Kibir, Hakkı Kabul Etmemek ve İnsanları Küçük Görmektir

Ḥamd Allâh’a dır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Şehadet ederim ki Allâh’tan başka İlâh yoktur. O; tektir, ortağı yoktur. O’nun zıddı ve dengi yoktur. O’nun benzeri yoktur. O’nun mekânı yoktur. O’ndan başka Yaratıcı yoktur. Yine şehadet ederim ki efendimiz, sevgilimiz, yücemiz, rehberimiz ve gözümüzün nuru Muḥammed O’nun Rasûlü ve en sevgili kuludur. O, risaleti tebliğ etmiş, emaneti yerine getirmiş ve ümmete nasihatta bulunmuştur. Allâh, onu diğer peygamberleri mükâfatlandırdığı şeylerden daha fazlası ile mükâfatlandırsın. Allâh’ın salât ve selâmı efendimiz Muḥammed’e ve diğer peygamberlere olsun.

Ey Allâh’ın kulları; nefsime ve sizlere Allâh’a karşı takvalı olmayı tavsiye ediyorum.
Allâh-u Teâlâ, El-Kasas suresinin 83. ayetinde şöyle buyuruyor:

﴿تِلكَ ٱلدَّارُ ٱلأخِرَةُ نَجعَلُهَا لِلَّذِينَ لَا يُرِيدُونَ عُلُوّا فِي ٱلأَرضِ وَلَا فَسَادا وَٱلعَٰقِبَةُ لِلمُتَّقِينَ﴾

Manası: Şu ahiret yurdunu (cenneti) Allâh, (Allâh’a ve Rasûlü’ne iman edip) yeryüzünde ne bir zulüm, ne de bir fesad istemeyen kimselere verir. İyi akıbet müttakilerindir.

 

Allâh-u Teâlâ, Lukmân suresinin 18. ayetinde şöyle buyuruyor:

﴿ وَلَا تُصَعِّر خَدَّكَ لِلنَّاسِ وَلَا تَمشِ فِي ٱلأَرضِ مَرَحًا إِنَّ ٱللَّهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُختَال فَخُور﴾

Manası: Kibirlice insanlara yüzünün yanını çevirme ve yeryüzünde kibirli yürüme. Allâh kibirlileri sevmez.

Din kardeşlerim; Allâh size merhamet eylesin. Bilin ki, kalbin günahlarından birisi kibirdir. Kibir kötü bir sıfattır ve Allâh, ondan Kur’ân-ı Kerîm ayetlerinde nehyetmiştir. Zikrettiğimiz ayetler bunlardan bazılarıdır.

Ayette geçen ﴿وَلَا تُصَعِّر خَدَّكَ لِلنَّاسِ﴾ şu manaya geliyor: İnsanlardan kibirlice yüz çevirme. Bilakis onlara mutevazı bir şekilde karşıla. Allâh bizleri ayrıca kibirli ve böbürlenerek yürümekten nehyetti, zira zikredilen ayette meâlen “ve yeryüzünde kibirli yürüme” geçmektedir. Yüce peygamber efendimiz Muḥammed bizlere, kibrin ne manaya geldiğini ve kibir sahibi için – kibirden ötürü ahiretteki azaba sürüklenmesinden ziyade – birçok durumda dünyevî hususlarda çokça sorunlara sebep olduğunu beyan etmiştir.

Peygamber efendimiz bir hadis-i şerif’inde şöyle buyurmuştur:

لا يَدْخُلُ الجنَّةَ مَنْ كانَ في قَلْبِهِ مِثْقَالُ ذَرَّةٍ مِنْ كِبر

Manası: Kalbinde zerre kadar kibir bulunduran cennete ilk girenlerle beraber girmez. (Muslim)

Zerre ise, karanlık bir odaya açık bir yerden güneş ışığı girdiğinde görülen tozdur.

Ayrıca peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur:

أَلَا أُخْبِرُكُمْ بِأَهْلِ النَّارِ كُلُّ عُتُلٍّ جَوَّاظٍ مُسْتَكْبِر

Manası: Kibirli olanlar, cehennemde azabı hak ederler.

