KURBAN BAYRAMI HUTBESİ 2024

Allâh-u Ekber, Allâh-u Ekber, Allâh-u Ekber,

Allâh-u Ekber, Allâh-u Ekber, Allâh-u Ekber,

Allâh-u Ekber, Allâh-u Ekber Allâh-u Ekber

Ḥamd âlemlerin Rabbi olan Allâh’adır. O ki bizlere bu Bayramı tekrardan nasip etti. O her şeyin Mâlikidir.

Salât ve Selâm El-Emîn ve Es-Sâdık olan Efendimiz Muḥammed’e, onun âline, temiz ashabına ve onlara dosdoǧru tabi olanlara olsun.

Şehadet ederim ki Allâh’tan başka İlâh yoktur ve sevgili Peygamberimiz Muḥammed ﷺ O’nun kulu ve elçisidir. O ﷺ âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir.

Mü’min kardeşlerim, sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı tavsiye ederim.

Allâh-u TeâKur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyurmştur:

﴿يَا أَيُّها الذينَ ءَامَنُوا اتَّقُوا اللهَ وَلْتَنْظُرْ نَفْسٌ ما قَدَّمَتْ لِغَدٍ وَاتَّقُوا اللهَ إِنَّ اللهَ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلونَ(18) ولا تَكُونُوا كالَّذِينَ نَسُوا اللهَ فأَنْسَاهُمْ أنفُسَهُمْ أُولَئِكَ هم الفَاسِقُون(19)

Biliniz ki Abdur Razzâk “Musannef” adlı kitabında Peygamber Efendimiz ﷺ şu kavli ile kurban kesmeye teşvik ettiiğini rivayet etmmiştir:

ضَحُّوا وطَيِّبُوا أنفُسَكُمْ فإِنَّهُ ليسَ مِنْ مُسلِمٍ يوجِّهُ ضَحِيَّتَهُ إلَى القِبلَةِ إِلا كانَ دَمُها وفَرْثُهَا وَصوفُها حَسنَاتٍ مُحْضَرَاتٍ فِي مِيزَانِهِ يومَ القِيامَة اﻫ

Bu hadis-i şerif, kurban kesen kişinin ahirette bu yaptığı amelden dolayı mükâfatlandırılacağını bildiriyor.

Kurban kesmek gücü yetenlere -hacı olsun veya olmasın- sünnet-i müekkede’dir.

Kurban kesmenin vakti, bayram namazı vakti girdikten sonra iki rekât namaz kılınacak ve iki hutbe okunacak kadar vakit geçtikten sonra başlar ve üçüncü teşrik gününde güneşin batmasına kadar devam eder. Teşrik günleri, kurban bayramı gününü takip eden üç gündür. Rasûlullâh’ın şu hadisinden anlaşıldığı gibi hayvanı bu vakitten önce kesen kişi, kurban kesmiş sayılmaz:

مَنْ صلَّى صلاتَنا هذهِ ونَسَكَ نُسكَنا فقد أصابَ سنَّتَنا ومن نسكَ قبلَ صلاتِنا فتلكَ شاةُ لحمٍ فليَذْبَحْ مكانَه اﻫ

Manası: Bayram namazını kılıp kurban kesen sünnetimize uymuştur. Ancak Bayram namazından önce kestiği kurban sayılmaz. Onun tekrar kesmesi gerekir. (İmam Buhari ve Muslim)

Müslüman kardeşlerim; ister gönüllü olarak olsun ister bir adak nedeniyle olsun kesilen kurbanın eti, yağı, derisi, boynuzları ve yünü gibi bir parçasının satılması Şafii kaynaklarda geçtiği gibi caiz değildir. Kurbanı kesen kişiye de kestiği kurbandan hiç bir şey ücret olarak verilmez. Çünkü İmam Buhari ve İmam Muslim, Efendimiz Ali’nin şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: “Rasûlullâh bana kurbanın etini ve cildini miskinlere dağıtmamı ve bunlardan hiçbir şeyi kasaba vermememi emretmiştir.” yani bunlardan hiç bir şey ona ücret olarak verilmez, fakat ücret olarak başka bir şey verilebilir.

