BAZI DEPREMLERDEN VE DEPREMLERİN OLUŞMASINDA NELER OLDUĞUNU DÜŞÜNÜP İBRET ALMA

Ḥamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Şehadet ederim ki Allâh’tan başka İlâh yoktur. O; tektir, ortağı yoktur. O’nun zıddı ve dengi yoktur. O’nun benzeri yoktur. O’nun mekânı yoktur. O’ndan başka Yaratıcı yoktur. Yine şehadet ederim ki Efendimiz, sevgilimiz, yücemiz, rehberimiz ve gözümüzün nûru Muḥammedﷺ O’nun Rasûlü ve en sevgili kuludur. O ﷺ, risaleti tebliğ etmiş, emaneti yerine getirmiş ve ümmete nasihatte bulunmuştur. Allâh, onu diğer Peygamberleri mükâfatlandırdığı şeylerden daha fazlası ile mükâfatlandırsın. Salât ve selâm Allâh’ın kulu ve Rasûlü olan Peygamber efendimiz Muḥammed’e, âl’ine, ashabına ve onlara iyilikte tabi olanlara olsun.

Mü’min kardeşlerim! Sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı tavsiye ederim.

Allâh-u Teâlâ yüce kitabında şöyle buyuruyor:

﴿وَٱتَّقُواْ يَوما تُرجَعُونَ فِيهِ إِلَى ٱللَّهِ ثُمَّ تُوَفَّىٰ كُلُّ نَفس مَّا كَسَبَت وَهُم لَا يُظلَمُونَ ٢٨١﴾

Manası: Öyle bir günden korkunuz ki, o gün Allâh’a hesap vereceksiniz. Sonra da herkese hak ettiği eksiksiz verilecek ve hiç kimse haksızlığa uğramayacaktır. (El-Bakarah suresi, 281. Ayet)

Allâh-u Teâlâ başka bir ayeti kerimede şöyle buyuruyor:

﴿وَمَا نُرسِلُ بِٱلأيَٰتِ إِلَّا تَخوِيفا ٥٩﴾

Manası: Oysa biz ayetleri korkutmak için göndeririz.

İmam Katedeh Allâh’ın insanları, düşünsünler, geri dönsünler veya ibret alsınlar diye ayetlerinden dilediği şeylerle korkuttuğunu bildirdi.

O halde ey insanlar, Rabbinizden korkun zira Allâh-u Teâlâ bize korku alametlerini yavaş yavaş göstermeye devam etmekte bunlar da güneş, ay tutulmaları, volkanlar, tsunamiler, depremler ve sarsıntılar… Muhakkak ki Allâh-u Teâlâ’nın bizden uzak kıldığı belalar, uğradığımız belalardan daha büyüktür. Bu sözümüzü şu ayeti kerime doğrulamaktadır.

Allâh-u Teâlâ yüce kitabında şöyle buyuruyor:

﴿وَلَنَبلُوَنَّكُم بِشَيء مِّنَ ٱلخَوفِ وَٱلجُوعِ وَنَقص مِّنَ ٱلأَموَٰلِ وَٱلأَنفُسِ وَٱلثَّمَرَٰتِ وَبَشِّرِ ٱلصَّٰبِرِينَ ١٥٥﴾.

Manası: Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile imtihan ederiz. (Ey Peygamber!) Sabredenleri müjdele!

Ayeti kerime de geçen ( بِشَيء ) sözünün manası bu musibetlerin her birinden birer parça ve bir yanı(kısmı) manasındadır. O zaman Allâh-u Teâlâ’nın bizden uzak kıldığı musibetler daha büyüktür. Allâh dileseydi yer bizi yutardı, Allâh dileseydi göğü üzerimize parça parça indirirdi, Allâh dileseydi dağlar üzerimize kapanırdı, Allâh dileseydi denizler üzerimize çökerdi. Allâh dilediğini yapar ve dilediğini yapmaya kadirdir. Ey insanlar Allâh’tan hakkıyla korkun ve deyin ki Allâh’ım bizi gazabınla öldürme ve bizi azabınla helak etme ve ondan önce bize şifa ver.

