GIYBET

Ḥamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Şehadet ederim ki Allâh’tan başka İlâh yoktur. O; tektir, ortağı yoktur. O’nun benzeri yoktur. O’nun mekânı yoktur. O’ndan başka Yaratıcı yoktur. Yine şehadet ederim ki efendimiz, sevgilimiz, yücemiz, rehberimiz ve gözümüzün nuru Muḥammed ﷺ O’nun Rasûlü ve en sevgili kuludur. O ﷺ, risaleti tebliğ etmiş, emaneti yerine getirmiş ve ümmete nasihatta bulunmuştur. Allâh, onu diğer peygamberleri mükâfatlandırdığı şeylerden daha fazlası ile mükâfatlandırsın. Allâh’ın salât ve selâmı efendimiz Muḥammed’e ve diğer peygamberlere olsun.

Ey Allâh’ın kulları, sizlere ve kendime yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı tavsiye ederim. Allâh-u TeâKur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyuruyor:

﴿يَا أَيُّها الَّذينَ ءَامنُوا اجْتَنِبُوا كَثِيرًا مِّنَ الظَّنِّ إِنَّ بعضَ الظّنِّ إِثْمٌ ولا تَجَسَّسُوا ولا يَغْتَب بَّعضُكُمْ بَعْضًا أَيُحِبُّ أَحَدُكُم أَنْ يَأْكُلَ لَحْمَ أَخِيهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُ وَاتَّقُوا اللهَ إِنَّ اللهَ تَوَّابٌ رَحِيمٌ﴾

Manası: Ey iman edenler zannın çoğundan kaçının! Muhakkak ki bazı zanlar günahtır! Birbirinizin kusurlarını araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın! Biriniz, ölü kardeşinin etini yemeyi sever mi? İşte bundan tiksindiniz! Allâh’tan korkun! Muhakkak ki Allâh tövbeleri kabul edendir ve Allâh Raḥîmdir. (El-Ḥucurât suresi, 12. ayet)

Değerli Müslüman kardeşlerim; biliniz ki her mükellef dilini Allâh’ın haram kılmış olduğu şeylerden koruması farzdır. Çünkü İmam Gazali’nin de buyurduğu gibi: ”Dil büyük bir nimettir. Cirmi küçük cürmü (suçu) ise büyüktür.” Yani dilin hacmi küçüktür, fakat işleyebileceği günahlar büyüktür. İnsanın en çok yaptığı fiil, konuşmak olduğundan dolayı, en çok günahlar dil ile gerçekleşir. O halde insan ne konuştuğuna dikkat etsin, çünkü mübah olan şeylerde olsa bile çok konuşmak kötülüklere ve haramlara yol açabilir.

Bugünlerde akrabalar ile arkadaşların arasını açan kötü ve yıkıcı bir alışkanlık yayıldı. Bu alışkanlık nefrete ve akrabalık ilişkilerini kesmeye yol açmaktadır. Bu kötü alışkanlık, gıybet etme alışkanlığıdır. Ey mü’minler; peki bu gıybet nedir? İmam Muslim Ebu Hureyre’den peygamber efendimiz Muḥammed’in ﷺ şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

أَتَدْرُونَ مَا الْغِيبَةُ؟ قَالُوا: اللهُ وَرَسُولُهُ أَعْلَمُ، قَالَ: ذِكْرُكَ أَخَاكَ بِمَا يَكْرَهُ، قِيلَ: أَفَرَأَيْتَ إِنْ كَانَ فِي أَخِي مَا أَقُولُ؟ قَالَ: إِنْ كَانَ فِيهِ مَا تَقُولُ فَقَدِ اغْتَبْتَهُ وَإِنْ لَمْ يَكُنْ فِيهِ فَقَدْ بَهَتَّهُ اﻫ

Manası: Gıybet nedir bilirmisiniz? Sahabeler cevap verdiler: Allâh ve Rasûlü daha iyi bilendir. Rasûlullâh : Mü’min kardeşinin (arkasından) hoşuna gitmeyeceği bir şekilde konuşmandır. Dendi ki: Peki bu, hakkında doğru olan bir şey ise? Rasûlullâh dedi ki: Dediğin şey, onun hakkında doğru ise bu gıybet olur. Eğer doğru değil ise ona iftira etmiş olursun.

Din kardeşlerim; ayette de zikrolunduğu gibi:

﴿ولا يَغْتَبْ بَّعْضُكُمْ بَعْضًا أَيُحِبُّ أَحَدُكُم أَنْ يَأْكُلَ لَحْمَ أَخِيهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُ﴾

Manası: Birbirinizin gıybetini yapmayın! Biriniz, ölü kardeşinin etini yemeyi sever mi? İşte bundan tiksindiniz!

Ayet, gıybetin haram oluşunu kapsayıp bundan açıkca sakındırmaktadır. Ve gıybet kardeşinin ölü etini yemekle karşılaştırılarak, bunun ne kadar çirkin bir şey olduğunu bize açıklamaktadır. Bu ise azarlama olarak yeterlidir.

