ölen kişi -daha önce Allâh günahlarını affetmediği için azap görse dahi sonra- muhakkak ki cennete girecektir. Bu, Allâh’ın kullarına kereminden ve fazlındandır. Yine bu, Allâh’ı tevhîd etmenin, yani O’na hiçbir şeyi ortak koşmamanın ve Rasûlünü ﷺ tasdik etmenin, farzların en yücesi olduğunun beyanıdır.

Rasûlullâh ﷺ şöyle buyurmuştur:

يَخْرُجُ مِنَ النَّارِ مَنْ قالَ لا إلهَ إلا اللهُ وَفي قَلْبِهِ وَزْنُ ذَرَّةٍ مِنْ إيمانٍ

İmam Buhari rivayet etmiştir.

Manası: Kalbinde zerre miktarı iman bulunup لا إلهَ إلا اللهُ ‘Lâilâhe illellâh.’ diyen cehennemden çıkacaktır.

Bu hadis-i şerîfte kastolunan “imanın en azı”dır. Nimetlerden iman nimeti ne yücedir! Kelimelerden tevhîd kelimesi ne de mühimdir! Bu kelime, kâfirin İslâm dinine girmesi için manasına inanarak söylemesi farz olan kelimedir. Nedir bu kelimenin manası ey Mümin kardeşlerim!?. Alimler dediler ki: Allâh’tan başka ilâh olmadığına şehadet etmenin manası, icmalen Allâh’tan başka hakkıyla ibadet edilecek olmadığını, yani Allâh’tan başka hiçkimsenin ibadet edilmeye, yani tezellülün son derecesine müstehak olmadığını dil ile itiraf edip buna kalp ile itikat etmektir. İşte bu güzel kelimenin manası budur. Rasûlullâh ﷺ bu kelime hakkında şöyle buyurmuştur:

أَفْضَلُ ما قُلْتُ أنا والنَّبِيُّونَ مِنْ قَبْلِي لا إلهَ إلا اللهُ

İmâm Mâlik el-Muvatta adlı kitabında rivayet etmiştir.

Manası: Ben ve benden önceki peygamberlerin söylediği en faziletli söz şudur: لا إلهَ إلا اللهُ (Lâilâhe illellâh).

Mümin kardeşlerim, bu tevhid kelimesi lafız olarak kısa bir kelime olmasına rağmen her mükellefin; yani kendisine İslâm’ın çağrısı ulaşmış, akıl sahibi ve baliğ olan herkesin mutlaka bilmesi gereken önemli meseleleri kapsar. Kur’ân-ı Kerîm’de ya lafız ya da mana olarak zikri çok kez tekrarlanmış ve Rasûlullâh’ın ﷺ ashabına çokça zikrettiği Allâhu Teâlâ’nın on üç sıfatının isbatı da bu meselelerdendir. Allâh’ın sıfatları başlangıcsız ve sonsuzdur. Bu sıfatlardan bir tanesini inkar eden ne Müslümandır ne de Mümindir. Bundan dolayı alimler kitaplarında her mükellefin bu sıfatları bilimesinin farz-ı ayn olduğunu söylemişlerdir. Nedir bu sıfatlar!?.

Şeyh Muhammed bin Aşir “el-Murşid’ul-Muîn Alâ ed-Darûriyyi Min İlm’id-Dîn.” adlı kitabında şöyle demiştir:

“Aklen bilinmesi gerekir ki: Allâh vardır, varlığının başlangıcı yoktur. O, fâni olmaz ve hiçbir şeye muhtaç değildir. Yaratıklarına benzemez. Zatında, sıfatlarında ve fiillerinde tektir. Yine aklen bilinmesi gerekir ki: Allâh; kudret, irâde, ilim, hayât, sem’, kelâm ve basar ile mevsûftur.”

Mümin kardeşim, Allâhu Subhânehu ve Teâlâ başlangıçsız ve sonsuz olarak vardır; varlığında hiçbir şüphe yoktur. Allâhu Teâlâ yüce kitabında şöyle buyuruyor:

﴿أَفِى اللهِ شَكٌّ﴾

İbrâhîm Sûresi, 10. Âyet

Bu ayet-i kerîme Allâh’ın varlığında şüphe olmadığını bildiriyor. O Subhânehu vardır ve sonradan var olanlara benzemez. O, keyfiyetsiz ve mekânsız olarak mevcuttur.

Allâhu TeâEl-Kidem (el-Ezeliyyetu) sıfatı ile mevsûftur. Yani Allâh’ın varlığının başlangıcı yoktur. Ondan başka her şeyin başlangıcı vardır. Onları Allâh yaratmıştır, yani yoktan var etmiştir. Allâhu Subhânehu ve Teâlâ’nın ise başlangıcı yoktur.

Allâhu Teâlâ şöyle buyuruyor:

﴿هُوَ الأَوَّلُ وَالآخِرُ﴾

El-Hadîd Sûresi, 3. Âyet

Manası: O, el-Evvel ve el-Âḣir’dir.

Yani varlığının başlangıcı olmayan sadece Allâh’tır; ezelî olmakta ortağı yoktur.