(Buhârî ve Muslim)

Allâh Rasûlü kibri tanımlamıştır ve şöyle buyurmuştur:

الكِبْرُ بَطَرُ الْحَقِّ وَغَمْطُ النَّاسِ

Manası: Kibir, hakkı kabul etmemek ve insanları küçük görmektir.

Peygamber efendimizin hadisinden, kibirli kişinin, hakkı, onu söyleyenin haklı olduğunu bilerek geri çevirenin olduğu anlaşılıyor. Bunu ise, hakkı söyleyenin örneğin küçük, fakir, öğrenci veya zayıf olmasından ötürü yapıyor. Kendi kendine şöyle diyor: ‘Ben bu öğrencinin sözünden dolayı görüşümden nasıl dönerim, ki ben ondan yaşça büyüğüm.’ Bir kimse yaşça küçük olsa dahi, İslamî ilmi telakki etmişse ve yaş itibariyle büyük birisinden namazın bir rüknünü veya şartını terkettiğini veya abdesti yanlış aldığını görüp ona nasihat ettiğinde, muhatap olan yaşlı kimse o nasihati, yaş itibariyle kendisinden küçük birinin ona etmiş olmasından dolayı, geri çevirirse, kibirlenmiş olur, zira o hakkı kabul etmemiştir. Buna dair bir başka bir misal ise, zafiyetlerinin açığa çıkacağını düşündükleri için, çocuklarının nasihatini kabul etmeyen babalardır. Onlar sanki kendilerinin hataya düşmelerini ve çocuklarının doğru yapmalarını tasavvur edilemeyecek bir şey olarak görüyorlar. Kibirli olanın akibetini ve nasıl bir azaba maruz kalacağını bilseler, nasihati kabul etmekte bir an bile gecikmezler.

İnsanları küçük görmek ise, insanın kendisini yüceltmesi ve insanları kendisinden aşağı görmesi ve kendisini onlardan üstün görmesidir.

Kibrin belirtileri vardır. Bunlardan birisi, kibirden dolayı uzun kıyafet giymektir. Bu haramdır. Bazı kralların ve zenginlerin âdeti böyledir. Onlar, kibirden ötürü yere kadar inen ve yerde sürünen elbise giyinirler.

Peygamber efendimiz bir hadisinde şöyle buyuruyor:

مَنْ جَرَّ ثوبَهُ خُيَلاء لَمْ ينظُرِ اللهُ إليهِ يومَ القيامةِ

Manası: Kim kıyafetini kibirden dolayı, yerde sürünecek kadar uzun taşırsa, Kıyamet Günü’nde azap görecektir.

Bunun üzerine Ebu Bekir Es-Siddîk Rasûlullâh’a bazen kıyafetinin uzun olduğunu bildirmiştir. Peygamber efendimiz ise şöyle cevap vermiştir:

لَسْتَ مِمَّنْ يَصْنَعُهُ خُيُلاء

Manası: Bunu kibirden dolayı yapanlardan değilsin.

(Buhârî)

Ey Allâh’ın kulları, kalplerinizi ifsad eden bir hastalık ve kötü bir sıfat olan kibirden koruyunuz. Buna karşılık tevazu ile ne kadar yüce bir şerefe ve büyük dereceye nail olunduğu âşikardır. Bu nasıl olmasın ki, mütevazıların efendisi ve müttakilerin imamı olan peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur:

اللهمَّ أَحْيِنِى مِسْكِينًا وَأَمِتْنِى مِسْكينًا وَاحْشُرْنِى فِي زُمْرَةِ الْمَساكِين

Manası: Allâh’ım bana, mütevazı olarak yaşamayı nasip et ve beni mütevazı olarak vefat ettir ve beni mütevazılarla haşreyle.

(Tirmizî ve İbn-i Mâceh)

Allâh, en güzel örnek ve önder olan peygamber efendimizin derecesini yüceltsin ve bizlere, kendisine kâmil bir şekilde tabi olmayı nasip eylesin.

Sizler ve kendim için Allâh’a istiğfâr ederim.

İkinci Hutbe

Ḥamd Allâh’adır. O’na ḥamdeder, O’ndan yardım ve bizleri hidayette sabit kılmasını dileriz. O’na şükreder, O’ndan af diler ve O’na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz ve Allâh’ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Allâh’ın salât ve selâmı efendimiz Muḥammed’e ﷺ ve diğer peygamberlere olsun. Allâh mü’minlerin vâlidelerinden, Âl’den ve raşit halifeler Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali, rehber imamları Ebu Hanife, Malik, Eş-Şafii ve Ahmed ve evliyalardan ve salihlerden razı olsun.

