SABIR VE MERHAMET

 Ḥamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Şehadet ederim ki Allâh’tan başka İlâh yoktur. O, tektir, ortağı yoktur. O’nun zıddı ve dengi yoktur. Her ne düşünürsek düşünelim Allâh ona benzemez. Her kim Allâh’ı yaratılmışlara has olan bir sıfatla vasfederse o Müslüman değildir. O’nun benzeri yoktur. O’nun mekânı yoktur. O’ndan başka Yaratıcı yoktur. Yine şehadet ederim ki efendimiz, sevgilimiz, yücemiz, rehberimiz ve gözümüzün nuru Muḥammedﷺ  O’nun Rasûlü ve en sevgili kuludur.  Ey yüce Allâh’ım! Efendimiz Muḥammed’e, ﷺ onun ailesine, temiz ve pak olan ashabına ve onları güzel bir şekilde takip edenlere, kıyamet gününe kadar selam ve bereket ihsan eyle.

Ey Allâh’ın kulları, sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı tavsiye ederim.

Yüce Allâh Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyurmuştur:

﴿وَلَنَبۡلُوَنَّكُم بِشَيۡء مِّنَ ٱلۡخَوۡفِ وَٱلۡجُوعِ وَنَقۡص مِّنَ ٱلۡأَمۡوَٰلِ وَٱلۡأَنفُسِ وَٱلثَّمَرَٰتِۗ وَبَشِّرِ ٱلصَّٰبِرِينَ ١٥٥ ٱلَّذِينَ إِذَآ أَصَٰبَتۡهُم مُّصِيبَة قَالُوٓاْ إِنَّا لِلَّهِ وَإِنَّآ إِلَيۡهِ رَٰجِعُونَ١٥٦﴾

Manası: Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma  ile imtihan ederiz. (Ey Peygamber!) Sabredenleri müjdele! O sabredenler ki, kendilerine bir bela geldiği zaman: “Biz Allâh’ın kullarıyız ve O’na elbette hesap vereceğiz.” derler. (El-Bakarah suresi, 155. ve 156. Ayetleri)

Allâh’ın kulları! Kendi nefsime ve size, yüce Allâh’tan korkmayı ve O’na karşı takva sahibi olmayı tavsiye ediyorum. Peygamberimizin şerefli yolunda yürümeye ve onun övülen ahlakını benimsemeye devam etmenizi öğütlüyorum. Muhakkak ki en güzel kelâm Allâh’ın kelâmıdır ve en güzel yol, Resûlullâh’ın yoludur.

Sıkıntı ve bolluk zamanlarında sabreden kullarından olanlara ne mutlu! Zira Allâh’a her durumda, her zaman ve her an itaat etmek gerekir. Ayrıca Peygamberimizin, bizlere merhametli olmayı, yardımlaşmayı ve birbirimize kenetlenmiş duvar gibi olmayı öğütlediği hadislerini hatırlatmak istiyorum. Peygamberimiz ﷺ bir hadis-i şerifin de şöyle buyurmuştur:

مَثَلُ الْمُؤْمِنِينَ في تَوادِّهِمْ وتَرَاحُمِهِمْ كَمَثَلِ الجَسَدِ الواحِدِ إذَا اشْتَكَى مِنْهُ عُضْوٌ تَداعَى لهُ سَائِرُ الجَسَدِ بِالسَّهَرِ والحُمَّى

Manası: “Müminler, birbirlerine sevgi ve merhamette tek bir beden gibidirler; bedenin bir organı rahatsızlanınca, diğer organlar da uykusuzluk ve ateş ile ona katılır.” (imam Muslim)

Yine Peygamberimiz ﷺ başka bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmuştur:

مَنْ لا يَرْحَمُ لا يُرْحَمُ

Manası: “Merhamet etmeyen merhamet bulamaz.” (imam Buhari ve Muslim)

Öyleyse, iman kardeşleri olarak birbirinize merhamet edin ve aranızda yardımlaşın.

Merhamet ve şefkatin gereği olarak, seni küçük ve zayıfken büyüten anne babana iyilik yapmalısın. Sen güçlenip büyüdükten sonra, onlar zayıflayıp yaşlandıklarında onları ihmal etmekten sakın. Anne babaya iyilik yapmak, büyük bir itaat olup, bu nedenle rızıklandırılabilirsin.

Yüce Allâh Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyurmuştur:

{وَٱخۡفِضۡ لَهُمَا جَنَاحَ ٱلذُّلِّ مِنَ ٱلرَّحۡمَةِ وَقُل رَّبِّ ٱرۡحَمۡهُمَا كَمَا رَبَّيَانِي صَغِيرا ٢٤}

Manası: Onlara merhamet ederek tevazu kanadını indir ve de ki: “Rabbim! Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara rahmet et.