İman kardeşlerim imam Müslim ve imam Buhari müminlerin annesi olan Zeynep bint Cahş’tan (Allâh ondan razı olsun) rivayet ettiklerine göre o Resulullâh’ın bir gün yüzü kızarmış ve dehşet içinde dışarı çıkarken şunu söylediğini rivayet etti:

لا إله إلا الله ويلٌ للعرب من شرٍ قد اقترب فُتحَ اليوم من رَدمِ يأجوج ومأجوج مثل هذه وحلَّق بإصبعه الإبهام والتي تليها قالت: فقلت أَنَهلِك وفينا الصَّالحون؟ قال نعم إذا كثُر الخَبث”

Manası: Allâh‘tan başka ilah yoktur. Yaklaşan şerden vay arapların haline. Bugün yecuc ve mecuc kavminin yıkımından şu kadar miktar açılmıştır başparmak ve işaret parmağını halka şeklinde yaptı. Validemiz dedi ki: Dedim ki aramızda salihler olduğu halde helak olur muyuz? Oda dedi ki: Evet. Eğer kötülük yayılırsa.

Peygamber efendimizin ‘’ Yaklaşan şerden vay arapların haline’’ sözünün manası araplar fitne ve tedirginliğe maruz kalacaklar bundan dolayı Allâh’tan dinimiz ve dünyamız için selamet dileriz.

İmam ibn Battal Sahih-i Buhari’nin tefsirinde şöyle demiştir: Depremlerin ve ayetlerin ortaya çıkması Allâh’tan yeryüzü ehline bir korku niteliğindedir.

Allâh-u Teâlâ yüce kitabında şöyle buyuruyor:

﴿وَمَا نُرسِلُ بِٱلأيَٰتِ إِلَّا تَخوِيفا ٥٩﴾

Manası: Oysa biz ayetleri korkutmak için göndeririz.

Efendimiz Ömer (radıyallâhu anh) zamanında Medine’de deprem oldu ve dedi ki: Ey Medine halkı! Yapmış olduklarınız ne kadar da hızlıydı. Allâh’a yemin olsun ki eğer tekrar olursa sizin aranızdan çıkacağım. Yani insanların günahlarının sebebiyle genel olarak inen beladan kendisine bir şeyin isabet etmesinden korktu. Muhakkak ki Allâh, El-Enfal Suresi’nde şöyle bildirdi:

﴿وَٱتَّقُواْ فِتنَة لَّا تُصِيبَنَّ ٱلَّذِينَ ظَلَمُواْ مِنكُم خَاصَّة وَٱعلَمُواْ أَنَّ ٱللَّهَ شَدِيدُ ٱلعِقَابِ ٢٥﴾

Manası: Sadece içinizden zulmedenlere erişmekle kalmayacak olan bir fitneden sakının. Biliniz ki Allâh’ın azabı şiddetlidir.

Fitne ise eğer genel olursa herkes ölür ancak bu bela o anda müminler için bir temizlenme kafirler için ise bir azap olur. Bu durumda bizlerden her birimizin şu soruyu nefsine sorması elzemdir: Ben dünyamdan ahiretim için ne hazırladım. Günler ve geceler benim ömrümden nasıl geçiyor. Ne kadar da nefsime karşı israfta bulundum ve tövbe için erteleme yaptım. Durumum hakkında düşünmez miyim ve tefekkür etmez miyim. Özellikle nefsimize karşı tövbeye dönmeyi ve onu istikamet üzere taşımayı gerektiren alametler belirmiştir. İşte bizler şiddet ardına şiddeti yaşıyoruz.

Hastalık, pahalılık, savaşlar, belalar bizlerden uzak değildir. Dünya hastalığı olan genel veba olan ülkeleri fakirleştirip insanları evlere hapseden, ticarette kaybetmeyi, korkunun kişiyi yok ettiği birçok insanın ölümüne sebep olan Corona’nın eserleri ortadadır. Oradan da birkaç gün önce yeryüzünü sallayan deprem. Allâh’ım affını ve rahmetini istiyoruz.