Ey Allâh’ın kulları, sizlere ve kendime her şeye kâdir olan yüce Allâh’a karşı takvalı olmayı ve Rasûlünün yolundan gitmeyi tavsiye ederim.

Din kardeşlerim; hutbe konusuyla ilgili önemli bir meseleye dikkatinizi çekmek isterim. Yaygın olan ve uyarılması gereken ibarelerden birisi din ilmine önem vermeyen bazı insanların ‘Kibirliye karşı kibir sadakadır’ sözüdür. Bu ibare yanlıştır ve bunu söyleyen kişi dine karşı gelmiştir. Zira Allâh-u Teâlâ, kullarına affetmeyi, iyilikte bulunmayı ve iyilikte bulunana karşı da kötülükte bulunana karşı da mütevazı olmayı emretmiştir. Bu sözü söyleyen kişinin kastı, kibirli olandan – kibrinden vazgeçirmek için – uzaklaşmanın iyi bir amel olduğu ise, o zaman bunda akidesi için bir zarar yoktur. Lakin ona, bu sözün söylenmesi haram olduğu öğretilir. Ancak bunu söyleyen kişinin kastı, kibir günahına düşmenin iyi bir amel olduğunu, sevap getiren bir amel olduğunu kastediyorsa; Kur’ân’ı ve hadisi yalanlamış ve İslam dininden çıkmış olur.

Müslüman kardeşlerim! Şunu da bilin ki, Allâh sizlere büyük bir husus olan O’nun peygamberine ﷺ salât ve selâm getirmeyi emretmiştir.

Allâh’ım! Efendimiz İbrâhîm’in ve İbrâhîm’in Âl’inin mertebelerini yücelttiğin gibi peygamber efendimiz Muḥammed’in ve Muḥammed’in Âl’inin mertebelerini yücelt. Şüphesiz Sen kâmil Kudret ve Rahmet ile vasıflanansın ve övülmeye layıksın.

Allâh’ım! Efendimiz İbrâhîm’e ve İbrâhîm’in Âl’ine bereket verdiğin gibi peygamber efendimiz Muḥammed’e ve Muḥammed’in Âl’ine bereket ver. Şüphesiz Sen kâmil Kudret ve Rahmet ile vasıflanansın ve övülmeye layıksın.

Allâh-u TeâKur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyuruyor:

﴿يَٰأَيُّهَا ٱلنَّاسُ ٱتَّقُواْ رَبَّكُم إِنَّ زَلزَلَةَ ٱلسَّاعَةِ شَيءٌ عَظِيم ١ يَومَ تَرَونَهَا تَذهَلُ كُلُّ مُرضِعَةٍ عَمَّا أَرضَعَت وَتَضَعُ كُلُّ ذَاتِ حَملٍ حَملَهَا وَتَرَى ٱلنَّاسَ سُكَٰرَىٰ وَمَا هُم بِسُكَٰرَىٰ وَلَٰكِنَّ عَذَابَ ٱللَّهِ شَدِيد ٢﴾

Manası: Ey insanlar! Rabbinize karşı takva sahibi olun! Çünkü kıyamet sarsıntısı çok büyük bir şeydir. Onu gördüğünüz gün, eğer emzikli bir kadın olsaydı emzirdiği çocuğu unuturdu ve eğer gebe bir kadın olsaydı çocuğunu düşürürdü. İnsanları adeta sarhoş bir halde görürsün. Oysa onlar sarhoş değillerdir; fakat Allâh’ın azabı çok şiddetlidir! (El-Ḥacc suresi, 1. ve 2. ayetler)

Dua:

Allâh’ım Senden dilekte bulunuyoruz dualarımızı kabul eyle. Allâh’ım günahlarımızı ve hatalarımızı bağışla. Allâh’ım! Bize dünyada iyilik ve güzellik, ahirette de iyilik ve güzellik ver. Bizi cehennem azabından koru. Allâh’ım kusurlarımızı, ayıplarımızı setreyle. Âmîn.

Kâmet getir!