Ḥamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Şehadet ederim ki Allâh’tan başka İlâh yoktur. O; tektir, ortağı yoktur. O’nun benzeri yoktur. O’nun mekânı yoktur. O’ndan başka Yaratıcı yoktur. Yine şehadet ederim ki efendimiz, sevgilimiz, yücemiz, rehberimiz ve gözümüzün nuru Muḥammed ﷺ O’nun Rasûlü ve en sevgili kuludur. O ﷺ, risaleti tebliğ etmiş, emaneti yerine getirmiş ve ümmete nasihatta bulunmuştur. Allâh, onu diğer peygamberleri mükâfatlandırdığı şeylerden daha fazlası ile mükâfatlandırsın. Allâh’ın salât ve selâmı efendimiz Muḥammed’e ve diğer peygamberlere olsun.
Ey Allâh’ın kulları, sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı ve Rasûlünün yolundan gitmeyi tavsiye ederim.
Allâh-u Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyuruyor:
﴿يَا أَيُّهَا الَّذِينَ ءامَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ حَقَّ تُقَاتِهِ وَلَا تَمُوتُنَّ إِلَّا وَأَنْتُمْ مُسْلِمُونَ﴾
Manası: Ey mü’minler, Allâh’tan hakkıyla korkun ve ancak Müslüman olarak ölun. (Âl İmrân suresi, 102. ayet)
Kul Allâh’ı tanıyıp ona iman etmeden, Allâh’ın Rasûlünü tanıyıp ona iman etmeden, farzları eda edip, haramlardan sakınmadan takvaya erişemez. Allâh’ın emrettiği ve yasak kıldığı hususlar ise ancak peygamberler vasıtasıyla bilinir. Onlar Allâh’tan tebliğ etmiş ve insanlara hem dünya hem de ahiretleri için faydalı olan şeyleri öğretmişlerdir. Öyleyse yaratılmışların peygamberlere ihtiyacı zarûrîdir.
İyiyi ve kötüyü, doğruyu ve batılı, ahirette kişiyi kurtaran veya helâka uğratan şeyleri bilmek ancak peygamberler aleyhimusselâm vasıtasıyla olur. Dinî hususları tebliğ etmek peygamberlerin vazifeleri olduğundan dolayı Allâh, onları, insanların onlardan tebliğ ettiklerini kabul etmeleri ve Allâh’ın emirlerini öğrenip o emirlere, şer-i hükümlere, edep ve ahlaka uymaları için yüksek makam sahibi kılmıştır.
Her şeyin hikmetini en iyi bilen Allâh, peygamberlik için insanlara kendi kavimlerinden erkekler seçmiştir. O peygamberler, insanlar arasında en güzel surete (görünüş) ve ahlaka sahiptirler. Allâh, peygamberleri insanları, onlardan davetlerini kabul etmelerinden uzak tutacak nahoş (hoş olmayan) şeylerden korumuştur. Örneğin baras, cüzzam, kurtlanma gibi tiskindirici hastalıklar veya bedenlerinde bir noksanlık olmazdı. Bazı insanların Eyyûb peygamber hakkında, bedeninden kurtların çıktığı ve o kurtların bedeninden yedikleri sözüne gelince, bu kesinlikle yanlıştır. İnsanlar böyle bir hastalığa maruz kalan kişiden uzaklaşırlar. Allâh, hiç bir peygambere insanların kendilerinden uzaklaşmalarına yol açacak bir bela vermez, çünkü onları insanlara İslam dinini tebliğ etmeleri için göndermiştir.
Ey Müslüman kardeşlerim; Allâh, peygamberlerini rezalet ve sefahat (hikmetsizce davranış) gibi sıfatlardan da korumuştur. Böylece peygamberlerin hiç biri namahrem olan kadınlara şehvetle bakmamıştır veya sağına soluna sövmemiştir. Böylece bazı insanların Dâvûd peygamber hakkında, bir gün ordu komutanının eşini çıplak yıkanırken seyredip hoşlandığı, sonra o kadına sahip olabilmek için kocasını savaşa gönderdiği iddiası kesinlikle yanlıştır, sahih değildir. Rezil insanlar bile böyle bir davranışı kendilerine yakıştıramazlar iken nasıl olur da bazı insanlar böyle bir davranışı bir peygambere nispet ederler?!. Hâlbuki Allâh o peygamberi, insanlara en üstün ahlakı öğretmesi için göndermiştir.
