Ruhun Kabzedilmesi ve Munker ile Nekîr’in Sorgusu

Ḥamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Şehadet ederim ki Allâh’tan başka İlâh yoktur. O; tektir, ortağı yoktur. O’nun zıddı ve dengi yoktur. O’nun benzeri yoktur. O’nun mekânı yoktur. O’ndan başka Yaratıcı yoktur. Yine şehadet ederim ki Efendimiz, sevgilimiz, yücemiz, rehberimiz ve gözümüzün nûru Muḥammedﷺ O’nun Rasûlü ve en sevgili kuludur. O ﷺ, risaleti tebliğ etmiş, emaneti yerine getirmiş ve ümmete nasihatta bulunmuştur. Allâh, onu diğer Peygamberleri mükâfatlandırdığı şeylerden daha fazlası ile mükâfatlandırsın. Allâh’ın salât ve selâmı Efendimiz Muḥammed’e ve diğer Peygamberlere olsun.

Mü’min kardeşlerim! Sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı tavsiye ederim.

Ey Allâh’ın kulları, sizlere ve kendime her şeye kadîr yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı tavsiye ederim. Allâhu Teâlâ Âl-İmrân suresi, 185. ayetinde şöyle buyuruyor:

﴿كُلُّ نَفس ذَائِقَةُ ٱلمَوتِ وَإِنَّمَا تُوَفَّونَ أُجُورَكُم يَومَ ٱلقِيَٰمَةِ فَمَن زُحزِحَ عَنِ ٱلنَّارِ وَأُدخِلَ ٱلجَنَّةَ فَقَد فَازَ وَمَا ٱلحَيَوٰةُ ٱلدُّنيَا إِلَّا مَتَٰعُ ٱلغُرُورِ﴾

Manası: Her nefis ölümü tadacaktır. Şüphesiz ki size ecirleriniz kıyâmet günü tam olarak verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete sokulursa, artık o kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, ancak aldatıcı bir metadır.

Kardeşlerim, haşrı ve kıyamet gününü düşünün! O günde olacak olaylardan bazıları şunlardır: diriliş, haşır, sırat köprüsünden geçmek ve amellerin tartılması. Zalimler o günde hüsrana uğrayacaklardır. Kitap ise, kulun bakışlarını dahi içerecektir. Günahlardan pişmanlık ve üzüntü; iyi ameller için de sevinç duyulacaktır. İnsanların bir kısmı cennette farklı derecelerde olacaklardır bir kısmı ise cehennemin derinliklerinde azap görecekler. Bir zaman senin için de: “Filan öldü.” denilecek. Evet; sevgili kardeşlerim, “Filan öldü.” sözünü insanlar çokca söyler ve duyarlar. Lakin bu sözleri duyan kimse, hiç düşündü mü, ibret aldı mı ve kendi nefsini hesaba çekti mi ve taksiratlarını düzeltti mi ve kendisi hakkında da “Filan öldü.” denileceği gün için “ne hazırlık yaptın” diye kendisine sordu mu?

Sevgili kardeşlerim, Allâh-u Teâlâ Es-Secdeh suresi, 11. ayetinde şöyle buyuruyor:

﴿قُل يَتَوَفَّىٰكُم مَّلَكُ ٱلمَوتِ ٱلَّذِي وُكِّلَ بِكُم ثُمَّ إِلَىٰ رَبِّكُم تُرجَعُونَ﴾

Bu ayet-i kerîme, ruhlarımızın bizler için görevlendirilen ölüm meleği tarafından alınacağını ve kıyamet gününde Rabbimizin bizleri hesaba çekeceğini bildiriyor.

Ölüm meleği, icma ile Azrâîl’dir (aleyhisselâm). O, Allâh’ın diğer melekleri gibi yüce bir melektir ve ruhları almakla görevlidir. Azrâîl (aleyhisselâm) müminin ruhunu alınca, onu rahmet meleklerine verir. Onlar da o ruha sevaba ve Allâh’ın rahmetine nail olduğunu müjdelerler. Azrâîl (aleyhisselâm), gayri müminin ruhunu alınca da, onu azap meleklerine verir. Azap melekleri o ruha azap göreceklerini bildirirler. Bu melekler ruhu, Azrâîl (aleyhisselâm) onu aldıktan sonra bir an bile olsa Azrâîl’in (aleyhisselâm) elinde bırakmazlar. Eğer ruh; müttaki müminin ruhu ise onunla birlikte semaya, eğer gayri müminin ruhu ise onunla birlikte yedinci arza giderler.