Rasûlullâh ﷺ şöyle buyurmuştur:

لَمَّا عُرِجَ بِي مَرَرْتُ بِقَوْمٍ لَهُمْ أَظْفَارٌ مِنْ نُحَاسٍ يَخْمِشُونَ وُجوهَهُمْ وصدُورَهُمْ فَقُلْتُ مَنْ هَؤُلاءِ يا جِبْرِيلُ قالَ هؤلاءِ الّذينَ يَأْكُلونَ لُحومَ النَّاسِ وَيَقَعُونَ في أَعْرَاضِهِمْ اﻫ

Manası: İsrâ’ ve Miraç gecesinde bakırdan tırnakları olan bir kavim gördüm ki bu tırnaklarıyla yüzlerini ve göğüslerini tırmalıyorlardı. Dedim ki: Yâ Cebrâîl bunlar kim? Dedi ki: Bunlar gıybet edenler ve insanları kıranlardır. (Ebu Davud, Enes’ten)

Bu hadiste gıybet edenlerin günaha düştüklerini ve bunların ahirette azaplandırılacaklarıyla ilgili bir uyarı vardır.

Mü’min kardeşlerim; kendilerine gıybet etmek yasaklandığında bazı insanların ”Ben bunu yüzüne de söylerim.” diye cevap vermeleri cahilliğin bir alametidir. O insanlar, peygamber efendimizin beyan etmiş olduğu gıybetin manasını bilmiyorlar. Peygamber efendimiz mealen ”Mü’min kardeşinin (arkasından) hoşuna gitmeyeceği bir şekilde konuşmandır.” buyurmuştur. Aynı şekilde böyle bir durumda bazı insanlar ”Benim söylediğim yalan değil ki!” diye cevap veriyorlar. Onlar da Rasûlullâh’ın ﷺ hadisini doğru anlamış değillerdir. Peygambere ”Peki bu, hakkında doğru olan bir şey ise?” diye sorulduğunda mealen ”Dediğin şey, onun hakkında doğru ise bu gıybet olur.” diye cevap vermiştir.

Müslüman kardeşlerim; biliniz ki gıybet etmek de başkasının gıybet etmesini dinlemek de haramdır. Gıybet edilen bir yerde bulunduğun vakit onları bundan men etmelisin. Eğer buna gücün yetmiyorsa o meclisi derhal terk edip bu şerri kalbinde buğzetmelisin. Müslüman kardeşini kırmamak için gayretli olana büyük mükâfat verilir. Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:

مَنْ رَدَّ عن عِرْضِ أَخِيهِ رَدَّ اللهُ عَنْ وَجْهِهِ النَّارَ يَوْمَ القِيامَة اﻫ

Manası: Müslümanı kırmayı terk eden, kıyamet günü cehennemden korunmuş olur. (Tirmizi)

Mü’min kardeşlerim; biliniz ki, gıybet bazen caiz bazen de farz olur. Fiilî fasıklık yapan veya itikadi bidat çıkaran kişiye karşı dinî uyarı yapmak farz olan gıybettendir. O bid’atı, küfre götürecek olmasa bile. İnsanları ticarette aldatan tacirlere karşı uyarmak da farzdır. Peygamber efendimiz ﷺ bir gün bir buğday çuvalının yanından geçtiğinde elini onun içine daldırdı ve eline ıslaklık gelince şöyle buyurdu:

مَا هَذَا يَا صَاحِبَ الطَّعَامِ قالَ أَصَابَتْهُ السَّمَاءُ يَا رَسُولَ اللهِ. قالَ أفَلا جَعَلْتَهُ فَوْقَ الطَّعامِ كَيْ يَرَاهُ النَّاسُ مَنْ غَشَّ فليسَ مِنِّي اﻫ

Manası: Ey satıcı bu nedir böyle? Satıcı dedi ki: O yağmura yakalandı, Yâ Rasûlallâh. Rasûlullâh ﷺ dedi ki: Şunları üste koy ki insanlar görsünler. Aldatan, tam kamil bir şekilde benim yolumda değildir. (Muslim, Ebu Hureyre’den)

Mü’min kardeşim; geceleri yol kesen, kişileri gaspeden veya insanları öldüren bir kimseyi bildiğinde ve bu yoldan bir Müslümanın geçeceğini bildiğinde ne yapardın? Bu halde bu yol kesiciden uyarıp ondan haber vermen sana farz olmaz mı? Yoksa senden bu uyarını kabul edip dikkate alacağını bildiğin halde ve bu durumda susmanla o Müslümanın ne kadar zarara uğrayacağını bildiğin halde susarmıydın? Halbuki senin onu bundan uyarman farzdır. Eğer uyarmazsan günaha girersin.

Kendisinin hoca veya âlim olduğu iddiasında bulunup insanlara dalâlet anlatan, İslam’a aykırı şeyler anlatan kişiden, ondan uyarmaya ya da bunu engellemeye gücün yettiği halde susmak olur mu? Yerinde olmaz, hatta bu durumda insanlara nasihat edip bu kişiden uyarmak senin üzerine farzdır. Çünkü ahirette kişinin cehenneme girmesine sebep olan kişiden uyarmak, yol kesiciden uyarmaktan daha önemlidir. Yol kesicinin zararı, dünyevi zarardan ibarettir. Şeyh Ebu Ali Ed-Dekkâk buyurdu ki: ”Haksızlığa karşı susan, dilsiz şeytan gibidir.” Bunda gerçekten haklıdır.