Müslüman kardeşlerim; bu günde kurban kesmek Efendimiz İbrâhîm aleyhisselâm’ın sünnetini ihya etmektir. Rasûlullâh ﷺ şöyle buyurmuştur:

سُنّةُ أَبِيكُم إِبراهيم

Manası: Kurban kesmek babanız İbrâhîm’in sünnetidir. (İbni Mâceh, İmam Ahmed, İmam el-Beyhâki ve başkaları)

Efendimiz İbrâhîm’e rüyada vahiy yolu ile oğlu İsmâîl’i kesmesi emredildi. Allâh-u TeâKur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyurmuştur:

﴿يا بُنَيَّ إِنِّي أَرَى في المنامِ أَنِّي أَذْبَحُكَ فَانْظُرْ ماذا تَرَى﴾

Manası: (İbrâhîm:) “Ey oğulcuğum! Doğrusu ben uykuda iken seni kestiğimi gördüm.” dedi. (Es-Sâffât suresi, 102. ayet)

Peygamberlerin rüyaları vahiydir ve böylece Efendimiz İbrâhîm rüyada gördüğünü gerçekleştirmeye karar verdi.

Siyer ve tefsîr âlimleri, Efendimiz İbrâhîm’in oğlunu kesmek istediğinde ona meâlen şöyle dediğini bildirmişlerdir: “Kurban kesmeye gidelim.” Efendimiz İbrâhîm bir bıçak ve bir ip yanına alıp oğlu İsmâîl ile dağlar arasına koyulup gittiler. İsmâîl mealen “Baba, kesmek istediğin nerededir?” diye sordu. Bunun üzerine Efendimiz İbrâhîm mealen “Rüyada seni kestiğimi gördüm” dedi. Allâh-u TeâKur’ân-ı Kerîm’de Efendimiz İsmâîl’in şöyle dediğini buyurmuştur:

﴿قالَ يا أبَتِ افعَلْ ما تُؤمَرُ ستَجِدُنِي إن شاءَ اللهُ منَ الصابِرين(102)

Manası: İsmâîl dedi ki: Ey babacığım emrolunduğun gibi yap, beni inșâallâh sabredenlerden bulacaksın. (Es-Sâffât suresi)

Efendimiz İsmâîl daha sonra mealen “Beni iyi bağla, elbiseni benden uzak tut ki kanım üzerine sıçrayıp annem onu gördüğünde üzülmesin.  Bıçağı boğazıma çabuk çal ki ölümüm kolay olsun. Anneme döndüğünde ise ona selamımı ilet.” dedi. Efendimiz İbrâhîm oğlunu öpüp ağladı. Ona mealen “Sen Allâh’ın emrini yerine getirmekte ne büyük bir yardımcısın.” dedi. Sonra bıçağı oğlunun boğazına getirdi, fakat bıçak kesmedi. Efendimiz İsmâîl mealen “Neyin var?” diye sordu. Efendimiz İbrâhîm mealen: “Bıçak döndü” dedi. Efendimiz İsmâ’îl mealen “Sapla!” dedi. Bıçak yine bir şey kesmedi, çünkü Allâh-u Teâlâ her şeyin yaratıcısıdır ve bıçağın İsmâîl’i kesmesini dilememiştir.

Allâh’ın ilmi ezelîdir. O’nun ilmi artmaz, eksilmez ve yenilenmez. Yüce Rabbimiz ezelî ilmi ile ikisinin de O’nun emirlerine teslim olacaklarını ve emirlerini yerine getirecek sadık kullar olduklarını ezeli ilmiyle biliyordu.

Efendimiz İbrâhîm’e seslenildi (mealen): “Rüyanda gördüğün Allâh’ın emrini yerine getirdin.” (Es-Sâffât suresi, 105. ayet) Sonra Efendimiz İbrâhîm Cebraîl meleğinin bir koç getirdiğini gördü. Allâh-u Teâlâ şöyle buyurmuştur:

﴿وَفَدَيْنَاهُ بِذِبْحٍ عَظِيمٍ

Manası: Ve onun yerine, kesilmek üzere büyük bir koç ihsan ettik. (Es-Sâffât suresi, 107. ayet) yani Allâh-u Teâlâ Efendimiz İsmâîl’i kurban olmaktan büyük, bereketli ve boynuzlu bir koç göndermesi ile kurtardı. O koç onun yerine kurban edildi.

Müslüman kardeşlerim; bu kıssada ibret alınacak öğütler vardır. Bu kıssa Peygamberlerin Allâh’ın emirlerine imtisal etmekte ve O’na teslim olmaktaki hassasiyetlerini gösterir. Nasıl olmasın ki? Nitekim Allâh-u Teâlâ yüce Kur’ân-ı Kerîm’de Peygamberler hakkında şöyle buyurmuştur:

﴿وَكُلًّا فَضَّلنا علَى العالَمِين

Manası: Biz onları âlemlere üstün kıldık. (El-Enâm suresi, 86)

O halde biz de onları örnek alarak hayırlı ameller işleyip haramlardan da uzak olmaya gayret edelim.