Ölü tabuta konulduğunda insanlar tarafından taşınır ve kabre doğru götürülür melekler ruhla birlikte geri dönüp onu (Ruhu) taşırlar ve onunla birlikte cenazede yürürler. Eğer ruh, salih birisinin ruhu ise -hadiste bildirildiği gibi- mealen “Beni götürün! Beni götürün!” der; eğer kafirin ruhu ise “Yazık bana! Beni nereye götürüyorsunuz!?.” der. Fakat -İmam Nesai ve başkalarının rivayet ettikleri gibi- insanlar onun sesini işitmezler; ve șayet işitselerdi bayılırlardı.

Sonra bu ölü için Münker ve Nekîr meleklerinin suali vardır. Sevgili kardeşlerim, Munker ve Nekîr meleklerinin sualine iman etmek, yani bunu tasdik etmek her mükellefe farzdır. Sual, davet ümmetinden yani Efendimiz Muḥammed’in ﷺ ümmetinden olan müminlere ve mümin olmayanlara sorulacaktır. Kamil mümin, onların sorularından korku ve rahatsızlık duymaz; çünkü Allâh onun kalbini güçlü kılmıştır. Kamil mümin onların korkutucu görünüşlerinden de korkmaz; zira hadîs-i şerîf’te onların siyah mavi renkte oldukları, gözlerinin bakırdan tencereler gibi kırmızı olduğu bildirilmiștir. Ayrıca rivayette, ineklerin boynuzuna benzeyen (göz)? dișleriyle yeri parçaladıkları ve gök gürlemesine benzeyen seslerinin olduğu geçmektedir. Ancak kamil mümin onları görmekten ve sorularından sevinecek duyacak çünkü o artık kurtulanlardan olduğunu, cennet ehlinden olduğunu bilecek. Hadîs’te bildirildiği üzere Efendimiz Muḥammed ﷺ hakkında: “Şehâdet ederim ki o, Allâh`ın kulu ve Rasûlüdür.” diyecek, bunun üzerine de ona “Cehennemdeki yerine bak, Allâh onu senin için daha hayırlı bir yerle değiştirmiştir.” denilecektir. Başka bir rivayette de: “Cehennemdeki yerine bak, Allâh onu senin için Cennette bir yerle değiştirmiştir.” denileceği geçmektedir. Gayri mümine gelince, o öyle bir korkuya kapılır ki, söylemek istemediği sözleri söyleyerek şöyle der: “Bilmiyorum, insanlar onun hakkında ne söylüyorlardıysa bende aynısını söylüyordum.” Sonra iki melek ona “Bilmiyorsun ve diyecek bir șeyin yok.” der. Melekler bu sözü, onu azarlamak için söylerler ve ona demirden bir balyozla vururlar. Bunun üzerine öyle büyük bir çığlık atar ki, insanlar ve cinler dışında yakınındaki her şey bu çığlığı duyar.

Mümin kardeşlerim; kabirde meleklerin suali sadece bu ümmete hastır. Ancak şerefinden dolayı Efendimiz Muḥammed ﷺ bu sorgudan istisna edilir. Dolayısıyla melekler onu suale çekmeyeceklerdir. Çocuklar da meleklerin sualinden istisna edilecek olanlardandır. Çocuklardan maksat, buluğ çağına varmadan ölenlerdir; çünkü onlar mükellef değildirler. Bir hadîs-i şerîf’te geçtiğine göre, Rasûlullâh ﷺ meleklerin sualinden bahsedince efendimiz Ömer “Yâ Rasûlallâh, o zaman bu halde aklımız yerinde olacak mi?” dedi. Rasûlullâh ﷺ de şöyle buyurdu:

كَهَيْئَتِكُمُ اليَوْمَ اهـ

Manası: Bugünkü haliniz gibi.

İnsanın kabirdeki hali, dünyadaki haline benzer. Bizden dünyada gizli kalsa bile kabirdeki ölü, nimeti de azabı da hisseder ve bu hem ruh hem de ceset ile olur.