Ey sevgili kardeşlerim

Depremden sonra hayatta kalanlar göçük altında kalanlardan öğüt alsınlar ve nefislerini islah etsinler. Allâh’a söveni, Allâh’ın diniyle alay edeni veya Allâh’ın peygamberlerinden herhangi birisine söveni, Azrail gibi Allâh’ın meleklerinden herhangi birine söveni veya mushafı pis bir yere atanı İslam’a kelime-i şehadeti getirerek girmeleri konusunda nasihat edelim. Allâh’a karşı küfürden hariç olan günahlardan birisine düşen kimse ise derhal tövbesini yapmalı ve Allâh’ın taatine dönmeli, pişmanlık duyarak ve içerisinde bulunduğu günahtan uzaklaşarak ve bir daha o günaha düşmemeye azmederek tövbesini yapmalıdır. Eğer kaza namazı varsa veya kaza orucu varsa bir an evvel geciktirmeden kazalarını yerine getirmelidir. Eğer kardeşine zulmettiyse ondan helallik istemede ve hakkını geri vermede acele etsin. Ey kardeşim! Din ilminden zaruri olanı Allâh’ın sana farz kıldığını öğrenmek için hızlı bir şekilde harekete geç.

Ne mutlu başkasına ibret olmadan önce başkasından ibret alan kimseye ve Yüce Allâh’ın el-İsra Suresi’nde buyurduğu şu ayetin içerisine girmeyen kimseye,

﴿وَنُخَوِّفُهُم فَمَا يَزِيدُهُم إِلَّا طُغيَٰنا كَبِيرا ٦٠﴾

Manası: Onları korkuturuz. Bu korkutma onları ancak büyük bir isyandan başka bir şey artırmaz.

Gafil kimse dalaletinde kalır herhangi bir ayetle veya ibretle ibretlenmez. Allâh’tan bizleri gafillerden kılmamasını niyaz ederiz. İmam Buhari’nin Abdullah bin Mesud radıyallâhu anu’dan rivayet ettiğine göre o şöyle demiştir: Mümin günahlarını, üzerine düşmesinden korktuğu dağın altında oturan kimseye benzediğini görür. Fasık ise günahlarını burnuna konmuş sineğe benzer bir halde görür. Kamil mümin korku üzerindedir günahlarının akibetinden korkar, Allâh’ın fazlı keremini ve rahmetini ister. O korku ile ümit arasındadır. Ancak kafir sanki görmüyor ve duymuyor. Ve o şu ayeti kerimede geçtiği gibidir.

﴿وَلَقَد ذَرَأنَا لِجَهَنَّمَ كَثِيرا مِّنَ ٱلجِنِّ وَٱلإِنسِ لَهُم قُلُوب لَّا يَفقَهُونَ بِهَا وَلَهُم أَعيُن لَّا يُبصِرُونَ بِهَا وَلَهُم ءَاذَان لَّا يَسمَعُونَ بِهَا أُوْلَٰئِكَ كَٱلأَنعَٰمِ بَل هُم أَضَلُّ أُوْلَٰئِكَ هُمُ ٱلغَٰفِلُونَ ١٧٩﴾

Manası: Andolsun biz, cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yarattık. Bunların kalpleri vardır ama onlarla kavrayamazlar; gözleri vardır ama onlarla göremezler; kulakları vardır ama onlarla işitemezler. Onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.

Ey Kardeşlerim! Depremin ve artçı sarsıntıların Türkiye’de ve Türkiye’ye sınırı olan Suriye’nin bazı bölgelerindeki sarsıntısının geride bıraktığına bir bakınız. Facia anında kaydedilen ses ve görüntüleri seyredin de yeryüzünün dalgalandığını, zayıfladığını, kırıldığını, kaydığını, yarıldığını, derin çukurların kendi arasında oluştuğunu görün ve “Ey Alemlerin Rabbi Tövbe ettik, hatalarımızdan döndük bizlere merhamet et” deyin. Kalpleri titreten bu sarsıntı için ibret alın ve bilin ki bu sarsıntı bizim üzerimize gelen büyük bir işarettir. Bizlerden daha büyük musibeti def eden Allâh’a hamd olsun. Ehlimizden, kardeşlerimizden ve arkadaşlarımızdan kurtulanlardan dolayı Allâh’a hamd olsun. Allâh yaralılara şifalar versin ve göçük altında kalanları kurtarsın.