Bu kıssadan ayrıca Allâh’ın emrinin her halükarda dilemesi ile aynı olmadığı anlaşılmaktadır. Çünkü Allâh Efendimiz İbrâhîm aleyhisselâm’e oğlunu kesmesini emretmesine rağmen bunun gerçekleşmesini dilememiştir. Demek ki Allâh emrettiği her şeyin meydana gelmesini dilememiştir ve aynı şekilde gerçekleşmesini dilediği şeylerin de hepsini emretmemiştir. Müminin imanı ve güzel amel işleyen kişinin taatleri Allâh’ın emretmesi, dilemesi, ilmi, sevmesi ve rızası iledir. Kâfirin küfrü ve asinin isyanı, Allâh’ın dilemesi ve ilmi ile olsa da Allâh’ın emriyle değildir. Allâh bunları sevmez ve bunlardan razı değildir.

Sizler ve kendim için yüce Allâh’tan af dilerim.

İkinci hutbe

Allâh-u Ekber, Allâh-u Ekber, Allâh-u Ekber, Allâh-u Ekber,

Allâh-u Ekber, Allâh-u Ekber, Allâh-u Ekber

Ḥamd âlemlerin Rabbi olan Allâh’adır. O her şeyin Mâlikidir. Salât ve Selâm El-Emîn ve Es-Sâdık olan Efendimiz Muḥammed’e olsun.

Bize bayram gününü görmeyi nasip eden Allâh’a hamd ve sadık olan Peygamber Efendimiz Muḥammed’e ﷺ âline ve ashabına salât ve selâm olsun. Şehadet ederim ki Allâh’tan başka İlâh yoktur ve sevgili Peygamberimiz Muḥammed ﷺ O’nun kulu ve elçisidir. O ﷺ bütün insanlara ve cinlere gönderilmiştir ve yaratılmışların en efdalıdır.

Mü’min kardeşlerim, sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı tavsiye ederim.

Müslüman kardeşlerim; bu özel günde size sıla-i rahimi, fakirleri, miskinleri ve yetimleri teselli etmeyi hatırlatırım, çünkü bu ameller güzel amellerdendir. İbni Mâceh “Sünen”inde ve başka âlimler Rasûlullâh’ın ﷺ şöyle buyurduğunu rivayet ederler:

يا أيُّها النَّاسُ أَفْشُوا السَّلامَ وَصِلُوا الأرحامَ وأَطْعِمُوا الطَّعامَ وَصَلُّوا بِالليلِ والنّاسُ نيام تَدْخُلُوا الجنَّةَ بِسَلام اﻫ

Manası: Ey insanlar! Selamı yayın, sıla-i rahim’de bulunun, yemek yedirin, başkalarının uyuduğu gece vaktinde namaz kılın cennete azapsız girenlerden olursunuz.

Kendimi ve sizi sıla-i rahimi kesmekten uyarırım. Allâh-u Teâlâ şöyle buyurmuştur:

﴿ وَاتَّقُوا اللهَ الَّذِي تَسَاءَلُونَ بِهِ وَالأَرْحَامَ إِنَّ اللهَ كَانَ عَلَيْكُمْ رَقِيبًا (1)﴾

Manası: Kendisi adına birbirinizden isteklerde bulunduğunuz Allâh’tan korkun ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının! Şüphesiz ki Allâh hepinizi bilir. (En-Nisâ’ suresi)

Sıla-i rahimi kesmek, büyük günahlardan olup akrabalarının kalplerinin kendisinden yabancılaşması ve nefret etmesiyle gerçekleşir. Bu da, başlarına bir bela gelip yardıma ihtiyaç duyduklarında onlara özürsüz olarak yardım etmemekle ya da onları ziyaret etmemekle olur. Kişinin akrabalarına yardımcı olabilmek için gereken parayı bulamaması veya gereken parayı bulup da onların harcamak istediklerinden daha öncelikli bir şey için muhtaç olması özürlerden bir örnektir. Kendilerine sıla-i rahim’de bulunulması farz olan akrabalardan bazıları amca, hala, dayı, teyze ve onların çocukları.