Ey iman edenler! Akrabalarla ilişkileri sürdürmek, şefkatin en büyük sebeplerindendir. Onların yardım istemesinden korkarak ilişkileri ihmal etmekten sakının. Allâh Resulü ﷺ ümmetine şöyle öğüt verdi:

واللهُ في عَوْنِ العَبْدِ مَا كَانَ العَبْدُ في عَوْنِ أَخِيهِ

Manası: “Kul, kardeşine yardım ettiği müddetçe, Allâh da o kuluna yardım eder.” (imam Muslim)

Ve Peygamber efendimiz ﷺ başka bir hadis-i şerifinde şöyle buyurdu:

وَمَنْ فَرَّجَ عَنْ مُؤْمِنٍ كُرْبَةً مِنْ كُرَبِ الدُّنْيا فَرَّجَ اللهُ عَنْهُ كُرْبَةً مِنْ كُرَبِ يَوْمِ القِيَامَةِ

Manası: “Kim, müminin dünya sıkıntılarından birini giderirse, Allâh da onun kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir.” (imam Nesei)

Peygamberimiz ﷺ bizi merhamete teşvik etti, insanlara merhametli ve şefkatli olmamızı, onların ihtiyaçlarını gidermemizi emretti. Kendisi de bu tavsiyelere en çok uyan kişiydi.

Peygamberimiz ﷺ hayvanlara merhamet göstermeyi de teşvik ederdi. Bir seferinde, kedinin yemesi için yemeğin bulunduğu kabı mübarek eliyle yaklaştırmıştır. Ayrıca, susuzluktan ölmek üzere olan bir köpeği kurtaran Müslüman ama zinakar bir kadın hakkında şöyle buyurmuştur: Bu kadın, ayakkabısını çıkarıp kuyuya inmiş, ayakkabısıyla su çekerek köpeğe içirmiştir, çünkü köpek suya ulaşamıyordu ve susuzluktan toprağı yemeye başlamıştı. Bu davranışından dolayı kadının günahları bağışlanmıştır. Ey iman edenler! Bu kadın merhamet duygusuyla hareket etti, ayakkabısıyla su çekip köpeğe verdi ve onu kurtardı. Peygamberimiz ﷺ, bu kadının köpeğe su verdiği için bağışlandığını bildirdi. Eğer bu, bir köpek için böyleyse, çaresiz bir insanı, aç birini, ihtiyaç sahibi ya da kaybolmuş birini veya hasta birini kurtarmak için yapılan iyiliklerin sevabı nasıl olur?

Ey kardeşlerim! Merhamet aramızdan kaldırılırsa helak oluruz. Bu yüzden birbirinize merhamet edin, yardımlaşın ve birbirinize destek olun. Peygamberimiz ﷺ, Rabbinden naklettiği kutsi bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:

حَقَّتْ مَحَبَّتِي لِلْمُتَبَاذِلِينَ فِيَّ اهـ

Manası: “Benim rızam, birbirine cömert davrananlaradır.” (imam Buhari ve Muslim)

Yani, birbirlerine mallarından verenler, birbirlerine yardım edenler ve destek olanlaradır.

Müslümanlar arasındaki merhamet nerede? Müminler arasındaki merhamet nerede? Duyduğumuz haberlerde, birçok insanın kalbindeki sertlikten bahsediliyor. Bir kişi, zor durumda olan birine sabretmezken, bir diğeri akrabasının açlıktan kıvrandığını bildiği halde ona yardım etmiyor. Bu, Allâh’ın evliyalarının ve kamil kullarının ahlakından değildir. Müminin Allâh katındaki değeri Kabe’den daha büyüktür. Merhamet etmeyen, merhamet bulamaz.

Ey iman kardeşlerim! Zor durumda olan birine sabreden, fakir düşüp artık borcunu ödeyemeyen bir insana süre tanıyan ve ona sabreden kişi, kıyamet gününde Allâh’ın arşının gölgesinde olacaktır. Dünyadan ne istiyorsunuz? Dünyadan ne istiyoruz? Eğer Müslümanlar birbirlerine merhamet etmezlerse, fakirlere, çocuklara, yetimlere ve dul kadınlara merhamet etmezlerse, onlara kim merhamet edecek? Ey kardeşim, biz Ensar’ın muhacirlerle yaptıkları gibi olabilir miyiz? Onlar ki evini ve malını muhacirlerle paylaşmıştı.

Ey kardeşlerim! Birbiriniz arasında merhametli olun, birbirinize yardımcı olun. Hem birbirinizi kurtarmak için, hem de insanları sıkıntıdan, beladan, kederden, açlıktan, yoksulluktan ve yok olmaktan kurtarmak için birlikte çalışın. Kul, kardeşinin yardımında oldukça, Allâh da o kuluna yardım eder. Bu vesileyle kendim ve sizler için Allâh’tan mağfiret dilerim.

İkinci hutbe

Ḥamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Allâh’ın salât ve selâmı efendimiz Muḥammed’e ﷺ ve diğer peygamberlere olsun.

Sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı tavsiye ederim.

Allâh’ım Senden dilekte bulunuyoruz dualarımızı kabul eyle. Allâh’ım günahlarımızı ve hatalarımızı bağışla. Allâh’ım! Bize dünyada iyilik ve güzellik, ahirette de iyilik ve güzellik ver. Bizi cehennem azabından koru. Allâh’ım kusurlarımızı, ayıplarımızı setreyle. Allâh’ım bizi dalalette olanlardan veya dalalete sebep olanlardan değil hidayette olanlardan eyle. Âmin

Ey Allâh’ın kulları! Allâh şüphesiz adaleti, ihsanı, yakınlara bakmayı emreder; hayasızlığı, fenalığı ve haddi aşmayı yasaklar. Düşünesiniz diye size öğüt verir. Farzları eda edin ve günahlardan kaçının! Allâh’tan mağfiret dileyin ve O’na tevekkül edin! Müttaki olun, Allâh üzüntünüzü ve sıkıntınızı kaldırır. Kamet getir!