Zina tehlikeli bir hastalıktır

Ḥamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Şehadet ederim ki Allâh’tan başka İlâh yoktur. O; tektir, ortağı yoktur. O’nun zıddı ve dengi yoktur. O’nun benzeri yoktur. O’nun mekânı yoktur. O’ndan başka Yaratıcı yoktur. Yine şehadet ederim ki efendimiz, sevgilimiz, yücemiz, rehberimiz ve gözümüzün nûru Muḥammedﷺ  O’nun Rasûlü ve en sevgili kuludur. O ﷺ, risaleti tebliğ etmiş, emaneti yerine getirmiş ve ümmete nasihatta bulunmuştur. Allâh, onu diğer peygamberleri mükâfatlandırdığı şeylerden daha fazlası ile mükâfatlandırsın. Allâh’ın salât ve selâmı efendimiz Muḥammed’e ve diğer peygamberlere olsun.

Ey Allâh’ın kulları, sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı ve Rasûlü’nün yolundan gitmeyi tavsiye ederim.

Allâh-u Teâlâ yüce kitabında şöyle buyuruyor:

﴿وَلَا تَقۡرَبُواْ ٱلزِّنَىٰٓۖ إِنَّهُۥ كَانَ فَٰحِشَة وَسَآءَ سَبِيلا﴾

Manası: Zinaya yaklaşmayın, çünkü o pek çirkindir ve kötü bir yoldur. (El-İsrâ’ suresi, 32. ayet)

Allâh insanları yarattı ve onlara belirli ihtiyaçlar ve istekler verdi. Böylece insan genelde bunları elde etmeye çalışır. Allâh insana ayrıca, kendisine dünya zorluklarına ve hayat sıkıntılarına karşı yardımcı olacak birçok faydalı şeyler verdi.

Ancak Allâh insana, Allâh’ın ona vermiş olduğu faydalı şeyleri Allâh’ın vahyetmiş olduğu kurallara göre kullanmayı caiz kılmış, her isteği ve hevasına göre kullanmasına ruhsat vermemiştir. Allâh peygamberleri, insanları aydınlatmaları ve onları, dünya ve ahiretteki saadete ulaştıran şeylere yönlendirmeleri için göndermiştir. Böylece onları örnek alan, dünyada korunmuş ve ahirette kazançlı çıkanlardan olur. Allâh insanın hayatını, ona akıl nimetini vermesiyle hayvanların hayatından ayırt etmiştir. Akıl ile de insan hayır ve şer, faydalı ve faydasız şeyler arasında ayırt edebilir. Hayvanlar için ise Allâh bunu kılmamıştır. Bundan ötürü Allâh hayvanlara sorumluluk yüklememiştir. İnsanlara ise Allâh sorumluluk yüklemiştir ve böylece insanın üzerine, dünyada şeref içinde bir hayat sürdürmesi için ve ahirette Allâh’ın azabından korunması için dinin sınırlarına iltizam göstermesi farzdır.

Budur doğru davranış. Dolayısıyla bazı insanların, insanın – özellikle haram bakış, haram dokunuş ve zina hususlarında –  istek ve arzularını salıvermesine yönelik sözleri doğru davranışı yansıtmamaktadır.

Buna teşvik etmenin ne gereği var ki haceti gidermek için Allâh’ın caiz kıldığı, meşru yollar vardır. Rabbimiz evlenmeyi caiz kıldı ve bunun için esaslar ve kurallar kıldı. Böylece bir kimse, bunları güzel bir şekilde tatbik edip, kurallar çerçevesi dışına çıkmazsa, başkaların haklarına girmeden arzusunu yerine getirebilir.