Gıybetin caiz olduğu durumlardan bazıları, mesela hocaya fetva sorarken ‘Benim babam bana şöyle zulmetti, ben zulmüne karşı ne yapabilirim?’ ya da ‘Kocam bana bunu yaptı. Ben ne yapayım?’ gibi buna benzer şeyler sorulmak istendiğinde gıybet caizdir.

Ey Müslüman; kendini gıybetten koru, çünkü bu kötü bir alışkanlıktır. Dilini koru ve insanların hatalarını aramaktan da sakın. Başkalarının hatalarını araştıracağına kendi hatalarını düzeltip kendi hatalarını gidermeye çalış. Böyle yaparsan zaten başkalarının hatalarını araştırmaya vaktin olmaz.

Peygamber efendimizin şu hadisini hatırla:

أكثَرُ خطايَا ابْنِ ءادمَ مِنْ لِسانِه اﻫ

Manası: Ademoğlunun (insanların) hatalarının çoğu dilindendir. (Taberani)

Yine hatırla ki peygamber efendimiz ﷺ şöyle buyurdu:

عليكَ بِطُولِ الصَّمْتِ إِلّا مِنْ خَيْرٍ فَإِنَّهُ مَطْرَدَةٌ لِلشَّيطانِ عَنْكَ وَعَوْنٌ لَكَ علَى أَمْرِ دِينِكَ اﻫ

Manası: Çokça susanlardan ol. Ancak hayır varsa konuş. Bu senden şeytanı def eder ve din işlerinde sana yardımcı olur. (İbn-i Hibban)

Sizler ve kendim için Allâh’a istiğfar ederim.

 

İkinci Hutbe

Ḥamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Allâh’ın salât ve selâmı efendimiz Muḥammed’e ﷺ ve diğer peygamberlere olsun. Allâh mü’minlerin vâlidelerinden, Âl’den ve raşit halifeler Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali, rehber imamları Ebu Hanife, Malik, Eş-Şafii ve Ahmed ve evliyalardan ve salihlerden razı olsun.

Ey Allâh’ın kulları, sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı ve Rasûlünün yolundan gitmeyi tavsiye ederim.

Müslüman kardeşlerim! Şunu da bilin ki, Allâh sizlere büyük bir husus olan O’nun peygamberine ﷺ salât ve selâm getirmeyi emretmiştir.

Allâh’ım! Efendimiz İbrâhîm’in ve İbrâhîm’in Âl’inin mertebelerini yücelttiğin gibi peygamber efendimiz Muḥammed’in ve Muḥammed’in Âl’inin mertebelerini yücelt. Şüphesiz Sen kâmil Kudret ve Rahmet ile vasıflanansın ve övülmeye layıksın.

Allâh’ım! Efendimiz İbrâhîm’e ve İbrâhîm’in Âl’ine bereket verdiğin gibi peygamber efendimiz Muḥammed’e ve Muḥammed’in Âl’ine bereket ver. Şüphesiz Sen kâmil Kudret ve Rahmet ile vasıflanansın ve övülmeye layıksın.

Allâh-u Teâlâ şöyle buyurmuştur:

﴿يا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُـوا رَبَّكُـمْ إِنَّ زَلْزَلَةَ السَّاعَةِ شَىْءٌ عَظِيمٌ (1)يَوْمَ تَرَوْنَها تَذْهَلُ كُلُّ مُرْضِعَةٍ عَمَّا أَرْضَعَتْ وَتَضَعُ كُلُّ ذَاتِ حَمْلٍ حَمْلَهَا وتَرَى النَّاسَ سُكارَى وَمَا هُمْ بِسُكَارَى وَلكنَّ عَذَابَ اللهِ شَدِيدٌ(2)

Manası: Ey insanlar! Rabbinize karşı takva sahibi olun! Çünkü kıyamet sarsıntısı çok büyük bir şeydir. Onu gördüğünüz gün, eğer emzikli bir kadın olsaydı emzirdiği çocuğu unuturdu ve eğer gebe bir kadın olsaydı çocuğunu düşürürdü. İnsanları adeta sarhoş bir halde görürsün. Oysa onlar sarhoş değillerdir; fakat Allâh’ın azabı çok şiddetlidir! (El-Ḥacc suresi, 1. ve 2. ayetler)

Dua:

Allâh’ım Senden dilekte bulunuyoruz dualarımızı kabul eyle. Allâh’ım günahlarımızı ve hatalarımızı bağışla. Allâh’ım! Bize dünyada iyilik ve güzellik, ahirette de iyilik ve güzellik ver. Bizi cehennem azabından koru. Allâh’ım kusurlarımızı, ayıplarımızı setreyle. Âmîn.

Kâmet getir!