Din kardeşlerim; Allâh, peygamberleri alkol içme veya zina gibi büyük günahlardan da korumuştur. Böylece bazı insanların Lût peygamber hakkında alkol içip iki kızı ile zina yaptığı iddiaları, iftiradır, kesinlikle doğru değildir. Aynı şekilde bazı insanların Yûsuf peygamber hakkında Azîz’in hanımı ile zinaya kalkıştığı sözü de yanlıştır ki Yûsuf Peygamber zina ve zinaya teşebbüsten korunmuştur. Allâh şöyle buyuror:
﴿وَرَاوَدَتْهُ الَّتِي هُوَ فِي بَيْتِهَا عَنْ نَفْسِهِ وَغَلَّقَتِ الْأَبْوَابَ وَقَالَتْ هَيْتَ لَكَ قَالَ مَعَاذَ اللَّهِ إِنَّهُ رَبِّي أَحْسَنَ مَثْوَايَ إِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الظَّالِمُونَ (23) وَلَقَدْ هَمَّتْ بِهِ وَهَمَّ بِهَا لَوْلَا أَنْ رَأَى بُرْهَانَ رَبِّهِ كَذَلِكَ لِنَصْرِفَ عَنْهُ السُّوءَ وَالْفَحْشَاءَ إِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُخْلَصِينَ (24)﴾
Bu ayet-i kerime’lerden anlaşılan şudur: Azîz’in hanımı efendimiz Yûsuf ile zina etmek istedi ve Yûsuf aleyhisselâm bir işaret görmeseydi onu kendisinden uzaklaştırmak için itekleyecekti. Allâh, Yûsuf’a aleyhisselâm eğer o kadını iteklerse aleyhine bir delil olacağını bildirdi ve Yûsuf aleyhisselâm onu iteklemedi. Bunun yerine o yeri terketmek için kapıya yöneldi ve o esnada kadın Yûsuf’un aleyhisselâm gömleğini arkadan çekti ve bir kısmını yırttı. (Yûsuf suresi, 23. ve 24. ayetler)
Bunun manası, o kadın Yûsuf peygamber ile zina yapmak istedi ve bunun için ona yaklaştı. Yûsuf peygamber ise onu kendisinden uzaklaştırmak için iteklemek istedi, sonra bir işaret gördü. Allâh, Yûsuf’a eğer o kadını iteklerse aleyhine bir delil olarak kullanacağını bildirdi. Yûsuf aleyhisselâm onu itekleseydi o kadın Yûsuf’un kendisini zinaya zorladığını iddia edecekti. Bundan dolayı Yûsuf peygamber onu iteklemedi. Bunun yerine o yeri terketmek için kapıya yöneldi ve o esnada kadın Yûsuf’un gömleğini arkadan çekti ve yırttı. O kadın, Yûsuf peygamberin kendisiyle zina yapmak istediğini iddia etti, ancak Yûsuf aleyhisselâm kendisinin bu çirkin fiilden berî olduğunu ifade etti. O kadının ehlinden olan bir kişi ise şahitlik etti ve dedi ki: “Bakın, eğer gömleği arkadan yırtık ise, o (Yûsuf aleyhisselâm) doğru söylüyor ve o kadın yalancılardandır. Ancak eğer gömleği ön tarafından yırtık ise, o kadın Yûsuf’un kendisiyle zinaya teşebbüs ettiği iddiasında doğrudur ve kendini savunmaya çalışmıştır.” Baktılar ve gördüler ki, Yûsuf’un aleyhisselâm gömleği arkadan yırtılmıştı. Bu hadiseyi Allâh-u Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’de bildirmiştir:
﴿وَاسْتَبَقَا الْبَابَ وَقَدَّتْ قَمِيصَهُ مِنْ دُبُرٍ وَأَلْفَيَا سَيِّدَهَا لَدَا الْبَابِ قَالَتْ مَا جَزَاءُ مَنْ أَرَادَ بِأَهْلِكَ سُوءًا إِلَّا أَنْ يُسْجَنَ أَوْ عَذَابٌ أَلِيمٌ (25) قَالَ هِيَ رَاوَدَتْنِي عَنْ نَفْسِي وَشَهِدَ شَاهِدٌ مِنْ أَهْلِهَا إِنْ كَانَ قَمِيصُهُ قُدَّ مِنْ قُبُلٍ فَصَدَقَتْ وَهُوَ مِنَ الْكَاذِبِينَ (26) وَإِنْ كَانَ قَمِيصُهُ قُدَّ مِنْ دُبُرٍ فَكَذَبَتْ وَهُوَ مِنَ الصَّادِقِينَ (27) فَلَمَّا رَءَا قَمِيصَهُ قُدَّ مِنْ دُبُرٍ قَالَ إِنَّهُ مِنْ كَيْدِكُنَّ إِنَّ كَيْدَكُنَّ عَظِيمٌ (28)﴾
Yûsuf suresi, 25. – 28. ayetleri
Ve Azîz’in hanımı sonunda kendisinin Yûsuf aleyhisselâm ile zina yapmak istediğini, Yûsuf peygamberin ise masum olduğunu itiraf etmiştir. Allâh-u Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyuruyor:
﴿قَالَتِ امْرَأَتُ الْعَزِيزِ الْآنَ حَصْحَصَ الْحَقُّ أَنَا رَاوَدْتُهُ عَنْ نَفْسِهِ وَإِنَّهُ لَمِنَ الصَّادِقِينَ﴾
Manası: Azîz’in hanımı şöyle demiştir: “Şimdi hak belli olmuştur, ben onu nefsime davet etmişimdir (benimle zina etmesini istemişimdir). O ise muhakkak ki doğruyu söyleyenlerdendir. (Yûsuf suresi, 51. ayet)
Din kardeşlerim; öyleyse, peygamberlere sefahat veya rezalet nispet eden her türlü sözden sakınınız. Biliniz ki, her peygamber mutlaka sıdk, emanet ve iffet ile mevsuftur. O halde onlar hakkında yalan, hıyanet, rezalet ve sefahat imkânsızdır ve onlar mutlaka fetanet, yani üstün zekâ sıfatı ile vasıflıdırlar. Öyleyse onlar hakkında aptallık ve anlayış kıtlığı imkânsızdır. Onlar yine mutlaka cesaret sıfatı ile mevsufturlar. O halde peygamberler hakkında korkaklık da imkânsızdır. Onların her biri Müslüman ve mü’mindir. Peygamberlerin hiç birinde, kendilerine peygamberlik verilmeden önce veya verildikten sonra küfür hasıl olmamıştır. Onlar, büyük günahlara ve bir üzüm tanesi çalmak gibi alçaltıcı ve yüz kızartıcı küçük günahlara düşmezler. Ancak bir peygamberin – nadiren – alçaltıcı olmayan küçük günahlara düşmesi mümkündür, fakat başkaları kendisine o küçük günahta tâbî olmadan, tövbe etmesi için uyarılır.