Selameti isteyen dinin sınırlarında dursun ki dininde ve dünyasında korunmuş olsun. Kişi isteğine, günah işleyerek erişeceğine doğru yollarla ulaşsın. Muhakkak ki, Allâh’ın azabına sürükleyen lezzette hayır yoktur. Hayatında dinî hükümlere riayet etmeyip de hangi yoldan olursa olsun, arzusunu elde etmeye gayret edenleri İblis o çirkin günaha, zinaya sürükler. Zinanın, hayasızlıkların en tehlikelilerinden ve mahvedici günahların en büyüklerinden olması ve toplumları tehdit etmesi hususlarında şüphe yoktur. Günümüzde zina ve zinaya götüren şeyler dünyada çok yaygındır. Hattâ, utanmadan ve apaçık, doğru kuralları ihlal etmeye çağrılıyor. Hedefleri ise, genç erkek ve kızları bozmaktır. Hattâ durum öyle bir hâle geldi ki, birçok insan iffet sahibi olanlara kınayıcı bir bakışla bakar ve onları gericilik ve medeniyete ayak uydurmamakla itham eder oldular. Gençlerimizin karşısına çıkan bu ne büyük bir bela, ne büyük bir felakettir. Bu, günümüzde insanlar arasında yayılan bir hastalıktır. İmam Buhari Abdullâh bin Mesûd’dan, onun Rasûlullâh’a günahların en büyüğü hakkında sorduğunu rivayet eder. Rasûlullâh meâlen şöyle buyurmuştur: Küfür işlemek.

Sonra hangi günahın geldiğini sorduğunda Rasûlullâh meâlen şöyle buyurdu: Bir Müslüman’ı haksız yere öldürmek.

Ondan sonraki en büyük günahı sorduğunda da peygamber efendimiz meâlen şöyle cevap verdi: Komşunun eşiyle zina yapmak.

Dolayısıyla bu hadis, küfrün günahların en büyüğü olduğuna işaret etmektedir. Küfürden sonraki en büyük günah, bir Müslüman’ı haksız yere öldürmektir. Ondan sonra zina gelmektedir.

Peygamber efendimiz meâlen hususî olarak komşunun eşiyle zina yapmayı zikretti. Zira bu başka bir kadınla zina yapmaktan daha kötüdür, çünkü bunu yapan kimse hem zina yapmış hem de komşusunun hakkına girmiş oluyor. Vay insanların haklarına riayet etmeyen ve günahtan uzak durmayanların hâline.

Zina ne büyük ayıp getirdi ve nice yıkılmalara, kan akıtılmasına, ailelerin dağılmasına, çocukların birbirlerinden ayrı koyulmasına ve arkadaşların ve akrabaların uzak durmasına sebep oldu. İşte bu yüzden Allâh, bu çirkin günahı bütün şeriatlarda haram kıldı. Dolayısıyla zina, peygamberlerin ve insanların ilki olan Âdem peygamberden peygamber efendimiz Muḥammed’e kadar (Salevâtullâhi ve selâmuhû aleyhim ecma’în) hiçbir peygamberin şeriatında caiz değildi. Bütün peygamberler zinadan uyarmış ve tehlikelerini beyan etmiştir. Peygamber efendimiz zinadan korunmaya ve gençleri evliliğe teşvik etmiştir. Ayrıca Rasûlullâh ümmetine, onlara dindar, yani dinine sımsıkı sarılan ve güzel ahlak sahibi olan birisi geldiğinde, onu fakirliği veya ödeyebileceği mehrin az olması nedeniyle evlendirmeye yanaşmamanın uygun olmadığını öğretmiştir. Nitekim Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:

إِذَا جَاءَكُمْ مَنْ تَرْضَوْنَ دِينَهُ وَخُلُقَهُ فَزَوِّجُوهُ إِلَّا تَفْعَلُوا تَكُنْ فِتْنَةٌ في الأَرْضِ وَفَسَادٌ عَرِيضٌ

Manası: Size dininden ve ahlakından razı olduğunuz biri geldiğinde (yani dindar ve ahlakı güçlü olan biri geldiğinde) onu evlendirin. Bunu yapmazsanız, yeryüzünde fitne ve büyük fesat çıkar.

Bunu yapmayıp, çokça mal elde etme isteği veya insanlar arası itibarın gözetlemesinden dolayı yukarıda zikredilen sıfatlar üzere olan kişiyi evlendirmeme durumunda, dünyada fitne ve fesadın oluşma tehlikesi bulunmaktadır.