Kendisiyle yeryüzünün az bir şekilde hareketlendiği, korkutan ve endişelendiren bir sarsıntıdır bu. Birçok insan yoruldular, dünya malını topladılar ve topladıklarını kısa bir süre içerisinde kaybettiler. Birçok kişi de öldü ve birçok aile evsiz kaldı. Onlar gittiler sen kaldın. Allâh’a hamd et. Onlar vefat etti senin ömründen ise hala kalan var nefeslerini iyi değerlendir. Onlar vefat ettiler seni ise Rabbin kurtardı. Öyleyse Rabbine şükret ve kıyametin sarsıntısını hatırla.

Allâh-u Teâlâ şöyle buyurmuştur:

﴿يَٰأَيُّهَا ٱلنَّاسُ ٱتَّقُواْ رَبَّكُم إِنَّ زَلزَلَةَ ٱلسَّاعَةِ شَيءٌ عَظِيم ١ يَومَ تَرَونَهَا تَذهَلُ كُلُّ مُرضِعَةٍ عَمَّا أَرضَعَت وَتَضَعُ كُلُّ ذَاتِ حَملٍ حَملَهَا وَتَرَى ٱلنَّاسَ سُكَٰرَىٰ وَمَا هُم بِسُكَٰرَىٰ وَلَٰكِنَّ عَذَابَ ٱللَّهِ شَدِيد ٢﴾

Manası: Ey insanlar! Rabbinize karşı takva sahibi olun! Çünkü kıyamet sarsıntısı çok büyük bir şeydir. Onu gördüğünüz gün, eğer emzikli bir kadın olsaydı emzirdiği çocuğu unuturdu ve eğer gebe bir kadın olsaydı çocuğunu düşürürdü. İnsanları adeta sarhoş bir halde görürsün. Oysa onlar sarhoş değillerdir; fakat Allâh’ın azabı çok şiddetlidir!

Sizler ve kendim için Allâh’a istiğfar ederim

İkinci Hutbe

Ḥamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Allâh’ın Salât ve Selâmı Efendimiz Muḥammed’eﷺ ve diğer Peygamberlere olsun.

Müslüman Kardeşlerim!

Ey peygamber efendimize tabi olanlar, (Allâh’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun), İslâmi Hayır Projeleri Cemiyeti olarak Türkiye ve Suriye’deki kardeşlerimizin başına gelen bu musibetlerinin hafifletilmesi adına katkıda bulunmak ve bağış toplamak için bir kampanya başlattık. Depremden etkilenen kişilere teslim edilecektir. Sizler Cemiyetimize vekalet vererek; bizler de orada güvenilir kişileri görevlendirmiş olacağız.-Dışarı çıktığınızda, bu amaçla kutular bulacaksınız ve Cemiyet, bu zor koşullarda yardımlarınızı hak edenlere vermek için iki ülkedeki Depremzedeler için güvenilir insanlar görevlendirdi, Sonra Cemiyet bu güvenilirlere sizlerin sadaka olarak verdiğiniz paraların bedelini vermeye sizden izin almış olacaktır. Bu nedenle sizden ricamız, Cemiyetten bu paranın kendisini teslim etme taahhüdüne girmeyin, Allâh sizi korusun, ve niyetinizi Allâh için yapmayı unutmayın. Allâh’ın Rasûlü mana olarak şöyle buyurmuştur: “Kul kardeşinin yardımında olduğu müddetçe Allâh da kulun yardımındadır. ” Sizden ricamız Cuma namazından sonra bu büyük depremde hayatını kaybeden Müslümanların gıyabi cenaze namazını kılmak için beklemenizdir.

Dua:

Allâh’ım Senden dilekte bulunuyoruz dualarımızı kabul eyle. Allâh’ım günahlarımızı ve hatalarımızı bağışla. Allâh’ım! Bize dünyada iyilik ve güzellik, ahirette de iyilik ve güzellik ver. Bizi cehennem azabından koru. Allâh’ım kusurlarımızı, ayıplarımızı setreyle. Âmîn.

Kâmet getir!