Sevgili kardeşlerim; hatırlayın ki bu dünya sona doğru gidiyor ve bizler de kendi kabirlerimize gideceğiz. Herkes ameline göre muamele görecektir ve kabirde insanla birlikte sadece amelleri kalacaktır. Aklını kullanan, ölümü düşünür ve bu dünyada salih ameller işleyerek ahiret için hazırlıkta bulunur; zira kabir amelin sandığıdır. Bununla ilgili olarak bazıları şöyle demiştir:

İnsan dünyanın içindekilerini arzu eder, oysa bilir ki selamet onları terk etmektir (etmekledir?).

Ölümden sonra insanın oturacağı yer yoktur, ölmeden evvel bina ettiğinden başka.

Onu hayırla bina eden için o, güzeldir; onu şerle bina eden ise kaybedenlerdendir.

Ölüm kendilerine gelene kadar saltanat sahibi olan padişahlar neredeler!?.

Mallarımızı, mirascılar için topluyoruz; bina ettiğimiz evlerimiz ise zamanla fani olacaklardır.

Ey Allâh’ım; kalplerimizi dünyaya bağlanmaktan koru ve hayırlı amellerde bulunma isteği ile doldur. Ey Allâh’ım; kalplerimizi kabirde ve kıyamet gününde güçlü kıl.

Sizler ve kendim için Allâh’a istiğfar ederim.

İkinci Hutbe

Ḥamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Allâh’ın Salât ve Selâmı Efendimiz Muḥammed’eﷺ ve diğer Peygamberlere olsun. Allâh mü’minlerin vâlidelerinden, Âl’den ve raşit halifeler Ebû Bekir, Ömer, Osman ve Ali, rehber imamları Ebû Ḥanîfe, Mâlik, eş-Şafiî ve Aḥmed ve sâlih evliyalardan razı olsun.

Sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı tavsiye ederim.

Müslüman kardeşlerim! Şunu da bilin ki, Allâh sizlere büyük bir husus olan O’nun Peygamberine ﷺ salât ve selâm getirmeyi emretmiştir.

Allâh’ım! Efendimiz İbrâhîm’in ve İbrâhîm’in Âl’inin mertebelerini yücelttiğin gibi Peygamber Efendimiz Muḥammed’in ve Muḥammed’in Âl’inin mertebelerini yücelt. Şüphesiz Sen kâmil Kudret ve Rahmet ile vasıflanansın ve övülmeye layıksın.

Allâh’ım! Efendimiz İbrâhîm’e ve İbrâhîm’in Âl’ine bereket verdiğin gibi Peygamber Efendimiz Muḥammed’e ve Muḥammed’in Âl’ine bereket ver. Şüphesiz Sen kâmil Kudret ve Rahmet ile vasıflanansın ve övülmeye layıksın.

Allâh-u Teâlâ şöyle buyurmuştur:

﴿يا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُـوا رَبَّكُـمْ إِنَّ زَلْزَلَةَ السَّاعَةِ شَىْءٌ عَظِيمٌ (1)يَوْمَ تَرَوْنَها تَذْهَلُ كُلُّ مُرْضِعَةٍ عَمَّا أَرْضَعَتْ وَتَضَعُ كُلُّ ذَاتِ حَمْلٍ حَمْلَهَا وتَرَى النَّاسَ سُكارَى وَمَا هُمْ بِسُكَارَى وَلكنَّ عَذَابَ اللهِ شَدِيدٌ(2)

El-Ḥacc suresi, 1. ve 2. ayetleri

Manası: Ey insanlar! Rabbinize karşı takva sahibi olun! Çünkü kıyamet sarsıntısı çok büyük bir şeydir. Onu gördüğünüz gün, eğer emzikli bir kadın olsaydı emzirdiği çocuğu unuturdu ve eğer gebe bir kadın olsaydı çocuğunu düşürürdü. İnsanları adeta sarhoş bir halde görürsün. Oysa onlar sarhoş değillerdir; fakat Allâh’ın azabı çok şiddetlidir!

Dua:

Allâh’ım Senden dilekte bulunuyoruz dualarımızı kabul eyle. Allâh’ım günahlarımızı ve hatalarımızı bağışla. Allâh’ım! Bize dünyada iyilik ve güzellik, ahirette de iyilik ve güzellik ver. Bizi cehennem azabından koru. Allâh’ım kusurlarımızı, ayıplarımızı setreyle. Âmîn.

Kâmet getir!