Eğer akraban seninle ilişkisini kesmişse sen onunla sıla-ı rahim’de bulun ki büyük sevaba nail olasın, çünkü Peygamber Efendimiz bir Hadis-i Şerifte şöyle buyurmuştur:

“صِلْ من قَطعك”

Manası: Seni ziyaret etmeyi keseni sen ziyaret et.

Rasûlullâh ﷺ İmam Buhâri’nin rivayet ettiǧi başka bir hadis’te şöyle buyurmuştur:

“ليسَ الوَاصِلُ بِالْمُكَافِئِ ولكنَّ الواصلَ مَنْ وَصَلَ رَحِمَهُ إِنْ أَدْبَرَتْ”

Bu hadis-i şeriften kişinin, kendisi ile ilgisini kesenlerle sıla-i rahimde bulunmasının, kendisiyle ilgisini kesmeyenlerle sıla-ı rahimde bulunmasından daha fazla sevabı olduğu anlaşılıyor. Bu husus güzel ahlaktandır.

Sevgili kardeşlerim, sizleri şeytanın hilelerine düşmekten uyarıyorum. Şeytan sizleri şu sözleri söylemeye teşvik eder: “O beni kırdı, onu ziyaret etmeyeceğim.”, “O beni ziyaret etmiyor, onunla ilişkimi keseceğim.” Bazıları kendilerine yapılan muameleye karşılık vermek istedikleri için böyle davranıyorlar. Bu ise sevabı kaçırmak için bir sebeptir.

Mümin kardeşlerim; sizlere Müslümanların kabirlerini ziyaret etmeyi, onlar için dua edip Kur’ân okumayı hatırlatırım. Onlar bu amellerden mutlaka fayda görürler. Ahirette fayda verecek olan takva olduğundan dolayı taatlerinizi artırın ve takvalı olun.

Allâh’ım bizleri taatlerde çabuk davranan ve kâmil iman üzere vefat eden kullarından eyle. Allâh’ım bizi muvaffak kıl ve diri ile ölü mü’minleri bağışla.

Müslüman kardeşlerim! Şunu da bilin ki, Allâh sizlere büyük bir husus olan O’nun Peygamberine ﷺ  salât ve selâm getirmeyi emretmiştir.

Allâh’ım! Efendimiz İbrâhîm’in ve İbrâhîm’in Âl’inin mertebelerini yücelttiğin gibi Peygamber Efendimiz Muḥammed’in ve Muḥammed’in Âl’inin mertebelerini yücelt. Şüphesiz Sen kâmil Kudret ve Rahmet ile vasıflanansın ve övülmeye layıksın.

Allâh’ım! Efendimiz İbrâhîm’e ve İbrâhîm’in Âl’ine bereket verdiğin gibi Peygamber Efendimiz Muḥammed’e ve Muḥammed’in Âl’ine bereket ver. Şüphesiz Sen kâmil Kudret ve Rahmet ile vasıflanansın ve övülmeye layıksın.

Allâh-u Teâlâ şöyle buyurmuştur:

﴿يا أَيُّهَا النَّاس اتَّقُـوا رَبكُـمْ إِنّ زَلْزَلَة السَّاعَة شَىْء عَظِيم  (1)يَوْم تَرَوْنها تَذْهل كُل مُرْضِعَة عَمَّا أَرْضعَتْ وَتَضَع كُل ذَات حَمْل حَمْلهَا وتَرَى النَّاس سكارَى وَمَا هُمْ بِسكَارَى وَلكنّ عَذَاب الله شَدِيدٌ(2)

El-Ḥacc suresi, 1. ve 2. ayetleri

Manası: Ey insanlar! Rabbinize karşı takva sahibi olun! Çünkü kıyamet sarsıntısı çok büyük bir şeydir. Onu gördüğünüz gün, eğer emzikli bir kadın olsaydı emzirdiği çocuğu unuturdu ve eğer gebe bir kadın olsaydı çocuğunu düşürürdü. İnsanları adeta sarhoş bir halde görürsün. Oysa onlar sarhoş değillerdir; fakat Allâh’ın azabı çok şiddetlidir!

Dua:

Allâh’ım Senden dilekte bulunuyoruz dualarımızı kabul eyle. Allâh’ım günahlarımızı ve hatalarımızı bağışla. Allâh’ım! Bize dünyada iyilik ve güzellik, ahirette de iyilik ve güzellik ver. Bizi cehennem azabından koru. Allâh’ım kusurlarımızı, ayıplarımızı setreyle. Âmîn.