Ey Allâh’ın kulları; Allâh’ın peygamberlerini tazim ediniz, onların kadrini (değerlerini) ve sahip oldukları yüksek şânı biliniz ve sakın onlara, kendilerine yakışmayan sıfatlar nispet etmeyiniz ki bu helâk edici şeylerdendir.
Bunu söyledikten sonra, sizler ve kendim için Allâh’a istiğfar ederim.
İkinci Hutbe
Ḥamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Allâh’ın salât ve selâmı efendimiz Muḥammed’e ﷺ ve diğer peygamberlere olsun. Allâh mü’minlerin vâlidelerinden, Âl’den ve raşit halifeler Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali, rehber imamları Ebu Hanife, Malik, Eş-Şafii ve Ahmed ve evliyalardan ve salihlerden razı olsun.
Ey Allâh’ın kulları, sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı ve Rasûlünün yolundan gitmeyi tavsiye ederim.
Müslüman kardeşlerim! Şunu da bilin ki, Allâh sizlere büyük bir husus olan O’nun peygamberine ﷺ salât ve selâm getirmeyi emretmiştir.
Allâh’ım! Efendimiz İbrâhîm’in ve İbrâhîm’in Âl’inin mertebelerini yücelttiğin gibi peygamber efendimiz Muḥammed’in ve Muḥammed’in Âl’inin mertebelerini yücelt. Şüphesiz Sen kâmil Kudret ve Rahmet ile vasıflanansın ve övülmeye layıksın.
Allâh’ım! Efendimiz İbrâhîm’e ve İbrâhîm’in Âl’ine bereket verdiğin gibi peygamber efendimiz Muḥammed’e ve Muḥammed’in Âl’ine bereket ver. Şüphesiz Sen kâmil Kudret ve Rahmet ile vasıflanansın ve övülmeye layıksın.
Allâh-u Teâlâ şöyle buyurmuştur:
﴿يا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُـوا رَبَّكُـمْ إِنَّ زَلْزَلَةَ السَّاعَةِ شَىْءٌ عَظِيمٌ (1)يَوْمَ تَرَوْنَها تَذْهَلُ كُلُّ مُرْضِعَةٍ عَمَّا أَرْضَعَتْ وَتَضَعُ كُلُّ ذَاتِ حَمْلٍ حَمْلَهَا وتَرَى النَّاسَ سُكارَى وَمَا هُمْ بِسُكَارَى وَلكنَّ عَذَابَ اللهِ شَدِيدٌ(2) ﴾
Manası: Ey insanlar! Rabbinize karşı takva sahibi olun! Çünkü kıyamet sarsıntısı çok büyük bir şeydir. Onu gördüğünüz gün, eğer emzikli bir kadın olsaydı emzirdiği çocuğu unuturdu ve eğer gebe bir kadın olsaydı çocuğunu düşürürdü. İnsanları adeta sarhoş bir halde görürsün. Oysa onlar sarhoş değillerdir; fakat Allâh’ın azabı çok şiddetlidir! (El-Ḥacc suresi, 1. ve 2. ayetler)
Dua:
Allâh’ım Senden dilekte bulunuyoruz dualarımızı kabul eyle. Allâh’ım günahlarımızı ve hatalarımızı bağışla. Allâh’ım! Bize dünyada iyilik ve güzellik, ahirette de iyilik ve güzellik ver. Bizi cehennem azabından koru. Allâh’ım kusurlarımızı, ayıplarımızı setreyle. Âmîn.
Kâmet getir!