Özet olarak şu denilebilir: Hayır, dinin sınırlarına bağlı kalmaktadır. Hikmetin başı da Allâh korkusudur.

Allâh’a hamd olsun.

 

İkinci Hutbe

Hamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Allâh’ın salât ve selâmı efendimiz Muḥammed’eﷺ  ve diğer peygamberlere olsun. Allâh mü’minlerin vâlidelerinden, Âl’den ve raşit halifeler Ebû Bekir, Ömer, Osman ve Ali, rehber imamları Ebû Ḥanîfe, Mâlik, eş-Şafiî ve Aḥmed ve sâlih evliyalardan razı olsun.

Sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı tavsiye ederim.

Müslüman kardeşlerim! Şunu da bilin ki, Allâh sizlere büyük bir husus olan O’nun peygamberine ﷺ  salât ve selâm getirmeyi emretmiştir.

Müellif şöyle demiştir: Ey iman kardeşlerim! Uyarılması gereken hususlardan biri de, Mardin civarlarında bazı insanların söylediği şu sözlerdir: ‘Allâh tatlı ağzıyla şöyle dedi: Havayı kötülemeyin, ben hava olurum.’ Bu söz onların dillerinde ‘Ben o rüzgar olurum’ anlamına gelmektedir. Bu apaçık bir küfürdür ve iki tane küfür içermektedir. Birincisi, Allâh’a ağız isnat etmektir ki, Allâh böyle şeylerden münezzehtir. İkincisi ise Allâh’ı bir rüzgar olarak tasvir etmektir. Bu sözleri sarf eden kişi derhal İslam dinine girme niyetiyle Kelime-i şehadet getirmelidir.

Allâh’ım! Efendimiz İbrâhîm’in ve İbrâhîm’in Âl’inin mertebelerini yücelttiğin gibi peygamber efendimiz Muḥammed’in ve Muḥammed’in Âl’inin mertebelerini yücelt. Şüphesiz Sen kâmil Kudret ve Rahmet ile vasıflanansın ve övülmeye layıksın.

Allâh’ım! Efendimiz İbrâhîm’e ve İbrâhîm’in Âl’ine bereket verdiğin gibi peygamber efendimiz Muḥammed’e ve Muḥammed’in Âl’ine bereket ver. Şüphesiz Sen kâmil Kudret ve Rahmet ile vasıflanansın ve övülmeye layıksın.

Allâh-u Teâlâ şöyle buyurmuştur:

﴿يا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُـوا رَبَّكُـمْ إِنَّ زَلْزَلَةَ السَّاعَةِ شَىْءٌ عَظِيمٌ يَوْمَ تَرَوْنَها تَذْهَلُ كُلُّ مُرْضِعَةٍ عَمَّا أَرْضَعَتْ وَتَضَعُ كُلُّ ذَاتِ حَمْلٍ حَمْلَهَا وتَرَى النَّاسَ سُكارَى وَمَا هُمْ بِسُكَارَى وَلكنَّ عَذَابَ اللهِ شَدِيدٌ﴾

El-Ḥacc suresi, 1. ve 2. ayetleri

Manası: Ey insanlar! Rabbinize karşı takva sahibi olun! Çünkü kıyamet sarsıntısı çok büyük bir şeydir. Onu gördüğünüz gün, eğer emzikli bir kadın olsaydı emzirdiği çocuğu unuturdu ve eğer gebe bir kadın olsaydı çocuğunu düşürürdü. İnsanları adeta sarhoş bir halde görürsün. Oysa onlar sarhoş değillerdir; fakat Allâh’ın azabı çok şiddetlidir!

Dua:

Allâh’ım Senden dilekte bulunuyoruz dualarımızı kabul eyle. Allâh’ım günahlarımızı ve hatalarımızı bağışla. Allâh’ım! Bize dünyada iyilik ve güzellik, ahirette de iyilik ve güzellik ver. Bizi cehennem azabından koru. Allâh’ım kusurlarımızı, ayıplarımızı setreyle. Âmîn.

Kâmet getir!