O, el-Âir’dir. Yani varlığının sonu yoktur; hakkında yokluğa, fenaya ve zevale uğramak aklen imkansızdır. Allâh’ın bâkî olması zatîdir; O’nun bâkî olmasını hiçkimse O’na has kılmamıştır; fakat cennet ve cehennem gibi Allâh’tan başka bir şeyin bâkî kalması ise zâtı ile yani kendi varlığı ile değil; Allâhu Subhânehu ve Teâlâ’nın bunu onlara has kılmasıyladır. Allâh, el-İrâdeh sıfatı ile mevsûftur. Bu, meşiyet yani dileme demektir. Allâh’ın ezelde var olmasını dilediği, var olmasını dilediği vakitte vücuda gelir; ezelde var olmasını dilemediği ise vücuda gelmez. Rasûlullâh ﷺ şöyle buyurmuştur:

ما شاءَ اللهُ كانَ وما لَمْ يَشَأْ لَمْ يَكُنْ

Ebû Dâvud rivayet etmiştir.

Manası: Allâh’ın dilediği olur; dilemediği ise olmaz.

Dolayısıyla şer olsun hayır olsun, taat olsun masiyet olsun, nimet olsun bela olsun varlığa gelen her şey Allâh’ın meşiyeti, takdiri ve iradesi ile var olur. Allâh’ın diğer sıfatları gibi iradesi de (dilemesi) değişmez; çünkü değişmek yaratıkların sıfatlarındandır.

Allâhu Subhânehu ve Teâel-Kudrah sıfatı ile mevsûftur. O, her şeye kadîrdir; hiçbir şey onu aciz kılamaz, dilediğinin olmasını hiç kimse engelleyemez ve hiç kimsenin yardımına muhtaç değildir. Allâhu Teâlâ şöyle buyuruyor:

﴿وَهُوَ عَلى كُلِّ شىءٍ قَدِيرٌ﴾

El-Mulk Sûresi, 1. Âyet

Manası: O, herşeye kadîrdir.

Korunma ve kuvvet ancak O’ndandır. Hareket ve durgunluk ancak Allâh’ın dilemesi ve kudretiyle olur.

Allâhu Subhânehu ve Teâel-İlm sıfatı ile mevsûftur. Allâh’ın ilmi; ezelî ve ebedidîr, herşeyi kapsar, çoğalmaz ve azalmaz. Allâh, olmuş ve olacak herşeyi bilir. Ondan hiçbir şey gizli kalmaz. Allâhu Teâlâ şöyle buyuruyor:

﴿وَعِندَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لاَ يَعْلَمُهَا إِلاَّ هُوَ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ وَمَا تَسْقُطُ مِن وَرَقَةٍ إِلاَّ يَعْلَمُهَا وَلاَ حَبَّةٍ فِي ظُلُمَاتِ الأَرْضِ وَلاَ رَطْبٍ وَلاَ يَابِسٍ إِلاَّ فِي كِتَابٍ مُّبِينٍ﴾

El-Enâm Sûresi, 59. Âyet

Bu ayet-i kerîmede tüm gaybı sadece Allâh’ın bildiği; O’ndan başkasının bilmediği bildirilmektedir.

Allâhu Subhânehu ve Teâel-Hayât sıfatı ile mevsûftur. Allâh’ın hayatı, ezelî ve ebedîdir; yaratıkların hayatına benzemez; ruh, et ve kan ile değildir.

Allâhu Teâlâ hiçbir şeye ve hiç kimseye muhtaç değildir; bilakis bütün yaratıklar her an O’na muhtaçtırlar. Allâhu Teâlâ birdir; zatında, sıfatlarında ve fiilerinde ortağı yoktur. Ondan başka yaratıcı yoktur. Hakikatte O’ndan başka rızık veren yoktur.

Allâhu Teâlâ şöyle buyuruyor:

﴿وَإِلَهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ لاَّ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الرَّحْمَنُ الرَّحِيمُ﴾

El-Bakarah Sûresi, 163. Ayet

Manası: İlâhınız tek bir İlâh’tır. O’ndan başka İlâh yoktur. O, er-Rahmân’dır, er-Rahîm’dir.

Mümin kardeşlerim, Allâhu Teâlâ işiten, gören ve konuşandır. Ancak onun işitmesi kulaklar olmadan, görmesi gözler olmadan ve konuşması da ses ve harf olmadandır. Allâh’ın kelâmı ezelî ve ebedîdir; bizlerin kelamına benzemez. Allâhu Teâlâ şöyle buyuruyor:

﴿لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَىْءٌ وَهُوَ السَّمِيعُ الْبَصِيرُ﴾

Eş-Şûrâ Sûresi, 11. Âyet

Manası: Allâh hiçbir şeye benzemez. O, işiten ve görendir.

Allâh insanlara benzemez, meleklere benzemez, güneşe benzemez, aya benzemez. Allâh vardır, sonradan var olanlara benzemez, mekansız ve keyfiyetsiz mevcuttur. Aklına ne gelirse gelsin Allâh ona benzemez. Bütün bu alem; O’nun varlığına, birliğine ve sıfatlarına delalet eder. Dolayısıyla günahkar olmak ve hatta Allâh’ı inkar etmek şaşılacak şeydir; oysa ki her şey O’nun tek olduğuna delalet ediyor.

Sizler ve kendim için Allâh’a istiğfar ederim